Cinsellik esareti

Doğal bir insan dürtüsünün “kültür” hatta “inanç” kılıfına sokulup insanın kendisinden uzaklaştırılmasının sadece bir etkisi olur: Bastırdığın dürtü seni esir alır.Ve sonuç: Koca bir toplum cinselliğin esiri.

Haberin Devamı

Hayata geçirilemeyen dürtü bilhassa yetişkinliğe adım atan, hatta adımını çoktan atmış, kafasında üç tel kalmış erkeklerin dahi aklını sarmaşık gibi kaplamış durumda.
Tabii dünyanın her yerinde cinsellik kelimesi aynı.
Birinde elma, diğerinde armut değil. Sadece bastırılma yöntemlerine göre farklı biçimlerde etki altına alıyor toplumları, insanları...
Cinselliği bastıran tüm toplumlarda her gün bir tecavüz vakasına, çocuk gelinlere, taciz haberlerine uyanır ahali. Tanıdık geldi, değil mi?
İnce cilamızı tırnakla kazıyınca altından çürümüş ahşap, bin bir türlü kokuşmuşluk çıkıyor.
Her gün başka tuhaf bir tecavüz haberi okuyoruz.
Cinsellikle derdi “kültür” düzeyinde olmayan toplumlarda sapkınlıklar bireysel yaşam öykülerinden çıkıyor:
Aile içi travmalarından, yetiştirilme biçiminden, çocuklukta yaşananlardan...
Fakat yıllar boyunca koca bir toplum neredeyse ana karnından başlayarak cinselliğin günah olduğu bilgisiyle yetiştirildiğinde, önümüzde git gide korkutucu bir manzara beliriyor.
Bugün, bizim içimiz acıya acıya izlediğimiz, kendi ülkemizin manzarası...
İşin fenası, neredeyse uçan dişi sineğe bile tecavüz işin en kötü kısmı.
Cinsellik ve bu kavramla ilgili herhangi bir konudaki cehalet öyle boyutta ki, zehirli sarmaşık gibi hayatımızı sarmış, tüm ipleri eline almış, yönetiyor.
Kadının hayatı bile yerleşik bir “cinsellik cehaleti” ile şekil alıyor.
Biz onun adına “kültür öyle diyor” demişiz, kılıf uydurmuşuz. Ona göre yaşıyoruz. İşte en basit ama en sık görülen örnek: Kadınlar “komşu ne der”, “kızımız sapıtmasın”, “aman erkeğin elinin kiri olmasın” korkularıyla o sıcak konforlu aile evlerinden bir türlü gönderilemiyor.
Kadınlar evlenene kadar aileleriyle niçin yaşıyor dersiniz? Sadece ailenin verdiği psikolojik ve ekonomik konfordan mı?
Elbette hayır.
Tek başına yaşayan kadın olmak zordur cinselliğin tabu olduğu ülkelerde. Hemen ahlaksızlıkla bağdaştırılır.
30 yaşına ulaşıp ailesiyle oturan erkeğe “yuh artık” denirken, kadın 40 yaşında da ailesiyle yaşasa “normal” kabul edilir.

Haberin Devamı

Tek başına kadın

Haberin Devamı

Bu “normal”ler daha sonra nelere yol açıyor bakalım: Öncelikle kadın, kendisini tanımaktan aciz. Tek başına olmak ne demek, bu konuda hiçbir fikri yok. Hep sırtında bir “ortopedik destek” var. Önce baba, sonra koca...
Kendini tanımlarken, kendini başkalarından bağımsız tarif edecek cümleler kuramıyor.
Birçok kadın ilk “yalnız yaşama” deneyimini boşandıktan sonra tadıyor.
Evlenmeden önce yalnız ayakta durma becerisi hiçbir kadından beklenmediği için, büyük umutlarla başladıktan sonra parçalanan evliliklerin ardından en fazla “sudan çıkmış balık” gibi hisseden kadın oluyor. Tek başına olmayı öğreniyor. Desteksiz dengede durmanın neye benzediğini anlamaya çalışıyor...
Evvelki gün Hürriyet Pasaj yazarı Sabanur Kıraç yazdı,  “Evlenmeden önce annenizi terk edin” diye. İşte, tam olarak da konu bu. Lütfen arşivden bulun ve okuyun.
Kimse yapmasa da insanın omuzlarına belli bir yaşta çöken evlilik baskısını, “Aman etraf ne der”leri bırakmalı, ilkokul bile okumamış bir adamın tüm münasebetsizliğiyle karşısına dikilip “Bekara ev yoh” diyebilmesini göze almalı, dişi kediye bile “Bu akşam ne yapıyorsun?” diye sorabilecek potansiyeli olan adamlara kalkanları kuşanmalı ve hayata adım atmalı.
Hoş, memleketin hali “erkeğin uzantısı olmayan kadın, yalnız kadın”ı anlamaya etmeye pek müsait değil ama...
Kadın da cehaletle yönetilebilecek, bununla birlikte sadece erkekle var olabilecek bir canlı türü değil.
Bunu iyi anlamak, iyi anlatmak lazım.
Tabii yazması, konuşması en kolayı. Şimdi kaç anne baba “22 yaşındaki kızım yalnız yaşamak istiyor, buna müsaade edeceğim” der?
Kaç kişi evladına “Artık para kazanman gerekiyor, çünkü maddi desteğimizi çekiyoruz” diyebilir? (İzleyiniz: Girls, ilk bölüm)
Belki de sağlıklı bireyler yetiştirmek, ileride çocuklarınızın doğru sebeplerle doğru ilişkiler kurması için bu gereklidir...
Ha, bunu görmezden gelmek kolay. Üzerinde kafa yormak, önyargıları ve kadına bakış konusundaki ortaçağ hallerini, cehaleti örtmek için kullandığımız “Bizim toplumumuz, kültürümüz” palavralarını bir kenara bırakabilecek miyiz?
Esas bunu sormak lazım.

Yazarın Tüm Yazıları