Esne bünyem esne

Bayram tatilinin bir kısmını çalışarak, bir kısmını horizontal yayılma tekniklerini geliştirmeye uğraşarak geçirdim.

Yıllar önce ‘Geniş Yatmanın Derin Manası: Esne Bünyem Esne’ adıyla ölümsüzleştirdiğimiz (Riko ve Topesto’nun da katkılarıyla) modelin üstüne çıkmak tabii ki zor.

Fakat neticede bilimsel sayılabilecek bir uğraş veriyoruz ve bilimdeki ilerleme de durdurulamıyor bildiğiniz üzere.

Bir de arada ekol farkları var. Mesela ben daha önce de bahsettiğim üzere kanepe/koltuk insanıyım. Bırakıldığım koltukta, elimin altında okuyabileceğim bir şeyler ve televizyon/müzik seti/DVD player gibi faydalı aletleri çalıştırabilecek uzaktan kumanda aleti olduğu sürece kalabilirim.

Topesto’nun böyle bir trans anında böğrümü bir adet ‘paper mate’ kurşun kalemle dürtmüşlüğü ‘Ahhhn!’ şeklinde verdiğim tepki üzerine Riko’ya dönerek ‘Yaşıyor bu’ demişliği vardır.

Riko masaya yayılmayı sever.

Masa derken, ‘Bir benzeri Yuvarlak Masa Şövalyeleri tarafından kullanılıyordu tarihte diye ekleme yapmak durumundayım.

Yalnız bunun masa dikdörtgen şeklindedir.

Eleman sabah kalkıp masaya kurulur, sonra yatmak için tekrar o masanın başından kalkar.

Bu arada sebzeli meyveli tablolardaki sepetler gibi durmuyor tabii masada.

‘Ev-ofis’ kavramını yıllar önce hayatına sokmuş olduğundan, çalışıyor da eleman. Hakkını vereyim turşunun; iyi de çalışır...

Topesto ise halk arasında ‘çift kanepe Topesto’ olarak bilinir.

‘Hangi kanepeyi daha çok seviyorsun?’ denildiğinde ‘Sophie’nin Seçimi gibi bir şey bu, anlamıyorsunuz! Nasıl ayırayım ben onları... İkisi de canım benim onların; etle tırnak, elle parmak’ gibi abartılı cevaplar verir filan falan...

*

‘Kung Fu Hustle’ filmini öğleden sonraya meze yapmış, ‘Yok, bu kadar huzurlu bırakmazlar insanı, arar şimdi birileri’ derken ‘çifte bela’ şeklinde çıkıp geldi elemanlar...

Topesto ceketli filan geldiğine göre ziyaret programı yapmış. ‘Bahşiş verdiler mi bari güzelim?’ diye sordum fakat aldığım cevabı yazmayayım.

Evde üç kişi bulunduğunda uygulanan oturma düzenine geçtik laflıyoruz.

‘Film ne?’ diye sordu Topesto ‘Shaolin Futbolu vardı ya, işte o filmi yapan ekibin yeni filmi’ dedim.

‘Vay artiz!’ dedi.

‘Ne artizi?’ dedim.

‘Buraya koymuşsun ‘Ölmeden Önce Görmeniz Gereken 1001 Film’ kitabını, ama DVD’ye Kung Fu Hustle’ı yüklemişsin’ gibi, toplam beş saniyede çürütülebilecek bir tezle karşıma çıktı.

‘Büyüklerinin elini öperken kafayı biraz sert koymuşsun galiba öpüp başa götürme aşamasında... Katil Domateslerin Saldırısı filmi kimin evinde kuzu gibi yatıyor? G-string’lerin Efendisi filmini kim getirdi ‘Seyredelim mi usta, çok komik’ diye, sorarım sana?..’

Bu arada Riko ‘Kitap da ağırmış ha, koy kafasına bir tane... Veya dur sende ‘Kameralı Adam’ın DVD’si vardı, onunla tokatla’ gibi cümlelerle gaza getirmeye çalışıyor beni.

*

‘Kitap nassı?’ sorusuyla ağız değiştirdi tabii.

‘Bilmiyor musun sen bu kitabı?’ dedim, ‘Biliyorum da, çevirisi, baskısı filan nasıl?’ dedi.

‘Gayet başarılı. Referans kitabı işte...

Baskı 10 numara. Fiyat (80 YTL) biraz zorlayıcı ama imkanı olan için değer’ dedim.

‘Baktın mı kaç film seyretmişsin?’ diye sordu, ‘Yok, ateşim o kadar yükselmedi’ dedim.

‘Ben kesin bakardım’ dedi, Riko ‘Ben de’ diye katıldı ama sanırım o muhabbeti ‘Kahve yapıyorum, ister misin?’ gibi bir şey sandı...

‘Al o zaman say bakalım’ diye kitabı uzattım.

Biz Riko’yla ‘Kung Fu Hustle’a takıldık, Topesto eline kağıt-kalem alıp kenara çekildi.

Bir uçan tepik sahnesini ağır çekim seyrettiğimiz ve niyeyse ‘Ho-ho!’ diye güldüğümüz sırada ‘497’ diye ses geldi Topesto’dan.

‘İyi, geriye kalanları bul seyret şimdi, artiz!’ dedik.

*

Ertesi sabah ben de aynı işe kalkıştım.

Seyrederken uyuduklarımı (3 tane), yarıda bıraktıklarımı (8 tane) saymazsaaaaaak, toplamda benim de 490 gibi bir şey çıktı.

Ama bir de kitapta olmayan, bana sorulsa ‘Kesin seyredin’ diyeceklerim var ki; o filmlerden zaten arada sırada bahsediyorum.

Son olarak, Kung Fu Hustle’ı matrak Uzakdoğu filmlerini sevenlere tavsiye ederim.

Artizmiş, ‘Yedinci Mühür’ü Bergman bile üç kere seyretmemiştir yahu!

YOLA DÜŞEN FİLMLER

Ankara Sinema Derneği’nin düzenlediği Avrupa Filmleri Festivali 11 Kasım’da Ankara’da başlıyor. 11-17 Kasım tarihleri arasında Ankara’da, 18-24 Kasım tarihleri arasında Bursa’da, 25-27 Kasım tarihleri arasında Kars’ta ve 25 Kasım-2 Aralık tarihleri arasında İzmir’de olacak festival.

Anlaşılacağı üzere mobil bir film festivali. 24’ü uzun, 67’si kısa metraj film kilometrelerce (basın bülteninde 3 bin 786 kilometre olduğu belirtiliyor) yol gidecek.

Programı aktarmam zor; fakat gösterilecek filmlerin büyük bölümünü bulmak ve seyretmek neredeyse imkansız.

Festivalde Kodak ve Fono Film’in katkılarıyla yenilenmiş bir kopyasıyla ‘Hababam Sınıfı’ da gösterilecekmiş. O temiz kopyaya iyi baksınlar ve ileride mümkünse DVD olarak çıkarsınlar lütfen. Piyasadaki ‘Hababam Sınıfı’ DVD’sinin durumu malum...
Yazarın Tüm Yazıları