Dokuzuncu dalga Ergenekon’u

İLK "Ergenekon" operasyonu ertesinde ne düşünüyorsam ve ne yazdıysam, şimdiki dokuzuncu dalga sonrasında da aynı şeyi düşünüyorum.

Dolayısıyla da, aynı şeyi yazacağım.

Evet, böyle illegal bir "yapılanma" mevcuttur! Varlığı mutlaktır!

İktidarı zaptetmek için darbe planlamak dahil, her türlü melánete bulaştığı da kesindir.

Genel ideolojisi ise "ulusalcı - neo-ittihatçı" temele oturmaktadır.

Ancaak!

***

ANCAĞI şu ki, söz konusu "Ergenekon", bazılarının iyi niyetle inandığı veya inatla öne sürdüğü gibi, her şeye kádir olan ve her kötülüğü düzenleyen bir "örgüt" değildir.

Çünkü, zaten daha elástiki bir ifade bulamadığım için yukarıda "yapılanma" dedim, azgın bir "çekirdek kadro" hariç tutulursa, o "Ergenekon" aslında "örgüt" de değildir!

Ortada, bu sözcük işitildiği zaman tasavvur edilen türden maddi organizma yoktur.

Programı, hedefleri ve üyeleri en azından asgari ölçüde belirlenmiş olan ve hiyerarşik bir disiplin çerçevesinde yönlendirilen herhangi bir "teşkilat"tan söz edilemez.

Evet evet, "Ergenekon" son tahlilde, káh gevşek bağlar etrafında buluşan, káh ondan bile mahrum olan kifayetsiz muhterislerin toplandığı bir ahbap çavuş tekkesidir ki, nokta!

***

ÖYLEDİR ve dolayısıyla, "Gladyo - Kontrgerilla - Jitem" artığı asker - sivil "eski tüfekler"den, her işe bulaşıp hiçbir şey beceremeyen "rate" tortulara uzanan bu hantal gövdeyi "örgüt"e değil, "magma" denilen türden bir kaynar kazana benzetmek gerekir.

Bir kaynar kazan ki, içine boca edilmiş olan her cins sıvı farklı moleküllere sahiptir.

Bu yüzden de, altındaki ateş istediği kadar fokurdasın, nihayetinde ortaya ne ortak bir alaşım çıkacaktır, ne imbikten "ab-ı hayat" şurubu süzülecektir.

En kabadayısı, şimdi olduğu gibi, fazla köpükler kepçeyle çukura boca edilecektir.

Her halükarda, dokuzuncu dalgadan sonra bile, tutuklu veya gözaltında bulunan şahısların tek bir "Ergenekon örgütü" çatısı altında organik faaliyet sürdüğü ispatlanamayacaktır.

***

YUKARIDAKİ saptamaları yapmakla, en yukarıda belirttiğim gibi, melánete bulaştığından hiç şüphe duymadığım bir dizi şüpheliyi baştan aklamış olmuyorum. Asla!

"Ergenekon" tehlikesini küçümsemeye de kalkışmıyorum. Háşá!

Kaldı ki, Ankara’daki kazıdan dün çıkan cephanelik veya son dalgaya dahil "silahtar yarbay"daki firarilik falan, soruşturmanın turnayı gözünden vurduğuna delil oluşturuyor.

Üstelik, herhalde, aynı "ulusalcı - neo-ittihatçı" cihet tarafından çoktan "listeye alınmış olan" bu satırlar yazarının o "Ergenekon"a "hoşgörüyle" (!) bakması düşünülemez.

Fakat benim sempatilerim veya antipatilerim aşağıdaki nesnel gerçeği değiştiremez:

***

BIRAKIN derin devlet darbesi başarmayı falan, gerçek "örgüt" niteliği dahi olmayan o "Ergenekon" magmasını azılı ve azınlık bir "çekirdek kadro"yla özdeşleştirmek yanlıştır.

Hele hele, "ulusalcı - neo-ittihatçı" ideolojiyi söylemsel planda sahiplenen "açık şahsiyetler"i onlara dahil ederek "tevkifata gitmek", her bakımdan çok vahim bir yanlıştır!

İnsani açıdan da, adli açıdan da, hukuki açıdan da, siyasi açıdan da yanlıştır!

Üstelik, buradaki riziko yalnız kurunun yanında yaşın da yanmasıyla sınırlı değildir.

Epey noktada "yaş tahta"ya basıldığı anlaşılacağından, bunun yaratacağı tepkiyi fırsat bilecek "kurular"ın, yani gerçek suçluların da "yanmaktan" kurtulması ihtimali mevcuttur.

Zaten bu tepkinin doğuşunu farkettikleri içindir ki de, hemen "mağdur" pozu takınan o "kurular" zeytinyağı gibi üste çıkarak, "faşizm kurbanı" (!) olmaktan dem vurmaktadırlar.

"Ergenekon" gelişmelerine böylesine soğuk ve nesnel bir açıdan bakmak gerekiyor.
Yazarın Tüm Yazıları