Gaziantepli ıstakoz sever mi

GAZİANTEP’te Metro Cash&Carry’nin açılışındayız.

Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in açılış konuşmasından önce yaklaşık 12 bin 500 metrekarelik alana yayılan mağazada hızlı bir tur atıyorum.

Girişin hemen yanı başındaki kafeteryadan ilk gözlem. Kebabın memleketi Gaziantep’te insanlar "somon" balığı yiyor. Çoğunun "somon" balığıyla ilk tanışması.

Merakımı yenemeyip tezgahın arkasındaki aşçıya "somon" balığına ilgiyi soruyorum, "İnanılmaz" diyor "Günde neredeyse 150 porsiyon somon satıyoruz".

Belli ki, Türkiye’nin en güzel mutfaklarından birine sahip olsalar da Gaziantepliler yeni tatlar peşinde.

Başka bir şaşkınlık şarap ve balık reyonunda. Şarap reyonundaki görevli benzer bir cevap veriyor: "Şarap raflarını sürekli dolduruyoruz."

Balık reyonu ise neredeyse en kalabalık olanı. Gaziantepli bir anne çocuğuna balık adlarını sayıyor: "Bak bu tekir, bu çipura, bu da dil."

Çocuklardan birinin şaşkınlıkla canlı bir ıstakoza baktığını görünce dayanamayıp fotoğraf makineme sarılıyorum.

Gaziantepli çocuk hayatında ilk kez ıstakozu Metro’da görmüş.

Metro Cash&Carry, Genel Müdür Hakan Ergin’in belirttiği gibi 300 kişiye istihdam olanağı sağlıyor.

Gayri resmi rakamlara göre işsizlik oranının yüzde 25’lerde olduğu şehirde bir tek mağazanın böyle bir olanak sağlaması iyi bir şey.

Metro’nun Gaziantepli üreticinin de mallarını satacak olması ya da GAP ile birlikte ilerde bölgede "kontrollü tarım" yani kimyasal ilaç kalıntılarından arındırılmış tarım ürünlerinin ekimine başlayacak olması da bölge için kayda değer bir gelişme.

Üstelik bu tür ürünlerin yakın bir gelecekte Şanlıurfa’da yapılması planlanan kargo uçak havaalanından ihraç edilmesi imkanı da var.

Ancak bunların ötesinde benim önemsediğim Metro’nun Gazianteplilere başka yaşam kültürlerine -somon örneğinde olduğu gibi- küçük pencereler açacak olması.

Metro’nun açılışı, üç günde izdiham yaratacak kadar büyük bir ilgi gösteren Gazianteplilerin yanı sıra Haleplilere de çekici gelmiş.

Duyduğumuza göre, mağazayı ikinci gününde ziyaret edenler arasında Halep Valisi de var.

Suriye ile Türkiye arasında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması’nın da katkısıyla Metro’nun Halep’ten de büyük bir müşteri kitlesi çekeceğine kesin gözüyle bakılıyor.

Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Nejat Koçer, 4 milyonluk Halep’in Gaziantep’e sadece 1 saatlik mesafede olduğunu hatırlatarak "Havaalanımızda Halep’e dolmuş yapan araçlar var. Gaziantep Havaalanı’nı kullanan Halepliler buraya alışverişe de geliyor" diyor.

Yine Koçer’ın verdiği bilgiye göre, Gaziantep’in Suriye’ye ihracatı yüzde 79 oranında artmış.

Serbest Ticaret Anlaşması’yla bu ihracatın 2007 yılında büyük bir patlama yaşaması bekleniyor.

Kardeş şehirle know-how alışverişi

GAZİANTEP ile Halep arasındaki ilişki sadece ticaret düzeyinde değil.

Gaziantep Belediye Başkanı Asım Güzelbey geçen hafta Şam’da Suriye ile Türkiye ilişkilerine geliştirmeye katkısından Suriye İçişleri Bakanı’nın elinden bir plaket almış.

Aynı şekilde Halep Belediye Başkanı’na da plaketini İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu vermiş.

Gaziantep ile Halep bir süre önce kardeş şehir ilan ediliyor.

Gaziantep Belediyesi, Halep Belediyesi’ne altyapı, kamu hizmeti konusunda know-how aktarıyor. Karşılığında "tarihi dokunun" korunması konusunda know-how alıyor.

Gerçekten Gaziantep gezisi sırasında bir günlüğüne gezme fırsatını bulduğumuz Halep tarihi dokusunu iyi korumayı başarmış.

Tarihi yapılar fazla tahrip edilmemiş, Halep Kalesi gibi restore edilenler ise kusursuz bir şekilde elden geçirmiş.

Asım Güzelbey’in söylediğine göre, UNESCO’nun gözetimi altında olan Halep’e el uzatan kurumlardan bir tanesi de Ağa Han Vakfı.

Vakıf sadece Halep Kalesi’nin restorasyonu için 10 milyon dolar vermiş.

Zeugma Müzesi için yarışma düzenlensin

GAZİANTEP ziyareti olmazsa olmaz bir şekilde Zeugma mozaiklerinin olduğu müze ziyaretiyle noktalanıyor. Mozaikleri yüzlerce kez izleseniz her seferinde aynı heyecanı duymanız mümkün.

Sergilenenler 2000 yılında gün yüzüne çıkartılanlardan sadece küçük bir bölümü. Mozaiklerin büyük bir kısmı müzenin depolarında. Bu yüzden yıllardan beri Gaziantep’te bir Zeugma Müzesi planlanır.

Gaziantep Başkanı Asım Güzelbey ile sohbette konu elbet yine yapılması planlanan müzeye geliyor. Şehrin merkezinde büyük bir araziyi müze yapımı için vermeye hazır olan Güzelbey elinde birkaç proje olduğunu ancak kaynak arayışında olduğunu söylüyor.

Güzelbey’le konuştuktan sonra Zeugma mozaiklerini seyrederken aklıma geldi. Neden böyle bir müze için uluslararası bir yarışma düzenlenmiyor?

Şu anda dünyanın bir numaralı mozaik müzesi olduğu söylenen Tunus’taki Bardo Müzesi eski bir konseptle yapılmış.

Gaziantep’te yapılacak yeni mozaik müzesi hem tasarımıyla, hem teknolojisiyle Bardo Müzesi’ni geride bırakmalı.

Öyle bir müze olmalı ki, dünyanın dikkati Gaziantep’e ve Zeugma’ya çevrilsin. Bu Gaziantep’in de aynen İspanya’daki Bilbao şehri gibi " dünya çapında bir şehir sınıfına atlaması"na yol açabilir.

Frank Gehry’nin tasarımı olan Guggenheim Müzesi’nden önce Bilbao’nun adını kim telaffuz ederdi?

Kimse?

Bilbao gibi örnekler hayli fazla.

ABD’nin Milwaukee şehri Sanat Müzesi’nin tasarımını ünlü İspanyol mimar Santiago Calavatra’ya, Fransa’nın Nimes şehri ise sanat müzesini İngiliz mimar Norman Foster’e teslim etmiş. Örnekleri çoğaltabilirim. Diyeceğim şu, uluslararası çapta tanınmış bir mimarın Zeugma Mozaik Müzesi’ni tasarlayacak olması Gaziantep’in kaderini değiştirir.

Gazianteplileri bu konu üzerinde düşünmeye davet ediyorum.
Yazarın Tüm Yazıları