Din ve kimlik üzerine

İNSANIN kendine özgü niteliklerinin toplamına ‘kimlik’ denmektedir. Kimlik, insanı bilinen ve başkalarından ayırt edilebilmesini sağlayan şartların bütünüdür. Kimlik ile kişilik arasında bir ayrım bulunmaktadır. ‘O kimdir’ sorusunun cevabı kimliği, ‘Nasıl bir insandır’ sorusu ise kişiliği oluşturur.

İnsanın içinde doğup büyüdüğü kültür, kimliğinin şekillenmesinde büyük paya sahiptir. Kültürün temelinde de dinin önemli bir yer tuttuğu bilinmektedir. Çünkü din, insanı varoluş sorunu üzerine düşünmeye çağırmakta, insanları yaratılıştaki sebep ve amaçtan haberdar etmektedir. İnsana kendisi ve evren hakkında bir bakış açısı sunmaktadır. Bu yönüyle din, insanın hayatının bütün yönlerini kucaklayan fonksiyonu ile bizim insan olarak nihai ilgi ve endişelerimize, hayatın anlamı ve ilgili temel sorunlarımıza hitap etmektedir.

* * *

İnsan dinde kendi mahiyeti ve evrendeki yeri hakkında bir bilgi şeması bulmaktadır. Genel bir çerçeve içerisinde din, her şeyi yaratan ve kontrol eden aşkın bir varlığa, Allah’a inanarak, O’na ibadet etmekten ve insanların kendilerine yöneltecekleri ve davranışlarını onlara göre düzenleyecekleri ideallerden, ahlak prensiplerinden meydana gelir.

Mensubu olduğumuz İslam dini açısından bakacak olursak, İslam getirdiği tevhid anlayışı ve insan hayatını maddi ve manevi yönleriyle kuşatan karakteri sayesinde var olduğu her coğrafyada, toplumsal alanı bütünüyle etkilemiştir. Müslümanlık bir toplumda varsa, canlı ve köklü bir şekilde yaşanılan hayat tarzı ve üslubu olarak vardır; dünya görüşü, hayat felsefesi ve gündelik hayatın ayrılmaz bir rüknü olarak vardır. Dolayısıyla, dinin insanın güçlü kimlik kazanmasında önemli bir unsur olduğu sonucuna ulaşmamız mümkündür.

Kimliğin dinden beslenen vasfı, kimliği etkileyen diğer kültürel dinamiklerden daha güçlü ve koruyucu özelliğe sahiptir. Başka din, kültür veya medeniyetlerin egemen olduğu coğrafyalarda yaşayan ve milli kültürlerini kaybetme endişesi taşıyan fertler, sözünü ettiğimiz bu sosyolojik gerçeğin daha fazla idraki içerisindedirler.

İslam dini, Türk milletinin milli kimliğinin bozulmasına karşı en etkili koruyucu fonksiyon icra etmiştir. Uzun yıllar devam eden ateizm propagandasına rağmen bugün karşımızda Orta Asya’dan kimliklerini, kültürlerini, örf ve ananelerini muhafaza etmiş Türkleri bulabiliyorsak, bunu sağlayan en önemli temel unsurun İslam’ın kazandırdığı güçlü kimlik duygusu olduğu gerçeğini göz ardı etmememiz gerekir.

Yüce dinimiz İslam, Müslümanlardan başkalarına izhar edilen kimlik ile insanın içindeki gerçek kimliği arasında uyumsuzluğun olmasını istememektedir. İnsanın her iki kimliğinin de aynı olmasını istemektedir. Eğer ikisi arasında bir aykırılık varsa, ortada bir kimlik bunalımı var demektir. Kişinin içinin başka, dışının başka olması, hem yüce yaratıcıya saygısızlıktır, hem de insanın kendisine karşı büyük bir saygısızlıktır.

Kuran-ı Kerim’de iki kimlik taşımanın çok çirkin bir davranış olduğunun ve Allah katında günah sayıldığının altı çizilmektedir (Saf, 2-3). Hz. Peygamber, insanların içinden çift kimlikli olanları (münafıklar) Müslümanlara en çok zararı dokunabilecek kişiler olarak takdim etmiştir.

* * *

Ünlü mutasavvıf, gönül ve mana eri Mevlana Celaleddin-i Rumi de bu konuda bir Müslüman’ın tavrının nasıl olması gerektiğini şu sözüyle dile getirmiştir: ‘Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol!’

Yüce Allah’ın insanları farklı farklı yaratması, insanların tanışmaları, birbirlerinin örf ve ádetlerinden yararlanmaları, hatta rekabet edip insanlığın yararına yönelik değerler üretmeleri gayesine yöneliktir. Bu husus Kuran’ın Hucurat Suresi’nde açık bir şekilde vurgulanmaktadır. ‘Ey insanlar, doğrusu biz sizi bir erkekle dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için milletlere ve kabilelere ayırdık. Biliniz ki, Allah katında en üstününüz, O’na karşı sorumluluk bilinci en çok olanınızdır. Şüphesiz Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.’

Kuran-ı Kerim’de Cenab-ı Hak, kendisini belirli bir sınıfın ilahı olarak değil, álemlerin Rabbi olarak takdim etmektedir.

İslam tarihinde bu ilahi gerçeğin farkında olmayan insanların bazı yanlış uygulamaları İslam’ın esas görüşü olarak algılanmamalıdır.

SORALIM ÖĞRENELİM

17 Ağustos depreminde ölenlerin şehit olmadığını söylüyorlar. Bu doğru mu?

İmer CANTEKİN-İZMİT

Şehit, Allah yolunda savaşarak ölen kişiye denir. Bunlar hem dünya, hem de ahiret şehididir. Yanarak, boğularak, depremde enkaz altında kalarak ölenler hükmen, yani ahiret şehidi olarak sayılmışlardır.

Sevdiğim insanla evlenmek istiyorum. Her ikimizin de aileleri buna karşı çıkıyor. Ne yapmalıyım?

İsimsiz

Ergenlik çağına gelmiş olanların evlenmelerinde anne ve babalarından izin almaları gerekmez. Ancak hiçbir anne ve babanın, çocuğunun kötülüğünü istemediğini düşünerek, bu kararınızı gözden geçirmenizde fayda vardır.

Saç boyası gusül abdestine engel midir; ayak bileğine halhal ve parmağa yüzük takmak günah mıdır? Oruçlu iken parfüm sıkmak orucu bozar mı?

Dilber MANGIRCI

Saç boyası, sadece rengi değiştirip bir tabaka oluşturmadığından boy abdestine engel oluşturmaz. Ayak bileğine halhal takmak, ayağınızı yere vurup dikkati çekmemek kaydıyla sakıncalı değildir. Parmağa yüzük takmanın hiçbir mahzuru yoktur. Oruçlu iken parfüm sıkmak da orucu bozmaz.

Belsoğukluğu olan bir insan orucunu tutabilir mi?

İsimsiz

Belsoğukluğu olan orucunu tutacak, namazını da kılacaktır. Eğer akıntı bütün namaz vakitlerinde devam ediyorsa, özürlü sayılırsınız. Bu durumda her namazı yeni bir abdestle kılmalısınız.

Babam televizyon izlememizi istemiyor, ne yapabilirim?

Hatice OKUR-ÜMRANİYE

Televizyon izlemenin dini yönden bir sakıncası yoktur. Ancak programların iyi seçilmesi, güzel ve faydalı olanlarının izlenmesi daha doğru olur. Babanızı kırmadan, onun da hoşuna gidebilecek programları birlikte izleyerek orta bir yol bulabilirsiniz.
Yazarın Tüm Yazıları