Domates ve ötekileri

BERLİN-İstanbul-Antalya; iki ülke arasında hava sıcaklığında neredeyse 35-40 derece fark olur mu? Antalya’da hava ‘limonata’ gibi...

Haberin Devamı

Kemal Kılıçdaroğlu önceki gün Antalya’daydı... Antalya’da ‘siyaseti’ beğenmedik; kurultay öncesinde CHP’de herkes birbirinin altını ‘oyuyor’, aynı klasik ‘kasaba politikası’ anlayışı ‘yeni CHP’ye’ hiç yakışmıyor.
Örgütle belediyenin, Büyükşehir ile öteki ilçe belediyelerinin arası hiç iyi değil. Baykal işlere karışmadığına göre, genel merkezin bazılarının kulağını çekmesi gerekiyor.
Bizim asıl ilgilendiğimiz konu, tarımdaki yeni anlayışlar, üretimler, kazanımlar... Ne otomobil, ne tekstil; Türkiye’de tarım en dinamik sektör olmaya başlamış. İktidar farkında olsa, Tarım Bakanı’nı veya Müsteşarı’nı buraya gönderirdi. Altın Portakal ve Piyano Festivali’ne gitmeyen Vali Ahmet Altıparmak’ın fuarın açılışına katılması yeter mi?
Hafta sonu Antalya’da, 10. Uluslararası Sera, Tarım Ekipmanları, Çiçekçilik ve Teknolojileri Fuarı, kısa adı ile Growtech Tarım Fuarı vardı. Eski milletvekili Hasan Ünal, Fazıl Say’ın konserinde “Türk tarımının nereye gittiğini görmek için haftaya mutlaka gelmen ve yazman gerekir” demişti. Güngör Uras’ı da bekliyorlardı. Dünyanın en büyük, 110 dönümlük fide üretim merkezinin biraz ötesindeydi NTSR’nin düzenlediği fuar; dört gün içinde 65 bin kişinin ziyaret etmesi çok önemli sayıldı.
530 katılımcı, 600’ü aşkın marka... Antalya; İtalya, İspanya, Hollanda ve Yunanistan’daki (Selanik) tarım fuarlarını yakalamış; bu tablo çok önemli. Trakya’dan Manisa, Adana’dan İzmir’e kadar yerli üreticiler, Rusya’dan Japonya’ya Hollanda’dan Romanya’ya (25 ülkeden 137 şirket) kadar çok sayıda işadamının gelmesi bunun göstergesi...
Antalya eski Belediye Başkanı Menderes Türel ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı, Antalya Milletvekili Mevlut Çavuşoğlu’yu da gördük... “Türkiye’yi gördünüz mü?” dediler. Biz de kendilerine başka şeyler söyledik. Türel’le, yerli üreticiler o kadar çok çeşitli domates üretmişlerdi ki, bazılarında klasik domates kokusunu bulduk...
Dünyada en çok tüketilen sebze domates...
Son teknolojiler, yenilikler, yeni ürünler... Farklı lezzet, büyüklük hatta renkte ürün vermesi için üretilmiş sebze tohumlamalarından, seralarda daha fazla verim alabilmek için kullanılan yeni sulama ve aydınlanma sistemleri, organik tarım, bitki besleme ürünleri..
Bu konuları yazmaya devam edeceğiz.
Antalya, kısır gündemli Ankara’yı aşmış, bir yerlere gidiyor.
GEO’lara, genlere, tohum soygunculuğuna da bakmak gerekir...

Haberin Devamı

Taksilerden kalkan ‘gece tarifesi’ hastanelere getirildi

Haberin Devamı

AZİZ Nesin’lik bir kara mizah öyküsü... Dostumuz eski gazeteci Cengiz Mumay anlatıyor:
Medicana Hastaneler Grubu’nun İstanbul Bahçelievler Hastanesi’nde geçiyor. Annesini kardiyolojik kuşkularla acile götüren eşim, 1 saatlik tedavinin ardından vezne kuyruğuna girer. Kuyrukta tartışmalara kulak kabartır. Her para ödeyen SGK’lı yurttaş veznedeki Nagihan Hanım’la tartışmaktadır. Tartışma konusu; gece alınan muayene farkı. Gündüz ücreti ile gece ücreti arasında iki kattan fazla fark varmış. Hatta bazı hastalar bu farkı duyunca tedavi olmadan hastaneyi terk ediyormuş.
O sırada eşim beni telefonla aradı: “Bak tam gazetelik bir konu var” dedi. Açık bıraktırdığım telefondan tartışmalar, tam anlattığı gibi geliyordu. Sıra eşime geldi. Eşim evraklarını uzattı, eşime ‘gece tarifesi’ (!) uygulamadılar. Kardiyoloji muayeneleri hariçmiş...
Eşimden telefonu görevliye vermesini istedim. Vezne görevlisi hanımefendi, “SGK ile yaptığımız anlaşmaya göre gece aldığımız muayene farkı gündüzden farklı. Gündüz 32 lira alıyoruz, gece 67 lira. Sadece kardiyoloji muayenelerinden fark almıyoruz” dedi. Aynı görevli, bu yeni uygulamayı isteyen hastanelerin uygulayabileceklerini savundu.
Sağlık gibi bir konuda ‘gece tarifesi’ kabul edilebilir bir şey değil. “Hastalanacağımız saati seçmeliyiz artık. Geceye kalırsak, taksimetrelerden bile kaldırılan ‘çift tarife’, bizi hastalıktan değilse bile, stresten öldürecek. Aman siz siz olun gece hastalanmayın” demeye başladım kendi kendime...
Olayı araştırmaya da devam ettim. Hastanenin süpervisörü Saliha Hemşire’ye ulaşabildim ancak. Sorularımı, “Her hastanenin kendi anlaşması var. Ona göre para alırız. Size bu konuda bilgi veremem. Gündüz başhekimi arayınız. Şu an size, gece akşamdan farklı ücret alıyoruz diyemem. Umarım beni anlamışsınızdır” diye yanıtladı.
Bir telefon daha açtım vezneye, Nagihan Hanım’la bir kez daha görüştüm. Hanımefendinin yanıtı “Evet 67 TL alıyoruz. Ama ben size açıklama yapmaya yetkili değilim, durun sizi bir yetkiliye bağlayayım” dedi. Ancak bağladığı yerlerdeki telefonlar açılmak bilmedi. Bunun üzerine tekrar aradım, cep telefonumu bıraktım ve bir yetkilinin bana ulaşmasını bekledim.
Belki biri çıkar da açıklardı işin doğrusunu. Sağlıkta nasıl ‘gece tarifesi’ uygulandığını, bu konuya esas olan SGK anlaşmasının ne olduğunu ya da uygulamada bir keyfiyet olup olmadığını... Ama tüm kapılar duvar oldu, kapandı. Herkes ‘üç maymun’u oynadı. Olayın güzel tarafı da vardı: Aziz Nesin’i rahmetle andım.

Haberin Devamı

Paşabahçe’de ithal ürünler

PAŞABAHÇE denince aklınıza ne gelir? Benim aklıma yerli cam sanayimiz geliyor, ateşle cama şekil veren değerli sanatkarlarımız ve işçilerimiz geliyor.
Bugünlerde yolunuz düşerse, Paşabahçe Ürünleri Satış Mağazası’ndaki ürünleri inceleyiniz, maalesef birçoğu Uzakdoğu ve Çin malı ürünlerden oluşmaktadır.
Böylesine gelişmiş ve köklü bir cam sanayimiz varken, bu tür ürünleri ithal ederek Paşabahçe Mağazaları’nda satışa sunulmasını doğru buluyor musunuz?
Çok daha kaliteli sanat eserleri üretebilen yerli cam sanayimizi korumak hepimizin görevidir diye düşünüyorum.
Önder OSKAY

Yazarın Tüm Yazıları