‘Bu bir sabotajdır’ diyenlere sorular

ÖCALAN ile BDP’li milletvekillerinin görüşme notları açıklandığı günden beri...

Haberin Devamı

-  “Sabotaj” diyorsunuz.
-  “Süreç baltalandı” diyorsunuz.
-  “Yandık” diyorsunuz.
-  “Bittik” diyorsunuz.
-  “Mahvolduk” diyorsunuz.
Fakat ben bir türlü anlayamıyorum.
Nasıl oluyor da...
Benim “Bundan büyük bir olumsuzluk çıkmaz” dediğim o görüşme notlarının yayınlanmasından, siz “sabotaj” gibi, “Yandık/Bittik” gibi, “Süreç baltalandı” gibi kocaman sonuçlar çıkarabiliyorsunuz?
* * *
Lütfen bana anlatır mısınız?
Bugün olmasa da yarın ortaya çıkacak olan Abdullah Öcalan’ın sürece ilişkin perspektifinin bugün kamuoyu tarafından bilinmesi, nasıl oluyor da sürece zarar veriyor?
* * *
Lütfen bana anlatır mısınız?
Yine yarın kesin olarak ortaya çıkacak olan Öcalan’ın PKK’lıların çekilmesi için “parlamento kararı” şartı koştuğu bilgisinin, bugünden bilinmesi halinde, nasıl oluyor da süreç esaslı bir darbe alıyor?
* * *
Lütfen bana anlatır mısınız?
Öcalan’ın başkanlık sistemine şartlı olarak sıcak baktığı ayrıntısından, eğer zorlanmazsa ve kötü niyet devreye sokulmazsa Öcalan ile Erdoğan arasında başkanlık pazarlığı geçtiğine dair bir sonuç çıkar mı? Bu durumda nasıl oluyor da, iktidar, bu notların yayınlanmasından olağanüstü bir zarar görmüş oluyor?
* * *
Lütfen bana anlatır mısınız?
Öcalan’ın şartsız şurtsuz PKK’yı silahlandırmayacağı gerçeğinin ortaya çıkmasının, yani gerçeğin bilinmesinin ne zararı olabilir? Öcalan’ın çantada keklik olmadığının şimdiden bilinmesinin, boşa heveslenmeye ya da abartılı iyimserlik içine girmeye engel olması gibi bir yararı olamaz mı? Ayrıca gerçekleri bilmenin, sonradan oluşacak hayal kırıklıklarını azaltma gibi bir etkisi yok mu?
* * *
Lütfen bana anlatır mısınız?
Öcalan’ın yüksekten atmalarının, sallamalarının, “AK Parti’yi ben kurtardım, ben iktidar yaptım, darbeyi ben önledim” gibi laflarının “saçmalık” dışında ne tür bir anlamı olabilir? Bunlara “saçmalık” deyip geçmek mümkün değil midir? Nasıl oluyor da bu saçmalıklar süreci baltalayacak kadar önem arz ediyor?

Haberin Devamı

Yuh olsun sana Ali Sürmeli

-  OLAY şöyle yansıdı basına:
“Ali Sürmeli, dört ay önce ayrıldığı eski sevgilisine tiyatroda yumurta attı”.
Olay bu kadar basit değildir.
Bu öyle bildiğiniz türden “protesto maksatlı uzaktan yumurta atma” olayı falan değildir.
* * *
Olayın aslı şöyle:
-  Ali Sürmeli, dört ay önce ayrıldığı oyuncu sevgilisi Sultan Ertuğrul’un rol aldığı bir tiyatro oyununda “öpüşme sahnesi var” diye yapmadığını bırakmadı.
-  Oyunun yönetmenini tehdit etti.
-  Sultan Ertuğrul’u tehdit etti.
-  Oyunun oynandığı gün 20 kişilik arkadaş grubuyla tiyatroya geldi.
- Oyun sona erdiğinde sahnede kadın izleyicilerinin tebriklerini kabul eden Sultan Ertuğrul’un yanına geldi, elindeki “6’lı yumurta paketi” ile Sultan Ertuğrul’un yüzüne vurdu. Uyguladığı şiddeti daha ileri boyutlara taşımasına Sultan’ın oyuncu arkadaşları engel oldu.
-  Polis çağrıldı, Sultan Ertuğrul “darp raporu” aldı.
* * *
Yuh olsun sana Ali Sürmeli...
-  Bir kadına şiddet uyguladığın için yuh olsun.
-  Bunu bir tiyatro sahnesinde yaptığın için yuh olsun.
-  Bunu bir tiyatro oyunundaki bir sahne yüzünden yaptığın için yuh olsun.
-  Tiyatrodaki bir role bir tiyatro oyuncusu olarak böylesi bir tepki geliştirdiğin için yuh olsun.

Haberin Devamı

Batsın bizim gazeteciliğimiz

-  MİLLİYET gazetesi “İmralı Görüşme Notları”nı yayınladı.
Üç gün boyunca Milliyet’in sayfalarından şunlar yansıdı:
-  Gazetecilik yaptık.
-  Haber atlattık.
-  İşte budur.
-  Biz yaparsak böyle yaparız.
-  Gazetecilik işte böyle olur.
* * *
Fakat Başbakan Erdoğan, farklı fikirde olacak ki...
Çıkıp şöyle dedi:
“Batsın sizin gazeteciliğiniz”.
* * *
Milliyet’in dünkü sayısına baktım.
“Ne diyecekler” diye...
-  Ses yok.
-  Tavır yok.
-  Tutum yok...
-  Haberi savunma yok.
-  “Bizim gazeteciliğimizi batıramazsın” falan türü bir çıkışma yok.
-  Ne çıkışması? Sitem bile yok.
-  Can Dündar’ın cılız mı cılız tepkisi dışında “Hop” diyen yok.
* * *
Diyeceğim o ki:
-  Sonuna kadar gidemeyeceksek...
-  Sonunu getiremeyeceksek...
-  “Batsın senin gazeteciliğin” sözünü sineye çekeceksek...
Cesur gazetecilik yapma heva ve hevesine kapılmamalıyız.
Tek atımlık cesaret gösterilerine soyunmaktansa ihtiyatı elden bırakmayan bir gazetecilik daha hayırlıdır.
Çünkü cesur gazetecilik tek atımlık bir şey değildir, sonuna kadar götürülen bir şeydir.
Süreçtir yani...

Haberin Devamı

İçim rahat Müslüm Baba

-  Müslüm Baba...
-  Ben seni kırık dökük teyplerden dinledim.
-  “İtirazım var” diye eski bir şarkın var ya... İşte ona “Ah ulan, ah” diyerek kulak verdim.
-  Senin teyp bantların vardı, takıldıklarında kalemle düzeltirdim... O dönemlerden geliyorum ben.
-  Konserlerinde vücutlarına jilet atanlara hiçbir zaman “vahşi şeyler” demedim, hep şefkatle yaklaştım.
-  Hayatımın hiçbir döneminde seni küçümsemedim, aşağılamadım.
-  Hayatımın her döneminde seni küçümsemeye çalışanlarla mücadele ettim.
-  Seni dinlediğimi hep göğsümü gererek cümle âleme ilan ettim.
-  Ben seni sevmek için Murathan’ın dokunuşlarını, meşrulaştırılmanı, ehlileştirilmeni, sevilmeye layık hale getirilmeni beklemedim.
-  Sana geçiş vizesi vermek için “Paramparça”yı, “Olmasa Mektubun”u söylemeni beklemedim.
Kısacası...
Ben senin jilet dönemlerinden gelme bir hayranınım.
* * *
İşte o yüzden:
İçim gayet rahat bir şekilde ve canıgönülden sana “Allah rahmet etsin” diyorum.
Nur içinde yat.

Yazarın Tüm Yazıları