Brunchner

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Evet, Ece'ninki ‘‘Brunch’’ değil, ‘‘Brunchner’’dı. Sabah 09.00'da başlayıp ertesi gün 02.00'ye kadar aralıksız sürdürülen yeme içme faaliyetinin özel bir ismi olmalı. Ben ‘‘Brunchner’’ı uygun gördüm.

Brunch'ın en sevdiğim tarafı bütün yiyeceklerin öyle orta yerde dizim dizim dizilmesidir. Hani bazen öbür boyu içeceğimiz suyu, ömür boyu yıkayacağımız bulaşıkları görürüz gazetelerde. Hep hayal ederim, ömür boyu yiyeceklerimi kilometrelerce uzunlukta bir ziyafet sofrasına dizseler, masanın etrafında ha bire gidip gelsem. Onlar benim istihkakım, belki bir çırpıda hepsini yerim kime ne?

*

Gelelim pazar günkü Bruncher'a. Bütün duyu organlarım tatmin oldu. ‘‘Gözünü, damağını anladık da kulaklarının tatmini nasıl oldu?’’ derseniz, siz kızarmış ekmeğin üstüne bıçakla tereyağ sürerken çıkan sesi yabana mı atıyorsunuz? Ya sahanda yumurtanın cızırtısı?..

*

Yiyorum, yiyorum, yiyorum. Bir yandan da nefsimle mücadele ediyorum. Arada da ‘‘Bu yediklerimin hepsi faydalı şeyler, Ece'nin mutfağında sağlığa zararlı hiçbir şey bulunmaz’’ diye kendime telkinde bulunuyorum. O da ne? Garson tepsiyle pişi dolaştırıyor. Hani kızgın yağa ceviz kadar hamuru atıyorsunuz da ‘‘caz’’ ediyor ya, işte ondan. Dokuzuncu pişiye el attığımda mücadeleyi kaybettiğimi idrak ederek, nefsimi tebrik ettim. Bükemediğin eli öpeceksin.

*

Biraz zevattan söz edeyim. Herkes eş, ahbap, dost, tanıdık. Hem de değil. ‘‘Neden?’’ derseniz çoğunu gün ışığında görmüşlüğüm yok. Etrafıma bakıyorum, iyi ki kimse bugüne kadar benden eşgal istememiş. Katiyen isabetli bir tarif yapamazmışım. Zayıf zannettiklerim şişman, genç zannettiklerim yaşlı çıktı. Şöyle konuşmalar duydum gün boyu.

- Sen saçlarının rengini mi açtın?

- Yoo.

- Kilo almışsın.

- Beş senedir bir kilo bile almadım.

Herkes birbirinin gerçek halini keşfetmenin şaşkınlığını ve tabii ki keyfini yaşıyor. Ben kimseyi sevindirmemek için ‘‘sabah sabah’’ demedim boyanıp gittim. Böylece rujum ruj olalı ilk defa zeytinle buluştu.

*

Tekrar masayı turlamaya çıkıyorum. Dolma silsilesi gelmiş masanın başköşesine oturmuş. Yanında da boncuk Ayşe, zeytinyağlı. Dolma silsilesi derken abartmıyorum. Yaprak nev'inden ne varsa pirincin altına yatmış; yuvarlana yuvarlana yekvücut olup tencereye girmişler. Bir ara purolardan bile şüphelendim. Olur mu olur. Ayaküstü bir dolma da ben yaptım. Kuru incirlerin içini açıp ceviz doldurdum. Kalori açığım var da.

*

Derken Scrabble fırtınası başladı. Dörtlü gruplar olarak masalara oturduk. Veee... İşte gerçek. Herkesin okuma gözlüğü var. Bunun ne demeye geldiğini biliyorsunuz herhalde.

*

Aaaa, bu kadar da olmaz. Çocuklar için çeşit çeşit çikolatalar, oyuncaklar bile var. Yaş tahdidi konmadığından hepsinden birer tane aldım. Neme lazım, atladığım bir şey kalmasın.

*

Oh be! Pazar gününün miskinliğinden kurtulduk. Neydi o öyle, televizyonun karşısında sallana yuvarlana akşamı etmek.

*

Aslında bu yazıyı yazmamam lazımdı. Yozgat'taki okur, İstanbul'daki brunchla niye ilgilensin? Bazen ben bile söz konusu mekána gidebilme imkánım olmasına rağmen bozuluyorum bu tür yazılara.

Şu anda sizin de ‘‘Ziftin pekini ye’’ dediğinizi duyar gibi oluyorum. Hakikaten haklısınız. Ziftin pekini yerim inşallah. Kalorisi yüksek midir acaba?

Mış muş köşesi

Yıldırım Aktuna, Fadime ile yakalanmış.

Ajda'dan Fadime'ye... Aktuna halka iniyor.

Erken evlilik tarihe karışıyormuş.

En azından bu konuda demode duruma düşmedim.

Alman oyuncu Andrea Suwa 5 saatte 10 bin öpücük vermiş.

Lafı mı olur? Kayahan öpücüğün 70 bin tanesini karısına bir kerede düğün hediyesi olarak verdi. Yani vermiştir herhalde diyorum, takside bağlamış da olabilir.

‘‘Az ekmek, çok et’’ sağlığa zararlıymış.

‘‘Çok etmek, çok et’’in durumu nedir acaba? Belki yüreğime su serpecek bir cevap alırım.

Pakistan'ın darbeci paşası Beşiktaş taraftarıymış.

Akıllı adam. Türkiye'nin en azından bir kısmını arkasına aldı bile.

Artık televizyonlarımız söyleneni anlayacakmış.

Anlayacak da ne tepki verecek? Mesela ben ‘‘Bir b.ka yaramazsın’’ demeyi düşünüyorum.

Artçı depremler sürüyormuş.

Bu kadar sebatkárlık da biraz fazla.

ABD'de her 6 dakikada bir tecavüz suçu işleniyormuş.

Hesabıma göre ABD'deki bütün kadınlar birer kere tecavüze uğramış, bir kısmı ikinci turu da savuşturmuş, kalanıysa sırasını beklemekte.

Monica 18 kilo vermiş.

Bunu ağzına bir dirhem Clinton koymayarak başardı.

New York'ta bir kadın, kocasıyla sevişirken yakaladığı telekızın parmaklarını kesmiş.

A salak kadın, sivrisinekleri öldürmek neye yarar? Bataklığı kurutacaksın bataklığı!

Yazarın Tüm Yazıları