Denktaş kapıyı aralık bıraktı

Çarşamba günkü doruk toplantısındaki görüşmeler ve Denktaş’ın dünkü basın açıklaması, Türk tarafının yaklaşımını daha da netleştirdi.

Öncelikle, Kıbrıs ile ilgili Çankaya doruğundan başlayalım. Toplantıya katılan yetkililere yakın kişilerden (yani ikinci elden) öğrendiğim manzara şöyle:

1. TÜRK TARAFI , BM Genel Sekreterinin sürdürdüğü çabalara destek vermeli, masadan kaçınılıyormuş gibi bir hava yaratılmamalıdır.
2. KKTC, Annan öneri paketinde gereken değişikliklerin yapılmasına çalışmalı, komiteler kurulmalı ve sonuç alınmasına çalışmalıdır.
3. RAUF DENKTAŞ’a bu çabalarında Türkiye’den gereken destek verilmelidir.

Toplantıya katılanlardan edinilen izlenime göre, genel yaklaşım “çözüm aranması” şeklinde. Bir ara Dışişleri Bakanlığının Çarşamba günkü açıklaması kafaları karıştırdı, ancak dikkatli şekilde okununca, açıklamada yeni hiçbir unsurun bulunmadığı ve uzun süredir ortaya konan görüşlerin tekrarlanmasından öteye gitmediği anlaşıldı.

ASKER VE KÖŞK NE DİYORLAR?

Kamuoyunda en çok ilgi çeken unsur, Türk Silahlı Kuvvetlerindeki suskunluk. Şimdiye kadar TSK hiçbir konuda böylesine suskun olmamıştı.

O kadar ki, Genelkurmay’ı ziyaret eden ve genelde dışarı “görüş” taşıyan siviller dahi elleri boş döndüler. TSK’nın özellikle üst düzey komuta heyeti hiç renk vermedi. 3 yıldızlı rütbelerin altındakiler ise, memnun olmadıklarını hiç saklamıyorlar. Onlara göre, Kıbrıs satılıyor ve bu satışı savunan ve destekleyen herkes vatan hainidir. O kadar ki, ağızları varmıyor ancak, Kenan Evren’i dahi aynı kategoriye koyduklarını artık saklamıyorlar.

ÇANKAYA ise olaya hukuk açısından bakıyor ve giderek sertleşen biçimde muhalefetini hissettiriyor. Cumhurbaşkanı Sezer’in bu tutumun acaba Avrupa Birliği ve Kıbrıs ile mi, yoksa AKP hükümeti ile mi bağlantılı olduğu ise henüz anlaşılabilmiş değil.

Özetlersek, Çankaya Köşkü Kıbrıs konusundaki en önemli (Denktaş ve Soysal’dan sonra) muhalefet odağını oluşturuyormuş izlenimi yaygınlaşıyor.

HÜKÜMETİN TUTUMU DEĞİŞİYOR MU?

AKP lideri Erdoğan ile Başbakan Gül’ün tutumları –en yakındakilere göre- hiçbir şekilde değişmiş değil.

“Ne pahasına olursa olsun imzalayalım” denmiyor. Genel yaklaşımları “Annan planında gereken değişiklikler yapılsın ve KKTC’de, Rumlarla birlikte AB’ye girsin” şeklinde.

Yapılacak değişiklikler olarakta şu noktalar öne çıkıyor:

- Karpas’ta toprak vermemek
- Haritalarda bazı değişiklikler yapmak
- Egemenlik-Tanınma ile ilgili KKTC’nin duyarlıklarını karşılamak.

DENKTAŞ VE SOYSAL ÇÖZÜMDEN YANALAR MI?

KKTC Cumhurbaşkanı basın toplantısında da hemen hemen aynı mesajları verdi:

- Kofi Annan paketi içime sinmiyor. Bu haliyle kabul edilemez. Mutlaka değişiklik gerekiyor. Bunu gerçekleştirebilmek için, müzakereye oturmaya hazırım.
- Kıbrıs Kararları, Türkiye ile birlikte alınmıştır ve bundan sonra da Türkiye ile birlikte alınacaktır. (Yani, KKTC’nin başkaldırması gibi söylentiler yalandır) Biz görüşlerimizi savunuruz, Türkiye kendi görüşlerini savunur ve sonunda görüş birliğine varırız.
- 28 Şubat’a kadar, ortak komiteler kurup sonuç almaya çalışacağız. Ancak, artık dostumuz sayılan İngiltere ve ABD gibi ülkeler ve Avrupa Birliği bundan böyle Rumları uyarmalılardır.

KKTC Cumhurbaşkanı, basın toplatısında zayıflamış, sağlıklı ve dinç bir görünüm içindeydi.

Denktaş, son 40 yıl içinde zaman zaman bize kızar, eleştirilerimize zehir zemberek yanıtlar verir ancak, sevgisinden de hiç bir şey kaybetmez.

Artık eskiyi bir yana bırakalım ve 28 Şubat’a kadar ki dönemi değerlendirmeye bakalım...

*** *** ***

KUŞ EMİN’İN HASTALIĞI AZDI

Sevgili Kuş’çum, dünkü yazını üzüntüyle okudum. Avrupa Birliğinin Türkiye’ye tarih vermesinin seni bu kadar sarsacağını ve AB’yi savunduğumdan dolayı bana bu kadar kızacağını tahmin etmeliydim.

Yazını doktorlara gösterdim. 12 yıldır süren amansız hastalığının yeni semptomlarla azmaya başladığını belirttiler. Durumun ciddiymiş. (!)

Özellikle benimle ilgili medya’da övgülü yazılar, ropörtajlar senin “Mehmet Ali “ hastalığına ters etki yapıyormuş. Başarılı olduğum söylentilerinin çoğalması seni daha da sarsıyormuş. Kesin dinlenme tavsiye ediyorlar. Ben doktorların yalancısıyım.

Yapma kardeşim.

Her yere bir Emin lazım. Ben seni düşünen bir insanım. Sana tavsiyem, Posta, Milliyet, Hürriyet, Daliy News’daki yazılarımı okuma. Hele özellikle MANŞET ve 32.GÜN programlarımı seyretme. Sinirlerinin daha da fazla bozulmasına ancak bu şekilde engel olabiliriz.

Doktorlar derhal önlem alınmadığı taktirde senin ne yazık ki deli gömleğine sokulup zorla müşaade altına alınabileceğini söylediler. Bu beni çok üzer. Seni eli kolu bağlı bir hastane köşesinde görmek istemem. 12 yıllık bu hastalığının daha da artmasına göz yumamam.

Lütfen kendine dikkat et.

Oğlum Umur ve Cemre’nin de çok selamları var. Onlar da iyilik dileklerini gönderiyorlar.

Kardeşin;

Mehmet Ali

PS : 12 yıldır “belgelerle sahtekarlık ve dolandırıcılık” dediğin ve sonradan tıpkı "andıçlandığım" sürecte oldugu gibi devlet içindeki kimi şahin bürokratların bir tezgahı oldugu anlaşılan olayı 129. defadır tekrarlıyorsun. Oysa sen de ben de biliyoruz ki bana gazeteciliğimin, haberciliğimin ve ödünsüz ilkelerimin kefareti ödetilmeye çalışıldı....Ben de seni cevaplamaktan ve aynı lafları yazmaktan bıktım. Okuyucularımıza ayıp oluyor.... Yine 12 yıldır TV’ye çıkıp “namusumu ve şerefimi” savunmak için tartışmamızı istiyorsun. Ne kadar ince düşünceli bir insansın.(!) Gözlerim yaşardı. Ancak aramızda öylesine bir entellektüel fark, öylesine bir bilgi farkı var ki, seni yine üzmek istemem. Ama bu ince düşüncene yine de çok teşekkür ederim.

Hadi yavrucum yoluna devam et.
* * *


(Bu yazı, Posta Gazetesinde ve aynı gün Hürriyet Gazetesinin tüm dış yayınlarında, Hürriyet internet sitesinde (www.hurriyetim.com.tr) Milliyet internet sitesinde (www.milliyet.com.tr) ve Daily News ekibi tarafından tercüme edildikten sonra hem ana gazetede, hem de Daily News internet sitesinde (www.turkishdailynews.com.) yayınlanmaktadır. )
Yazarın Tüm Yazıları