Doğan Hızlan: Frankfurt'ta Aşk Öpücüğü

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

CUMARTESİ günü Frankfurt'ta insanlar hereketlenir. Hele mevsim sonbaharsa ve fuar günleriyse. Alışveriş merkezlerinin önündeki caddelerde; uzak ülkelerin sesleri genç müzikçiler tarafından duyurulmaya çalışılır, iyi de ederler, gürültüyü müziğe çevirirler çünkü.

Dinleyiciler, gönüllerinden kopanı verirler, bu küçük tutarlar, onların maddi kazancıdır.

Üçüncü Kuşak. Haklarında çok şey söylendi, çok şey yazıldı. Türkçe bilmiyorlar dendi, yeraltı dünyasının vatandaşlığı bile onlara layık görüldü. Oysa otelin kapısında beni karşılayan Hüseyin, Almanya'da yaşamanın kimliğini benimsemiş, övünebileceğimiz Türklerden biri.

Çünkü yeni kuşak buraya gelip para biriktirip de dönmeyi düşünmüyor, buraya yerleşmeyi amaçlıyor. Destekliyorum. Para biriktirmenin yönlendirdiği, utangaç göçmenlikten, dünya vatandaşlığı kimliğini kuruyorlar.

Taksisine bindiğim Mehmet de öyle, hafta içi bir işi var, hafta sonu da takside çalışıyor. Çünkü o da bu topraklarda kök salmaya niyetli. Almancı olmak istemiyorlar, Türk-Alman vatandaşı olmayı seçmişler.

* * *

Edebiyat da Üçüncü Kuşak'ın bu anlayışını yansıtıyor. Almanca yazıyorlar. Fuar'da Feridun Zaimoğlu ile tanıştım. Kafa Örtüsü Türkiye'de yayınlanmıştı. Almanya'da çok tanınan Zaimoğlu, Almanca yazıyor.

Feridun Zaimoğlu, yeni kitabı Aşk Öpücüğü (Liebesmale, scharlachrot) kitabından parçalar okudu, ilgi gördü.

Üçüncü Kuşak, her alanda varlığını gösteriyor. Zaimoğlu, sert bir ironiyle, ben biraz edepsiz şeyler yazıyorum, diyor. Yeni kitabında aşk var ama kendi deyimiyle alaturka bir aşk. Çünkü ona göre Almanlar anlatacağı aşkı bilmezler ve anlamazlarmış.

Akif Pirinççi de Üçüncü Kuşak'tan ve o da Almanca yazıyor.

Hangi ülkenin edebiyatına dahil etmek gerekir onları. Alman edebiyatının yazarı mı, yoksa Türk edebiyatının mı?

Edebiyat mercileri bu konuda çekimser. Bir türlü karar veremiyorlar.

Türk’ün, bir doğulunun Frankfurt'ta yazacağı Aşk Öpücüğü gerçekten karma bir lezzet taşır. Almanya'yı bilen, ama Türk gibi sevişen insanların tutkularının romanını, iki ülkenin de yaşam tadının bilincinde olmasa da onu bilinçaltında taşıyan biri yazabilir.

Akif Pirinççi'nin Felidae'si de öyle değil miydi?

İlk kuşak yazarların emeğini küçümseyenler oldu. Bazıları onlar için gast arseiter (konuk işçi) edebiyatı yaptılar, deyip kesip atıyorlar. O kadar yüzeysel bir yargıya onları kurban etmek istemem.

Türklerin ilk geldiği dönemde, Almanlara Türkleri, Türklere kendilerini onlar anlatmadı mı?

Edebi işlevlerinin gücü tartışılsa da, toplumsal işlevlerine kimse laf söyleyemez.

Arada kalanlara hep sahip çıktım. Daima Türk yazarını, Türk edebiyatı içine yerleştirdim.

Otelim Fuar'ın bitişiğinde, gidenleri ve dönenleri görüyorum. Bir günün öyküsünü yüzlerden okuyorum.

Kapanış saatlerinde her yere dağılan göçmen kuşlarını andırıyor fuarcılar. Penguenler gibi. Çoğu koyu renk elbiseleriyle gerçekten de bir kuş sürüsünü andırıyorlar.

Akşamları her lokantadaki gruptan kahkahalar yükseliyor. Neşeden, belki de ülkelerinden uzakta olmanın avareliğinden.

Elbette bütün kırtasiyecileri gezdim. Artık kalemler az değişiyor ama az kişi kullandığı için pahalılar. Uzun yıllar önceki çeşitlilik nerde? Şairin dediği gibi nerde bıldır yağan kar şimdi?

Almak istediğim çantalar bile küçük bilgisayarlara göre dizayn edilmiş.

* * *

BÜYÜK Piyanistler dizimdeki CD'ler gitikçe artıyor.

Clara Haskill'in ikinci CD'sini de aldım. Beethoven, Schumann çalıyor.

Sevdiğim müzik mağazalarından Phonohaus'da Fazıl Say'ın çaldığı Stravinski'nin Bahara Ayini'nin en sonuncusunu ben aldım.

Bach çılgınlığı azalarak da olsa kendini raflarda hissettiriyor.

Gelin görün efsanevi icralar ve icracılar hálá gözde, opera dünyasının kulaklarımızda çınlayan sesleri yeniden CD'lerde çalınıyor.

Büyük Piyanistler Dizisi, o enstrümanı seven, aynı paraçanın çeşitli icralarını dinlemek isteyenler için olağanüstü bir arşiv değerini taşıyor.

Ne düşündüm bilir misiniz?

Bir gün bizde de udilerin, tanburilerin böyle CD'leri yapılabilir mi?

Udi Nevres Bey'den başlayıp, Yorgo Bacanos, Şerif İçli, Halil Aksoy, Samim Karaca hemen anımsadıklarım.

* * *

BULUŞMAK üzere vedalaşılır Frankfurt'ta. Yeni kitaplarla yeni dostluklar kurulur.

Gelecek yıl buluşmak üzere.

Yazarın Tüm Yazıları