Çekilin aradan

Ve bilumum "şakirt" kardeşler...

Yahu sizin yüzünüzden Fethullah Gülen Hoca ile karşılıklı bir hasbıhal bile edemeyecek miyiz?

Lütfen Fethullah Gülen ile Ahmet Hakan’ın arasına girmeye çabalamaktan vazgeçer misiniz?

Ben Fethullah Gülen’e mektup yazıyorum, yanıtı siz veriyorsunuz...

Böyle şey olur mu?

Dilim temiz, üslubum sade, niyetim halis...

İtham etmiyorum, yargıda bulunmuyorum, töhmet altına sokmuyorum, birtakım odakların maşası falan değilim...

Bir "algı"dan söz ediyor ve bu "algı"nın yıkılması çağrısında bulunuyorum...

Niye celalleniyorsunuz ki?

Ne yani?

Bana ille de "Fethullah Gülen iyi, çevresi kötü" klişesini mi kullandıracaksınız?

Son 20 yıldır en çok "hoşgörü" sözcüğünü kullanmış bir cemaate, bu hoşgörüsüzlük yakışıyor mu?

* * *

Hem sevgili kardeşler, nedir bu sizin, "Fazla ileri gitme... Yoksa sana da ’Ergenekoncu’ deriz" yaklaşımınız?

Bundan tırsacağımı, bir mücrim gibi titreyip yazmak istediklerimi yazmaktan imtina edeceğimi mi sanıyorsunuz?

"Ergenekon dostu" diye mi yaftalayacaksınız beni?

Yaftalayın kardeşim, istediğiniz kadar yaftalayın...

Eğer siz, "Ergenekoncu deriz / adamın işini bitiririz" yaklaşımını şiar edinmeyi kendinize yakıştırabiliyorsanız...

Söyleyin bakalım, "İrticacı deriz / adamın işini bitiririz" yaklaşımını ortaya koyanlardan ne farkınız kalıyor?

Eninde sonunda...

İkiniz de "Birine bir şey diyerek işini bitirenler cemaati"nin doğal üyesi haline gelmiş olmuyor musunuz?

* * *

Lütfen aradan çekilir misiniz "şakirt" kardeşler?

Lütfen mektubumu, muhatabıyla baş başa bırakır mısınız?

Görmüyor musunuz?

Bu işgüzarlığınız nedeniyle...

Benim zavallı mektup, neredeyse "sahibini arayan mektup" durumuna düşecek...

Küçük Unakıtan kek işine girmiş

SEVGİLİ Abdullah Unakıtan kardeşim...

Ben sizin "oralardayken", sen daha küçüktün, sanırım o yüzden tanışmamız mümkün olamadı...

Ama babacığınla eskiye dayalı bir hukukumuz vardır...

Gerçi son zamanlarda o hukuk, valideniz Ahsen Hanımefendi’nin de katkılarıyla acayip tarumar oldu ama olsun...

Ben yine de "eski hukuk"a sığınarak...

Sana biraz "ağabey nasihati" vereceğim:

Bak, benim yetenekli Abdullah Unakıtan kardeşim...

Biliyorum...

Cevvalsin, atılımcısın, girişimci bir ruhun var...

Eh, şansın da yaver gidiyor: Mısıra dokunuyorsun, hop mısır ithalatında indirim söz konusu oluyor... Likit yumurtaya dokunuyorsun, hop likit yumurta, altın yumurta oluyor... Gübreye dokunuyorsun, hop o kıytırık gübre, pırlanta değeri kazanıyor...

Gözümüz yok, Allah daha çok versin...

Baban "Maliye Bakanı" diye, senin teşebbüs hürriyetine sınır koyacak değiliz ya...

Fakat kardeşim Abdullah Unakıtan...

Senin şöyle minik bir sorunun var:

Piyasaya üzerinden geyik yapmaya, mavra çevirmeye çok müsait ürünler sürüyorsun... Böylece çekemezlerin eline müthiş bir koz vermiş oluyorsun...

İşin daha da kötüsü...

Senin bu "piyasaya mavraya açık ürün sunma" özelliğin, hiç sektirmeden devam ediyor...

İşte en son, "kek" adı verilen ürünü piyasaya sürmeye karar vermişsin...

Sevgili kardeşim Abdullah...

Seni hiç kimse "kek" ile "Unakıtan" sözcükleri yan yana geldiğinde, birtakım kendini bilmezlerin "kekleme" fiiline ulaşabileceği konusunda uyarmadı mı?

Biraz daha dikkat... Lütfen ama...

En iyi iki tercih

KEMAL KILIÇDAROĞLU- Siz bakmayın "Baykal, Kılıçdaroğlu’nu harcadı" şeklindeki tezvirata... Gittiği toplantılarda, sokakta bir "pop star" gibi karşılanan Kılıçdaroğlu, popülaritesi tavan yapmış bir isim... Tamam, "müfettiş" olması, "denetleyici" olması, icraata yakın bir görüntü vermemesi dezavantaj... Ama unutmayın: Bir aday için "tanınmak" ile başlar her şey... Kılıçdaroğlu da bu açıdan en mükemmeli...

KUTBETTİN ARZU- AKP, Diyarbakır için Kutbettin Arzu’yu başkan adayı ilan etti... Kutbettin Arzu bir halk adamıdır... Sempatiktir... Hakikidir... Bölge halkının "bizden" diyebileceği bir isimdir... Diyarbakır’da DTP’nin aşırı politize duruşunun karşısında hizmet mesajını verebilecek yegáne isimdir... İnandırıcıdır... Kısacası AKP’nin Diyarbakır seçimi, doğru seçimdir...