Giysilerim beni terk etmeden...

Okuyanlar, yazanlar, çizenler, düşünenler ve taşınanlar da modaya ilgisiz kalmamıştır hiç.

Misal; düşünce dergisi "Cogito"nun modaya ayrılmış yaz sayısı "İnsan Giyinir". Yine Cogito gibi üç ayda bir çıkan kültür sanat dergisi "Sanat Dünyamız"ın teması da "Bir Beden Dili: Giyim Kuşam".

Şimdi moda sayfasında felsefe, düşünce ve kültür-sanat dergilerinin ne işi var, demeyin. Modayla ilgili yazıların çoğu sıcaktan pişmaniyeye dönmüş kafaların bile zevkle okuyacağı kadar ilginç ve akıcı. Cogito’nun ilk yazısı ünlü denemeci Montaigne’nin. Hani Özcan Deniz’in yıllardır bir türlü bitiremediği kitabın Fransız yazarı... Michel de Montaigne’nin "Giyinme Adeti Üzerine" yazısı enteresan, hatta günümüzde "magazin" sayılabilecek detaylarla süslenmiş. Yazara göre Türkiye’de pek çok insan ibadet uğruna çıplak dolaşıyormuş mesela!

Adam Smith’in "Gelenek ve Modanın Güzellik ve Çirkinlik Algılarımıza Etkisi Üzerine"si moda ve gelenek ilişkilerini inceliyor. Mete Tuncay’ın tarihçi Suraiya Faroqhi ile yaptığı söyleşiyse "Türbe Yeşilinden Tunus Fesine Osmanlı’da Giyim" adını taşıyor. Faroqhi Osmanlı’da statü, din ve mezhep farklarının giysiler yoluyla ortaya konuluşunu insanı ürkütmeden tatlı tatlı anlatıyor.

Derginin yükte de pahada da ağır konularından biriyse Mehmet Rifat’ın kaleme aldığı "Roland Barthes: ’Kadın Giyiminde Sizce En Önemli Yer Neresidir’ ya da Barthes Göstergebiliminin Doğuş Çizgisi". Ve tabii ardından gelen Barthes’ın "Moda Dizgesi’nden Seçme Parçalar’ı.

TEVAZU YA DA TEŞHİR

Barthes ile meselelerini halledenler şimdi J.C Flügel’in "Giysi Sembolizmi ve Giysinin Çok Anlamlılığı" adlı yazısına dikkat kesilebilir. Bu yazıyı izleyen ve yine aynı yazarın hazırladığı anketse, 1929 yılında hazırlanmış ve Flügel’in modayla ilgili araştırmalarına kaynaklık etmiş. Bu anketin çok ama çok eğlenceli olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.

Melis H. Şeyhun’un "Siyah Çanta Üzerine Bir Deneme"si ve Münir Göle’nin "Sarışın Kadın’ın İçi Boş mu?" adlı yazısının ardından Thorstein B. Veblen’in "Kadın Giyiminin İktisadi Teorisi" geliyor. Özellikle sonuncusu adının vaat ettiği gibi emek gerektiriyor. Herbert Spencer’ın "Madalyalar ve Giysiler"iyse antropolojiyle flört eden bir çıtır çerez.

Cogito’nun en uzun ama heyecanlı yazılarından biri de Kader Konuk’un araştırması. Araştırmanın başlığı bir fikir verebilir sanıyorum; "Osmanlı ve Avrupa Arasındaki Karşılıklı Etkileşimde Etnomaskeleme: Lady Mary Wortley Montagu’nun Rolünü Yeniden Canlandırmak". Bu makalenin daha önce "Criticism" adlı dergide yayımlandığını da belirtelim.

Barış Acar’ın "Ten Kumaşı/Nietzsche ve Merleau-Ponty Felsefelerinde Diyalektik", Peter Wollen’in "Pasajlar (Walter Benjamin) Yapıtı’nda Moda Kavramı", Özlem Denli’nin "Gizledikleri ve Söyledikleriyle Başörtüsü ya da Oryantalizmin Gizemli Çekiciliği: AİHM’nin Leyla Şahin Kararına Dair Kısa Notlar" ve Besim F. Dellaloğlu’nun "Utanç"ı da derginin diğer yazıları. Özellikle Dellaloğlu’nun "başörtüsü" meselesiyle boğuşmak zorunda kalan bir akademisyen olarak hissettiklerini anlattığı yazısı okunmayı hak ediyor.

KEYİFLİ BİR KONU: MODA

Gelelim son sayısını "moda"ya ayıran "Sanat Dünyamız" dergisine. Bu konudaki ilk yazı Metin And’dan ve üstadın son derece güzel resimlerle bezenmiş ilgi çekici araştırması "Kıyafetnameler ve Giyim Kuşam Albümleri" adını taşıyor. Mehmet Rifat’ın "Proust, Fortuny, Carpaccio ya da Marcel, Albertine’i Giydiriyor"u da metinler arası bir macera öneriyor.

Daniel Roche’un "Fransa’da Moda Basınının Doğuşu" adlı incelemesi modanın "kibarlar aleminden" halka inme sürecini ele alıyor. John Harvey’nin "Giysiler, Renk ve Anlam"ı Marlene Dietrich’ten Madonna’ya uzanan örnekler veriyor. Lars Svendsen’in "Moda ve Sanat" dosyasıysa bir nevi resimli moda tarihçesi. Hem de gayet eğlenceli cinsinden.

Christopher Breward’ın "Arzuyu Yaymak" yazısı hem modaya hem de şöhret kültürüne değinirken; Susan Griffin’in merkezine Gabriel (Coco) Chanel’i oturttuğu "Onun Mavi Elbisesi" beklenmedik şeyler söylüyor: "Stil konusu çoğunlukla yüzeysel bulunur ama herhangi bir sanat eserinden aşağı kalmaz. Giyim kuşam toplumlardaki gelecek değişimlerin habercisidir. Gerçekten de moda zamanın birincil göstergelerinden biridir. Bir dönem arzulanan, bir sonrakinde kabul edilemez olabilir. Hangi rengi seçeceğinizi bilmek, eteğinizin boyuna karar vermek, nereye hangi ayakkabınızı giyeceğinize karar vermek, ’şimdi’ konusunda keskin bir bilince sahip olmayı gerektirir."

MODA AJANS

Kurtar bizi Süleyman Baba

Bu Süleyman Demirel tasarımcı ve Kasım’da çok büyük bir defileye hazırlanıyor. Kendi markası "Azor"la sadece Türk kadınlarını giydirmekle kalmıyor Süleyman Demirel; Rusya, Avrupa ve Arap ülkeleri başta olmak üzere birçok ülkeye ihracat yapıyor. Genç Süleyman Demirel bu yaz bizler için straplesler, uzun gece elbiseleri ve süper miniler hazırlamış.

Sportmen erkeğe buyurun

Kom 2008 erkek mayoları, sörf şortlar ve spor modelleriyle boy gösteriyor. Belden bağlanan düşük belli şortlar ve çabuk kuruyabilen kumaşlardan üretilmiş mayolar mavi-beyaz ve turuncu-siyah kombinasyonlarından oluşuyor. Erkek adam "Hawai çiçekli şort giymez" diyenler bir daha düşünsün.

’CuP’ diye içine çek beni

CuP havuz sporları için teknik ve kişisel malzemeleri bulabileceğiniz bir marka. Kadın/erkek yarış mayoları, boneler, anti bakteriyel aksesuvarlar, sutopu şapkası, el paleti, şnorkel, su altı hokeyi ve rugby için gereken malzemelerin yanı sıra aqua fitness ve suda kondüsyon aletleri gibi akla gelmeyecek şeyler CuP’ta.

Ayakkabı dolabınızda yer var mı

Vario bildiğiniz gibi kendi markasının yanı sıra Costume National, Sebastian, Schutz, Paolo Ferrari, Lerre, Keyte, Kalliste, "Dove nuotano gli squali" ve SHY gibi ünlü markaları da temsil ediyor. Vario’nun çoğu ünlü İtalyan tasarımcıların imzasını taşıyan sanat eseri gibi ayakkabıları şimdi yüzde elliye varan indirimle satılıyor.

Haftanın İlham Perisi: Paris Hilton

Prada’nın "Butterfly" modeli güneş gözlüğüyle gülücükler saçan Paris Hilton tam anlamıyla "kelebek kafalı" bir genç hanım. Pembe limonatayla şampanya arasında bir hayat sürüyor. Paris’in fıkırdayan baloncuklurla süslü bol köpüklü hayatı geçen hafta Amerikan siyaset sahnesine de bulaştı. Böylece, bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir, misali Paris de hayatının politik eylemine imza attı. Hikaye; tam gaz süren Amerikan Başkanlık yarışının Cumhuriyetçi adayı McCain’in Obama’yı küçük düşürmek için Paris Hilton’a laf atmasıyla başladı. McCain, Obama’nın şöhretini Britney Spears ve Paris Hilton ile kıyaslayınca Pariscik ayağına gelen fırsatı gole çevirmekte gecikmedi. Komik bir video çekip İnternet’te yayımlayarak, "Yaşlı ve kır saçlı bir adam beni kullanmaya çalışıyor" gibilerinden bir geyik çevirdi.

Paris Hilton kimilerine göre bir karikatür, kimilerine göre bir pazarlama harikası kimilerine göre de kafası gayet iyi çalışan bir iş kadını. Doğrusu ne iş yaptığı pek de belli olmayan birine göre muazzam paralar kazanıyor ve ailesinden bir "ticaret geni" devraldığı besbelli. Paris’in çubuk gibi vücudu, safir mavisi lensli gözleri ve saman sarısı saçlarının hastası da çok. Pembenin tonları dışında pastel renklere de bayılan "yürüyen Barbie" Paris Hilton’ın giyim tarzı tek kelimeyle "dekolte". Dekolteden vazgeçmeyen Paris Hilton puldan, payetten ve pahalı taşların ışıltısından da gözünü alamıyor. Paris’in biraz rüküş ve bayağı giyim tarzını taklit edenlerin sayısı da az değil; biraz da 10 yaşın üzeri hayranlarının teveccühü sayesinde paraya para demiyor.
Yazarın Tüm Yazıları