Emin Çölaşan: Dün CASA pilotları ile






Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

BİR CASA uçağı daha yitirdik. Bu uçaklarla ilgili olarak gazeteci arkadaşım Nezih Tavlaş kitap yazmıştı. ‘‘CASA OLAYI’’. Bu işin Türkiye'ye Turgut Özal'ın ‘‘hediyesi’’ olduğunu ve Zeynel Abidin Erdem isimli komisyoncunun nasıl zengin edildiğini, Nezih kitabında anlatıyordu. Ben de bu kitaptan 22 Kasım 1990 tarihli ve ‘‘Polis Romanı Gibi’’ başlıklı yazımda burada söz ederken şöyle demiştim:

‘‘Nezih Tavlaş polis romanı gibi kitap yazmış. Bu kitapta, ANAP hükümetinin bağlamak üzere olduğu yaklaşık 500 milyon dolarlık askeri nakliye uçağı ihalesinin perde arkası, inanılmaz bir biçimde gözler önüne seriliyor. Kitapta belgeler var, telefon konuşmalarının bantları var, dönen dümenler, rüşvet ve hediyeler var. Bu kitabı okuyunca utanç duydum, dudaklarım uçukladı. Kimlerin adı geçmiyor ki...’’

* * *

Bizim gazetenin savunma ve diplomasi muhabiri Metehan Demir eski bir havacı subaydır. Dün üçüncü CASA uçağının düşmesinden sonra yanında iki CASA pilotu arkadaşıyla odama geldi. Uzun uzun konuştuk. Söz pilotlarda:

‘‘Sivil amaçla kullanırsanız çok iyi bir uçak. Ama askeri amaçlı değil. Kısa pistlere iner, az yakıt harcar, kısa mesafe için iyi uçaktır. Pilota gerekli olan tüm sistemler vardır. Motorlar ABD malıdır ve iyidir. Kitap değerlerine tam uyarsanız, tek motorla bile iyi uçar.

Askeri amaca gelince, fazla yük alamaz. Uçuş mesafesi arttıkça yükü azaltmak zorundasınız. Nazik bir uçaktır. Bakım ve idamesi zordur. Asıl amacı, çok düşük seviyelerden ve fark edilmeden, düşman bölgesine paraşütçü atmaktır. Böyle durumlarda uçağa yükleneceksiniz, yoracaksınız. Çabuk yorulur. Arabanın çakıllı, çamurlu yollardan gitmesi gibidir. Örneğin bizde kullanılan ABD yapımı C-130 ve Alman C-160 nakliye uçakları idealdir. Bunlar askeri taktik amaçlıdır ve istediğiniz kadar hor kullanın, zor koşullarda kullanın, fark etmez. CASA böyle değil. Limitleri dar bir uçak.

CASA'nın bazı durumlarda nasıl reaksiyon vereceğini ve nelerle karşılaşacağımızı bilemiyoruz. Teknik eksiklikleri var. Bu uçağın yeni bir incelemeden geçmesi gerekiyor.

Uçağın kitabında ‘‘Bütün hava koşullarında gece ve gündüz uçar’’ deniliyor ama bu ne kadar doğru? İlk iki kazada ‘‘Buzlanmada uçar mı?’’ sorusu gündeme geldi. En önemli soru bu. Demek ki, buzlanmada pilot, uçağa kumanda edemez oluyor.’’

* * *

Pilotlardan aldığım bilgiye göre CASA aslında İspanyol değil, Endonezya malı! Proje onların. Ama pazarlama açısından İspanya ile ortaklık kurmuşlar ve Endonezya ile birlikte İspanya'da da üretiliyor. Sözü yine CASA pilotlarına bırakalım:

‘‘İspanyollar, pek çok şeyi bizim pilotlardan öğrendi. Gördüğümüz hata ve eksikler konusunda onları uyardık ve bunlar giderildi. Uçağın kitabında, bizim uyarılarımızla ilgili bölümler yeniden yazıldı. Ancak bu normaldir ve havacılık kurallarında vardır.’’

Sonra pilotlarımız çok önemli bir konuya değiniyor:

‘‘Bizim CASA'larda bugüne kadar pek çok ‘değerlendirilemeyen durum' meydana geldi. Anlamadığımız şeyler oldu. Ancak kaza olmadığı için bunlar dikkat çekmedi, üzerlerinde durulmadı.

19 Ocak'taki ilk kazanın karakutu incelemesi de iyi yapılmadı ve bunun üzerinde hiç durulmadı. Bu inceleme en iyi ABD'de yapılır. Biz Almanya'da yaptırdık. Aslında bu uçakların düşmemesi gerekir. Düşmesi doğasına aykırıdır. Savaş uçağı (jet) düşebilir çünkü anormal koşullarda uçar.

CASA'nın kitabında ‘Karakutuda şu bilgilere yer verilir' diyor ama ilk düşen CASA'nın karakutusundan bu bilgileri edinemedik. Bunu İspanyol firmasına bildirdik, onlar yeniden düzenleme yaptı. Ayrıca CASA'nın karakutusu, pilotların konuşmalarına da yer vermiyor. Büyük eksikliktir.'

* * *

Burada bir parantez açayım. Ben şahsen -bilgisizliğime verin- düşen uçağın karakutusunda sadece pilotlarla kule ve kendi aralarındaki konuşmaların yer aldığını zannederdim. Oysa öyle değilmiş. Karakutuda, uçağın düşmeden önce bütün kumanda sistemleri, gösterge bilgileri, yakıt, motorlar, pilotların hangi işlemi nasıl ve ne zaman yaptığı, örneğin uçağın sağa sola yatması bile ayrıntılı kayıtlarla yer alırmış. Şimdi söz yine pilotlarda:

‘‘En büyük eksiğimiz, elimizde maaselef CASA ve diğer nakliye uçaklarımızla ilgili simülatör aleti yok. Bir uçak parası yaklaşık 15 milyon dolara kıyıp simülatör almamışız. Pilot her şeyi uçak üzerinde ve gerçek koşullarda deneyip öğrenmek durumunda kalıyor. Halbuki, simülatör olsa en acil durumlar bile yerde denenebilir ve pilotlar bunları uçakta gerçek koşullarda öğrenmek zorunda kalmaz. Bir pilotun yetişmesi için trilyonlar harcıyoruz da, bir simülatör kurup orada çalışma yapamıyoruz.’’

Kelle koltukta uçan pilotlara maaşlarını sordum:

‘‘Üsteğmen, yüzbaşı düzeyinde nakliye pilotlarının maaşı net 600-700 milyon dolaylarındadır. Şikayetçi de değiliz. Savaş uçağı pilotlarıyla aramızda maaş farkı vardır. Yasa uyarınca, bizim maaşımız onların maaşının l0'da 7'sidir.’’

Vedalaşıyorduk. Söyledikleri bir söz Metehan'la birlikte beyinlerimize çakılı kaldı:

‘‘Biz bu görevi zaten şehitliği göze alarak seçmişiz. Ama pisi pisine gitmeyelim.’’

Yazarın Tüm Yazıları