Dünyanın en çirkin ünlüsü

O, kimine göre 220 derecede üreyen bir virüs. Kimine göre, dünyayı istilaya gelmiş uzaylılar kadar tehlikeli. Evinin kapısından içeri sokmayan da var, koca bir şehre girişini yasaklayan da. 44 yıllık ömründe Afrika savanasından Moğolistan tundrasına her yere yayıldı. Tüm çirkinliğine rağmen sanat objesi oldu, saldırı silahı olarak kullanıldı, sivil eylemlerin nesnesine dönüştü. Hepimizin balkonunda, bahçesinde bulunan plastik monoblok sandalyelerden bahsediyorum...

Haberin Devamı

Şimdi hayatımızın büyük bölümü oturarak geçiyor ama bir sandalyede oturmak bir zamanlar krallara, imparatorlara tanınan bir ayrıcalıktı ve oturdukları sandalyeye de taht deniyordu.
Sandalyenin avamlaşması, Avrupa’da Rönesans ile oldu. Üst orta sınıf, krallara layık bu konforu evlerine taşıdı. Yıllar içinde orta sınıfın da sandalyede oturmasına izin verildi ve 300 yıl sonra Avrupa’da herkesin oturma hakkı vardı.
Peki dünyanın en ünlü sandalyesi sizce hangisi? Bir taht belki? Michael Thonet’in 1800’lerin ikinci yarısı ile 1900’lerin başında yılda bir milyon tane ürettiği Thonet’ler olabilir mi? Ya da modernist Wassily veya Barcelona sandalyeler? Kesinlikle değil...
Dünyanın en ünlü sandalyesi, şu çirkin, beyaz, plastik monoblok sandalyeler. Evet, sizin de balkonunuzda bir tane bulunan, fiyatı taş çatlasın 10 lira olan, 2.5 kilogram ağırlığındaki sandalye.
Çünkü o bir virüs gibi dünyanın her yerinde. O kadar kanıksanmış ki, en ücra köşeye bile sızdığını fark etmiyoruz. Her gün karşılaşıp baktığımız ama hiç görmediğimiz şey o. Oysa hakkında yazılmış kitaplar var. Bir sanat objesine dönüştüğünün de farkında mıydınız?
Tamamen plastik ilk sandalye, 1965’te İtalyan Joe Colombo tarafından tasarlanmıştı. Evrile evrile bugünkü şeklini alan ilk monoblok’u tasarlayan ise yine bir İtalyan; Vico Magistretti. Selene isimli tasarımı takdir edersiniz ki, bugüne göre çok çok daha estetik.
Magistretti’nin Selene’si elbette bir tasarım objesiydi. Onu endüstriyel bir metaya dönüştüren bir rivayete göre Fransız Allibert Group diğerine göreyse Amerikalı Grossfillex oldu.
Seri üretime 1980’lerin başında geçildi. O günden bu yana milyonlarca plastik sandalye yapıldı. Düşünsenize, tek bir pres 70 saniyede bir sandalye çıkarabiliyor. Dünya üzerinde bunlardan kaç tane olduğu bilinmiyor ama Pasifik’teki birkaç ülke büyüklüğe varan çöp adaya epey emeği geçtiği kesin. Ebu Garip’ten fotoğraflarda, Gazze’de kan gölüne dönmüş sokaklarda, Japonya depremi sonrası gelen tsunaminin okyanusa çektikleri arasında hep o var.

Haberin Devamı

LOUIS VUITTON ÇANTA İLE KIYASLANIYOR

Haberin Devamı

Çevrecilerin nerede durduğu belli. Onlar için plastik sandalyeler, yeryüzünü istilaya gelmiş habis bir virüs.
Tasarımcılarsa ikiye ayrılmış durumda. Kimi, bu çirkinliğin afaroz edilmesi gerektiğini düşünüyor. Sayıları hiç de az değil. Estetiğe ihanet sayılan sandalyeleri içeri sokmayan şehirler var; Zürih ve Barselona gibi. Bu grup, çevreci argümanları da öne sürüyor.
Daha demokrat olanlarsa, bütün meselenin kıskançlık olduğu görüşünde. Hemen hemen aynı malzemeden binlerce dolarlık ‘tasarım’lar yapar tasarımcılar, aynı amaca hizmet eden ama sadece 10 liraya satılan plastik sandalyelere gıcık kapıyor. Çünkü onların tasarımları, mağaza depolarında tozlanıp müşteri beklerken diğeri kapış kapış gidiyor.
Berlinli tasarımcı Petra Helm, monoblok sandalyelerle kıyaslanabilecek tek şeyin, klasik monogramlı Louis Vuitton çantalar olduğunu düşünüyor: “Her ikisi de çok ortada ve pek çok kişiye sinir bozucu gelen şeyler. Ama daha yakından bakarsanız, ikisinde de hayranlık uyandırıcı detaylar bulabilirsiniz.
Peki ben durup dururken bu sandalyelere neden kafayı taktım? Viyana’daki bir müze mağazasında ‘The Infamous Chair / Ünsüz Sandalye’ isimli kitabı buldum da ondan.

Haberin Devamı

SADECE TESİSAT BORUSUNA DÖNÜŞEBİLİYOR

Monoblok plastik sandalyeler, 220 derece sıcaklıktaki polipropilenin sıkıştırılmasıyla üretiliyor. Pres bu esnada bin tonluk bir basınç uyguluyor. Sandalyelerin maliyeti seri üretime geçtiği yıllarda 60 dolar civarındaydı. Şimdiyse 3 dolardan az. Diğer başka şeyler gibi sadece Çin’de değil; Rusya, Tayvan, Avustralya, Meksika, ABD, İtalya, Fransa, Almanya, Fas, Türkiye, İsrail’de de üretiliyor. Tesisat boruları dışında başkaca bir geri dönüşüm imkanı yok. Doğada çözülmüyor ama buna karşılık her yıl milyonlarcası satılıyor. Üstelik bir kez kırıldı mı tamir imkanı da yok. Zaten çok ucuz olduğu için insanlar fırlatıp atmaktan çekinmiyor. Bu yüzden bir ormanın en dip köşesinde bile terk edilmiş bir monoblok sandalyeye rastlayabilirsiniz.

Yazarın Tüm Yazıları