Eurovisiona katılalım ama ciddiye almaya gerek yok

Hakan Urgancı, TRT’nin başarılı spikerlerinden. 2007’deki Eurovision Şarkı Yarışması’nın da sunucusu olan Urgancı, "Ben Kim Konuşmak Kim" adlı kitabında sunum ve iletişim tekniklerinden söz ediyor.

Æ Neden sunucu, spiker olmayı seçtiniz?

Æ Aslında isteğim oyunculuk ya da TV ile ilgili herhangi bir şeydi. Üniversite tercihlerimi de basın yayın yapacaktım ama turizm oldu. Okurken son yıllarda İzmir Radyosu baş spikeri Günay Oğuz’dan diksiyon dersleri aldım. Sonra yerel televizyonlar Kanal 1 ve Ege Tv’de haber spikerliği dahil birçok programda çalıştım. TRT sınavlarına girdim ve 3 bin kişi arasından 30 kişi seçildik.

Æ Sonra Ankara’da mı çalıştınız?

Æ Evet hemen Ankara oldu. Diğer seçilenler radyoda başladı. Televizyona başlayan tek erkek spiker o dönemde bendim. Ben program işini o kadar sevdim ki yıllardır yaptığım haberciliğe bir anda sırtımı döndüm ve sunucu olarak kaldım.

Æ Ne tarz programlar yaptınız şu ana kadar?

Æ Açıkçası spor, tartışma ve dini program dışında hepsini sundum. Bir Kelime Bir İşlem, Sayısal Gece, 23 Nisan gala programları Halit Kıvanç ile 7 yıl ve Kenan Doğulu’nun katıldığı 2007 Eurovision Şarkı Yarışması’nı Finlandiya’dan sunmam en bilinen işler.

Æ Şu an hangi programı yapıyorsunuz?

Æ Şu ’sınır tanımayan aşklar’ adında Türkiye’deki yabancı gelin ve damatlarla ilgili program yapıyoruz. Artık yurt dışına açılıp orada yaşayan Türk gelin ve damatları görüntülemek istiyoruz.

Eurovision sunumum çok eleştirildi ama ben kendi imzamı attım

Æ Eurovision yarışmasını sunmak nasıldı?

Æ Açıkçası Eurovision’da risk aldım çünkü farklı bir anlatım tarzı denedim. Bunu çok beğenen de oldu eleştiren de, ama ben zaten bunu istedim. Çünkü eleştirilmek aslında hoş. Mevcudiyetini daha sağlamlaştıran bir şey. Eğer her zamanki klasik sunumlardan yapsaydım kendi imzamı atamayacaktım.

Æ Eurovision hakkında ne düşünüyorsunuz?

Æ Eurovision çok değişti, tam sahne şovuna dönüştü. Dolayısıyla artık Eurovision mutlaka katılınması gereken ama çok da ciddiye alınmaması gereken bir şey. Benim sunumumda da bu vardı aslında biraz gırgır, biraz mizah.

Æ Eurovision sunumunda ’keşke şunu söylemeseydim’ dediğiniz şeyler oldu mu?

Æ En çok eleştirildiğim konu ’Allah sevdiği kuluna eşeğini önce kaybettirir sonra buldururmuş’ dememdi. Biz Kenan Doğulu’ya ve şarkısına o kadar güveniyorduk ki, yarı finalden finale hemen geçeceğimize inanıyorduk. Fakat son zarflara kalıp hala Türkiye adı okunmayınca inancım düştü ve gittikçe sinirlenip üzülmeye başladım. Adımız son anda okununca da normalde sevinmeyeceğim kadar sevindim ve aklıma bu ata sözü geldi. Ama sonrasında ne maneviyatçılığım kaldı ne gaf yapmadığım..

Æ Bu sene Hadise ile şansımızı nasıl görüyorsunuz?

Æ Büyük oranda şanslı görüyorum aslında. Ama bu seneki şanssızlık oylama sisteminin değişmesi. Halkın yanısıra jüri oylaması da var. Ama ben yine de Hadise’den ilk dört bekliyorum.

İlham beklemek hiç geçmeyecek taksiyi beklemek gibi birşey

Æ Kitap fikri nasıl oluştu?

Æ Kitap hatta kitaplar hep vardı. İlk düşüncem polisiye romandı. Fakat anladım ki bu iş sadece ilhamla olan bir şey değil. Özellikle romancıların oturup tam mesai yaptıkları bir iş. Benim iş trafiğimde ve seyahatlerim arasında böyle düzen sürdürmek mümkün değildi. İlham gelmesini beklemek hiç taksi geçmeyen bir yerde taksi beklemek gibi. Ben de bildiğim konudan başladım, sunuculuk ve sunum teknikleriyle ilgili ’Ben Kim Konuşmak Kim’ adlı kitabı yazdım.

Æ Kitabın ismi nereden çıktı?

Æ Kitabın ilk ismi, kibarcası ’Önüne Gelen Konuşuyor’ ya da ’Ağzı Olan Konuşuyor’du. Aslında bu bir tepki. Bu işi iyi yapamayan yapmasın tepkisi. Daha sonra bunu yapanlara yardımcı olmak istediğimi düşündüm ve ’Ben Kim Konuşmak Kim’ başlığını seçtim. Bu yazanın değil kitabı almak isteyenin başlığıydı.

Az okuduğumuz için az sözcükle konuşuyoruz

Æ Sokaktaki insanlar düzgün konuşmayı biliyor mu sizce?

Æ İnsanların doğru özne, yüklem kullanmasını beklemek bizim hakkımız, çünkü Türkçe bizim dil bayrağımız. Fakat iletişim kanallarının bu kadar çok olması elbette bir kirlilik yaratıyor. Az okuduğumuz için de az sözcükle konuşuyoruz. Düzgün konuşmak iyi hitabet diksiyon demek değildir. Diksiyon pastanın kirazıdır.

Æ Kitabınızda ipuçları veriyorsunuz; etkileyici konuşmak için bize de bahseder misiniz?

Æ Kitapta daha çok sahne teknikleri ile bilgiler var. İletişimi de doğru tanımlamak gerekli. ’Öfke ilgi için atılmış bir çığlıktır’ çok sevdiğim sözdür. Bir insan öfkeleniyorsa aslında ilgi eksikliği vardı. Önce o ilgi eksikliğini yenmektir iletişimi doğru kılan. Mesela ’senin sorunun ne’ sorun yaratan bir tamlama çünkü kimse sorunu olduğunu kabul etmez. Ya da özellikle ’ama’ sözcüğü problem yaratan bir sözcüktür çünkü ’ama’nın ardından bir suçlama olması muhtemeldir.

En önemli karizma kuralı acele etmemektir

Æ Kitapla ilgili eğitimlere katılıyor musunuz? Bir yerlerde anlatıyor musun bunları?

Æ Hem bireysel dersler hem de genel olarak konuşmacı olarak çağrıldığım her yerde hem diksiyon hem de sunum teknikleri, kürsü, hitabet üzerine dersler veriyorum. Kitap çıktıktan sonra özellikle üniversitelerden çok davet aldım. İletişimin her dalında eğitim veriyorum ama bir de karizma başlığı üzerinde çalışıyorum. İkinci kitabımı karizma üzerine düşünüyorum.

Æ Karizmanın önemi ne ilişkilerde ve iletişimde?

Æ Karizma için çok önemli bir kural acele etmemektir. En önemli karizma kuralı duraksamaktır. Acele konuşan, acele hareket eden acelesi olduğunu düşündüren insanlar karşılarındaki insanın kaçıp gideceği endişesini taşıdıklarını ve kendilerine güvenmediklerini belli eder. O yüzden duraksamak yine iletişimde sayılmak için altın kuraldır.

İade garantili ilk kitap

Æ Peki kitabın kapağında ’Dünyada İlk Kez Kitap İade Garantisi’ yazıyor, nereden çıktı bu, hiç iade eden oldu mu?

Æ Benim kitabıma henüz olmadı şükürler olsun. Yayınevim ilk kez yapıyor bunu, beğendiği güvendiği kitaplarına yapıyor. Tabii bu yüzden ’yayınevi kitabına güvenmiyor mu’ ki böyle bir ibare koyuyor gibi tepkiler aldım ama bence bu yayınevi ve okuyucu kitlesi arasında çok iyi bir ilişki olduğunun ve insanların bunu suistimal etmediğinin imzası ve güvencesidir.

Æ Peki kitap nasıl tepkiler aldı?

Æ Dört ayda üç baskı yaptı. İsteğim kitabın sadece beğenilmesi değil. Spikerlik sınavına giren bir öğrencinin kitabımdan faydalanması ya da topluluk önünde konuşmaktan çekinen bir öğretmenin bu şekilde mesleğine katkıda bulunduğumu söylemesi gibi geri bildirimler beni çok mutlu etti.

Farzedin ki, biz medeni bir toplumuz

Geçtiğimiz perşembe sabah 09.15’de, aracımla yoğun trafikteydim. Gazi Bulvarı’nda, kırmızı ışıkta, yolun sağ şeridinde sinyal ve işaret vermeden duran bir aracın arkasında birkaç araba durduk.

Bizler, doğal olarak, aracın kırmızı ışıkta durduğunu sanıyorduk, ama yeşil yanınca baktık ki, içindeki şoför istifini bozmadan duruyor. Tabii, biz arkasındaki birkaç araba hareket edemediğimizden yeşil ışıkta geçemedik, yoğun trafikte sıkıştık. Ben, o sırada hemen 10 metre yanda duran trafik polisine seslenerek, yardım istedim. Memur ne dese beğenirsiniz; "Eee ne olmuş duruyorsa, farzedin ki, araba arızalı." Tabii, bu arada diğer araba benim şikayetimi duyup kaçtı. Böylelikle, İzmir gibi medeniyetin beşiği dediğimiz bir şehirde bile, yolumun ihlal edildiğini ve hakkımın yendiğini söyleyerek trafik polisinden yardım isteyerek en büyük hatayı yaptığımı anladım.

Evet, artık farzediyorum ki, "Bizler medeniyiz". A.D.
Yazarın Tüm Yazıları