Emin Çölaşan: Yağcılar ve yalakalar

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Ahmet Necdet Sezer'in cumhurbaşkanlığına seçilmesi kesinleşti gibi. Türkiye'de her cumhurbaşkanıyla, her başbakanla, her bakan ve yükselen her kişiyle birlikte yeni bir yalakalar ve yağcılar güruhu piyasaya çıkar. Bunların bir bölümü medya mensubudur ve bizim aramızdan fışkırır.

Makamın yüksekliği arttıkça, yalaka-yağcı takımının yoğunluğu da o ölçüde artış gösterir.

Hele karşı taraf bunlardan hoşlandığını belli ederse, siz seyredin olup bitenleri!

Şimdi, cumhurbaşkanı olması nedeniyle Sezer'le yakınlaşma beklentisine giren medya mensupları ortaya çıkacak.

Önce herkes ‘‘demeç alma’’ sırasına girecek.

Yakında gazetelerde okumaya başlayacaksınız:

‘‘Cumhurbaşkanı, ilk demecini yazarımız falancaya verdi.’’

***

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'ne başvurular:

‘‘Sayın cumhurbaşkanımızdan çok kısa bir randevu rica ediyoruz...’’

Bu ricalar eşine, çocuklarına ve bilumum yakınlarına da aynı anda iletilecek.

Dahası, yakınlarının özel yaşamları magazine alet edilecek.

‘‘Hanımefendi çok güzel dolma sararmış. Ahmet Bey yerken parmaklarını ısırırmış.’’

‘‘Kızı genç yaşta nişanlanmış, evlilikleri pek iyi gidiyormuş...’’

‘‘Cumhurbaşkanımız yatarken pijama giymekten hoşlanmazmış...’’

‘‘Ortaokulda matematikten iyi not almamış...’’

‘‘İlkokulda dersleri çok iyiymiş, zaten eniştesi de bu çocuğun bir gün cumhurbaşkanı olacağını taaa o zamanlar söylemiş...’’

***

Yağcılığın, yalakalığın binbir türünü bu aile görecek. Şimdiden başladı bile!

Geçen gün tanık oldum, bir gazeteci arkadaşımız sohbet ortamında onun hakkında acı eleştirilerde bulundu.

Ertesi gün köşe yazısında övgü düzüyordu.

Ona ‘‘Dün bunları söyleyen sen değil miydin’’ diye sormaktan utandım.

Yağcılar ve yalakalar ordusu bir süre sonra Sezer Ailesi'ni kuşatacak. Bu, Türk siyasetinde yükselen her genç kızın başına gelen durumdur. Ne ilk olacaktır, ne de son.

İş bitiriciler, ihale takipçileri, devleti dolandıranlar, hepsi Çankaya'ya karşı bir huruç harekátına girişecek:

‘‘Aman efendim, sayın cumhurbaşkanımızı televizyon programıma konuk etmek istiyorum. İlk bana çıkarlarsa minnettar kalırım...’’

‘‘İlk demeci bana verirlerse çok sevinirim...’’

Devleti dolandırdığı için yargılanıp hapis cezası alan adam, yeni cumhurbaşkanını kafakola alıp programına çıkarmak için faaliyete geçti bile!

Yazısında Ahmet Necdet Sezer'i bir güzel yağlayıp ballıyor ki, bu kadarı olmaz.

Ona adeta çağrıda bulunuyor:

‘‘Emrinizdeyim sayın cumhurbaşkanım, lütfen en önce benim programıma çıkınız.’’

Bir zamanlar Apo'nun kucağında oturup söyleşiler yapardı:

‘‘Apo bana dedi ki... Apo Adana kebap seviyor... Apo Cimbomlu...’’

Genelkurmay'dan fırça yiyince özür diler, ağlaşırdı:

‘‘Paşam, beni siz de kullanın...’’

Ama ne diyelim, gün böylelerinin günüdür. Medyada bunlar egemendir.

Bu yazıyı Ahmet Necdet Sezer'in cumhurbaşkanı olacağını varsayarak yazıyorum. Diyelim ki Ahmet Bey olmadı da Mehmet Bey oldu! Sonuç yine değişmez. Bu kez aynı güruh, Mehmet Bey'i kuşatma altına alacaktır.

Her devrin adamlarının, hacıyatmazların, iş bitiricilerin, omurgasız yağcı-yalaka takımının ablukası yakındır. Allah Sezer Ailesi'ne sabır versin. İnşallah bu pespayelikten hoşlanmazlar, yeni ‘‘Köşk gazetecilerine’’ yol vermezler ve ona göre önlem alırlar.

***

Şimdi Meclis'e düşen bir görev var. Sezer önümüzdeki pazartesi günü seçilmelidir. Nasılsa seçilecektir. Önceki günkü oylamanın sonucu bunu gösteriyor.

Pazartesi günü seçilmezse ne olur?

Ondan sonraki oylama 5 Mayıs, son tur oylama 9 Mayıs günü yapılacak. Cumhurbaşkanı seçilinceye kadar Meclis başka konuları görüşmeyecek, yasama çalışması yapmayacak.

Cumhurbaşkanı seçimi nedeniyle zaten yeterince gün ve zaman kaybettik. Parti genel başkanlarının beceriksizliği ve ilkesizliği nedeniyle ülke olarak komik durumlara düştük ve en sonunda Meclis'ten birini bulamayıp, dışarıdan Anayasa Mahkemesi Başkanı'na talip olduk.

Zaten yeterince ayıp oldu. Meclis şu işi 1 Mayıs Pazartesi günü bitirsin de, 9 Mayıs'a kadar 9 gün daha yitirmesin.

Bunları yazdığım için sakın beni Sezer'in hızlı taraftarı falan sanmayın! Hayır, tam tersine onu eleştireceğim.

Ama tabloya gerçekçi bir gözle bakıyorum ve sadece, Türkiye'nin daha fazla zaman yitirmesini istemiyorum.

Yazarın Tüm Yazıları