Cevap veriyorum

Nezih Gürsoy

"Kızlık zarı ile ilgili soruyu soran cahil kızımızı ironi ile pataklamak yerine işin bilimsel yanından bahsetmenizi tercih ederdim. Siz de ben de çok iyi biliyoruz ki kızlık zarı diye bir şey yoktur. Bu, vücudun evrimleştirdiği bir koruma mekanizmasıdır. Bunu önyargılı bu insanlara anlatmak zaten zor, bir de ironiye başvurup iyice küstürmemek gerek derim. Yine de siz bilirsiniz."

Bir: Kızımız kızlık zarıyla ilgili soru sormuyor "İyi ki zar var bir de olmasaydı kızların hali nice olurdu" gibi bir yorum yapıyordu.

İki: Benim işim ironi.

Üç: Affınıza sığınarak sizden bir sonraki okur mektubuna cevabımda aynı konuyla ilgili bir ironi daha yapacağım.

*

Nur Çapurbaş

"Kızlık zarının, yeni doğan kız bebeklerin belli bir yaşa kadar her türlü enfeksiyon ve mikroplara karşı rahmin ve karın boşluğunun korunması için mevcut olduğunu okumuştum. Ama toplum bunu böyle bilmiyor tabii, namus ölçeği olarak kabul ediyor."

Eski Türk filmlerinde kızlığı bozulan kızların "kirletilmiş" olarak değerlendirilmelerinin nedeni bu olabilir bakın!

İçeri mikrop falan kaçınca kız kirlenmiş oluyor tabii haliyle!

*

Neslihan K.

"Eksik olsun aşk"
başlıklı yazınızı okudum. İnsan inanamıyor, nasıl olur da bir erkeğe bu kadar bağlanıp onu başkaları ile paylaştığını bilerek aslında hiç senin olmamış bir kişiyi sahiplenerek yaşamak, bir ömrü o erkeğin uğrunda harcamak, sadece, çocukluğumuzdan bu yana ’bir erkek vardır o da evlendiğindir’ felsefesinin enpoze edildiği biz Türk kadınlarına hastır herhalde.

Umarım bir gün gerçekten hislerimize yenik düşmeden hayatımızın tam hakimi erkekler değil de biz oluruz."

Ben de umarım!

Ama umduğumu bulamam.

Umduğumuzu değil bulduğumuzu yiyeceğiz şekerim!

Fakat bu misafir kısmı için söylenmişti di mi?

O halde "uma uma döndük muma" desem?

Neslihan’cım bazen öyle manásız geliyor ki bu mevzular...

Anlamışsındır, bugün o bazı günlerden biri işte. Neyse sen pek güzel şeyler söylemişsin zaten. Bana laf kalmamış.

*

Y.N.

"Ben de bir itirafta bulunmak istiyorum, aşk acısı yaşadım. Hem de evliyken. Çok zayıf bir anımda yakaladı beni. Önce bir dost gibi ilgilendi, teselli etti, güzel sözler de tabii... Ben o kadar saf değildim, kanmazdım ama oldu bir kere. İki yıl sürdü.

Seks yoktu aramızda. Mail, SMS falan, birkaç kez de görüştük. Çok uzak oturmasına rağmen 500 km.’den beni görmeye geldi, her erkek gibi tutamayacağı sözler verdi, ’
boşanacağım, evliliğim bitti, karımı artık sevmiyorum’ falan.

Ben ona boşanmam demiştim ama neden bilmiyorum, belki de oyun oynamak istedim, ne kadar ileri gidecekti merak ettim.

Sonra bir gün
’Eşimden ayrılıyorum’ dedim, ağlayarak ’Sana yalvarıyorum, kocana geri dön’ dedi.

Demek hepsi palavraydı. O da benimle oynamıştı.

Adam tutup onu dövdürsem mi diye düşünüyorum, biraz da o acı çeksin. Kalbi kırık bir kadın yaralı bir ayıya benzer, kendini vuranı öldürünceye kadar saldırır."

"Gel beraber harcayalım adamı"
diyeceğim ama senin de maşallahın var yani!

Son cümlen kadın kısmının "filmin sonu"ndaki genel durumunu pek güzel özetliyor fakat kadınların mevzua "Benim yediğim haltlar halttan sayılmaz" gibi bir yaklaşımı da var galiba, ne dersin?

Netice olarak kimsenin kimseye alınacak gücenecek hali yok sizin meselede.

Bu sana ders olsun, her gördüğün deliğin ucu ne kadar ileri gidecek diye merak etme, merak kediyi öldürüyor gördüğün gibi.

MIŞ-MUŞ

Alerji yapmayan kedi satışa çıkmış.

Bakarsınız yarın "light"ı da çıkmış! Tövbe tövbe!

*

Hülya Avşar, Kaya Çilingiroğlu’nun bebeğinin altını değiştirmiş.

"Devrimci" diye ben Hülya’ya derim!

*

Sosyetik kadınlar yabancı hizmetçileri işten çıkarıyormuş.

Kadın evden çıkmadan bavuluna bi baksınlar derim, kocaları içinde olabilir.
Yazarın Tüm Yazıları