Gay düğünü

TEESSÜF ederim, tenezzül buyurup kulunuza bir davetiye bile yollamamışlar.

Eh n’apim, ben de mutlu çiftin düğününe ne bir demet çiçek gönderebildim, ne de tek bir tanecik nikáh şekeri tadabildim.

Kimi mi kastediyorum?

*

TABİİ ki, ünlü pop şarkıcısı Sir Elton John ile ‘zevci’ veya ‘zevcesi’ Mister David Furnish’i kastediyorum.

Çarşamba günü álá ve valáyla dünya evine girdiler ya!

Zaten sırf onlar değil, Majesteleri Ülkesi’nde yasa değişip eşcinsellerin kendi aralarında evlenebilmelerine izin çıkınca, aynı gün tam yedi yüz ‘çift’ (!) önce belediye memuru, sonra da peder efendi karşısında birbirlerine ‘sadakát’ yemini ettiler.

Eh, ne diyeyim, bari Allah aynı yastıkta ihtiyarlatsın!

*

HAYIR hayır, ben bunda yoğum! Yoğum ve de olamam!

‘Gay’ evliliği konusunun gündeme gelmesi dahi nevrimi döndürüveriyor.

Hele hele, bir de bazı ülkelerde olduğu gibi eşcinsellere evlat edinmek hakkı tanınmıyor mu, işte o zaman kan tam beynime sıçrıyor!

Pekii, muhafazakár mıyım? Gerici miyim? Mürteci miyim?

Yoksa, ‘homofobik’ tabir edilen cinsten bir ‘şorolo’ düşmanı mıyım?

Haşa!

*

EVET, haşa ve de tam tersine, ayaklarım yere basalı beri, ezilen veya hor görülen istisnasız bütün azınlıklar gibi eşcinselleri de, ilke olarak sonuna kadar sahiplendim.

Háttá öyle ki, ‘Le Monde’un Türkiye temsilcisi ve ‘azılı’ (!) eşcinsel sevgili arkadaşım Jean Pierre Tieck’in ölümü ertesinde yazdığım yazıdan sonra, bazı zavallılar beni de ‘yumuşak’ (!) kategorisine sokmaya kalkışarak, belden aşağı vurmaya çalıştılar.

Doğrusu, bu ‘sertler’ (!) boy boy ve yaş yaş, dört çocuklu ve övünmek gibi olmasın ama, haniyse bin kadınlı bir adama kara çalmak için pek bir ‘akıllıymışlar’ (!)

*

HER neyse de, benim insan cinsellikleri konusundaki yegáne tutumum şudur:

Herkes kendi ‘uçkur’undan sorumlu olduğu için, kimsenin, reşid bireyler arasındaki gönüllü ilişkilere burnunu sokmaya hakkı yoktur.

Nokta ve diğerlerine ancak bok yemek düşer!

Tamam da, iş eşcinsel evliliği ve evlat edinmek konusuna gelince, işte orada duralım.

Duralım, çünkü yukarıdaki olgu hem bütün bir toplumu ilgilendiriyor, hem de ‘beşeri değerler’ skalasını tümden sarsabilecek bir tehlike arzediyor.

Fakat burada hemen şunu ekleyeyim ki, yukarıdaki saptamayı herhangi bir ‘ahlakiyatçı’ (!) yaklaşımdan yola çıkarak yapmıyorum.

Vatikan’da Papa Hazretleri değilim.

*

DEĞİLİM ama insaf buyurun, eşcinsellik eninde sonunda bir ‘sıradışı’, bir ‘normatif ötesi’, bir ‘çoğunluk zıddı’ kategoriye girer ki, değerlerini kabullenelim veya kabullenmeyelim; işleyişini göreceleştirelim yahut göreceleştirmeyelim, ‘evlilik’ denilen kurum istisnasız bütün insan toplumlarında ‘f-a-r-k-l-ı’ cinsiyetler arasında inşa edilir.

Dolayısıyla da, böylesine ‘sıradan’, ‘normatif’ ve ‘çoğunluk’ olan evlilik tabii ki, iki erkeğin veya iki kadının ‘izdivaca kalkışmasının’ (!) tam zıddında yer alır.

Damdan düşen ‘yeniliği’ (!) onaylamak, büyük harfli ‘İ’ ile tüm ‘İnsanlığı’ sarsar!

Kaldı ki, ‘gay’ler açısından bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu, bu ne yaman çelişkidir ki, senin özel ve kişisel cinsellik tercihin ‘aykırı’ olacak; fakat genel ve kamusal planda en geleneksel ve en muhafazakár sosyal bağı talep edeceksin. El insaf!

Tamam, ayrılık durumunda ‘nafaka’ (!) veya ölüm durumunda miras türü ‘pürüzler’ için belki ‘hukuki güvence’ falan diyebilirsin ama, ötesine istop!

*

SONRACIĞIMA, düşünebiliyor musunuz, bunlar bir de evlat edinmişler.

Çocukçağız ‘genel hayatta’, daha bebeklikten itibaren kendi evinde büyüdüğü ilişkinin tam tersi bir ortam görerek hangisinin ‘normal’ (!) olduğu konusunda tereddütlere düşecek ve çok derin bir travma yaşayacak; okulda da arkadaşlarına, ‘Benim iki annem var’ yahut ‘Benim iki babam var’ dediğinde, o travma daha sonsuz biçimde vahimleşecek.

Tabii, buluğ çağına gelmesinden itibaren hangi cinsiyeti ‘seçeceği’ (!) konusuna hiç gelmek istemiyorum.

*

YOK yok, aslında bir şarkıcı olarak kendisini sevmeme rağmen, iyi ki Sir Elton John ‘zevci’ yahut ‘zevcesi’ Mister David Furnish’le çarşamba günü dünya evine girerken bana davetiye yollamak tenezzülünde bulunmamış.

Böyle bir şey vaki olmuş olsaydı, ben de çiçek falan değil kocca bir diken buketi gönderirdim ki, aynısında ihtiyarlayamasınlar diye yastıklarının üzerine koysunlar.
Yazarın Tüm Yazıları