Bunun sanat olduğundan emin değilim

Madem bugünlerde eğlence hayatı durgun, yapacak sosyal faaliyet pek az, o zaman başka şeyler yapmalı dedik ve Tünel civarına doğru yola düştük.

Neden? Sanat için! Tabii sanat var, sanat var.

Gideceğimiz sanat etkinliği "güncel sanat" diye tabirlendi.

Yani: Daha çok günümüz teknolojisi kullanılarak yapılan, derdini bu şekilde anlatan/yayan bir sanat.

Neyse, böyle adım adım yürürken İstiklal’de, bir de ne görelim.

Bir adet Pala Şair heykeli! O da kim diyenler için: Kendisi İstiklal Caddesi’nin simgelerindendi. Bıyıkları, şapkası, koca tespihi, üzerindeki madalyalarıyla... Meğer yakın zamanda ölmüş Pala Şair. Yapı Kredi Kültür Merkezi’nin önüne kondurulan bu balmumu heykel de ölümünden çok önce yapılmaya başlanmış.

O kadar iyi yapılmış bir heykel ki, Pala gerçek gibi, irkiliyorsunuz. Peki yapan kim? Halil Altındere adlı sanatçı.

Heykel de onun ilk kişisel sergisinin parçasıymış. Serginin adı da esprili: "Bunun bir sergi olduğundan emin değilim!"

İstiklal’den gelip geçenlerle beraber heykeli inceledikten sonra tekrar yürümeye devam ediyoruz. Ve Nu Pera’dayız.

En başta bahsettiğim güncel sanat etkinliğinin açılışı burada çünkü. Peki şimdiki esas sanatçı kim? Gül Kozacıoğlu. Yaptığı şey ilginç. Bir adet telefon numarası var, 534’le başlayan...

O numaraya aşkla ilgili bir şiir yazıyorsunuz. Şiir dediysek oturup destan yazmıyorsunuz mümkünse, şöyle iki dizelik hoş bir aşk mesajı yani, abartmadan...

Neyse efenim, ben sanatınıza engel olmayayım. İşte o mesajı malum numaraya gönderiyorsunuz. Ve mesajınızzz The Marmara Pera’nın tepesindeki dev ekranda çıkıyor! Olay bu.

Yani sanat olayı. Ama olayın handikapları var arkadaşlar. Mesajınız sansürlenebilir. Yani temanın dışına çıkıp absürd bir şeyler yazarsanız SMS’iniz ekranda yayınlanmayabilir.

Hadi diyelim ki bu anlaşılır bir şey. Ama ya aşkla ilgili erotik bir şeyler yazıp SMS’lersem? O da mı sansürlenecek? Göreceğiz! Güncel sanat ne kadar anlayışlı, sınırları nereye kadar...

n Numarayı niye yazmadın diyene: "SMS love" projesi pazartesi başlıyor, malum numara yakında şehrin her yerinde afişe edilecek. Şimdiden burada yazıp izdihama yol açmayayım...

Sedef Adası’nda yaşayanlar isyanda

İstanbul’un adaları arasında özel bir konuma sahip olan Sedef Adası’nda yaşayanlar bugünlerde hayli dertli.

Çünkü bu küçük adada, imar durumu yapılaşmaya uygun olmayan iki araziye sürüyle villa yapılmak isteniyor.

Bu projenin duyulmasıyla birlikte adanın yaşayanları, inşaatları başlamadan durdurmak için konuyu yetkili mercilere ulaştırmakta ve tepkilerini göstermekte kararlı.

Bu amaçla, bir tür e-gazete işlevi gören, ada halkının haberleşme kaynağı "Adalar Postası" aracılığıyla uzun bir metin elden ele, yani mail’den mail’e dolaşmakta.

Mailde yazılanlar şu iddiaları içeriyor:

"Sedef Adası’nda konut veya villa yapımına, mevcut imar durumu uygun olmayan bir arazide 35 yeni villa ve yine mevcut imar durumu villa yapımına uygun olmayan ve tamamen 50 yıllık ağaçlarla kaplı ikinci bir arazide 11 yeni villa yapabilmek için bugünlerde hummalı bir faaliyet var.

Öncelikle Anıtlar Kurulu, Büyükşehir ve Adalar Belediyesi’nde gerekli işleri halletmek gerekiyor. Adayı ailesinden miras edinen Esra Birgen, Büyükşehir ve Anıtlar Kurulu onayı gereken değişiklikleri halletmesi için anlaştığı firmayla kafa kafaya vermiş çalışıyor (...)

Sedef Adası, düşünülen yeni inşaatları kaldıramaz. İnşaat sürecini, getirilecek iş makinalarını, inşaat için gerekli suyu, elektriği kaldıracak altyapı adada yoktur. Yok edilecek ağaçların yerine inşa edilecek olan beton yığınlarında, tam fay hattına nazır oturtulması planlanan yeni insanların su ve elektrik ihtiyaçları nasıl ve ne pahasına temin edilecektir? Sedef Adası bu kadar insanı kaldıramaz. Gelişmiş bir ülkede bu boyda bir adada bu denli bir yapılaşmaya izin verilmesi mümkün olamaz."

Açıklama böyle. "Mümkün olamaz" deniliyor. Normalde olamaz tabii. Ama burası her şeyin oldurulduğu bir ülke olduğu için zaten adalılar isyanda. Takipteyiz, bakalım en küçük ada Sedef’te neler olacak?

Vayyy! TV’de canlı kuantum programı

Tekrar vayyy diyorum sayın okur: Televizyonlarımızın ilk yerli kuantum fiziği programını da (üstelik canlı) an itibariyle (pazartesi ve çarşamba gecesi yayınlanıyor) izlemiş bulunuyorum.

Gerçi programın son beş dakikasını yakalayabildim, ama olsun. Anladım vaziyeti... Kuantum usulü zamanda sıçrama yaparak.

Kanal, Showmax. Programın adı "Hayata Evet", sunan da R. Şanal Günseli.

Kendisinin kuantum üzerine yazdığı kitaplar varmış.

Bir de Sarıyer civarında kuantum merkezi...

Benim yakaladığım son beş dakikada Şanal Bey şöyle diyordu: "Elinizde bir top olduğunu hayal edin, şimdi o topu önünüzdeki büyük küreye bırakın, evet bırakın, şimdi elinizi kalbinize koyun... Şimdi pozitifsiniz..."

Arkada uyutucu bir fon müziği, stüdyoda mumlar filan. Şanal Bey basbayağı hipnoz yaptı programında.

Tekrar vayyy diyorum. Türk televizyonları aşmış babacım/ablacım, kuantum düşünce teknikleri yakında sabah sabah Seda Hanım’a da sirayet eder ve bacım sıçrama yaparsa şaşırmam.
Yazarın Tüm Yazıları