Boşverin Ergenekon’u işsizlere bakın...

Yine kendimizi kaybettik. Gerçek gündemi kaçırmaya başladık. Siyasete dalıp gittik. Oysa, işsizlik oranı yüzde 15.5’a çıktı. Bu ne demektir biliyor musunuz? Neredeyse 4 milyon kişinin işsiz olması anlamına geliyor. Asıl tehlike işte bu... Yoksa Ergenekon değil...

Haberin Devamı

Bir süredir yine kendimizi kaybettik. Daha doğrusu gerçek gündemi kaçırdık.Ergenekon’un kuyruğuna takıldık gidiyoruz. Komplo teorilerine inanacak olsam, 12 inci dalga gözaltıların sırf gündemi değiştirmek için ortaya atıldığınısöyleyebilirim. Siyasetle uğraşmak o kadar rahat, o kadar kolay ki, gündemin zor taraflarını görmezden geliyoruz.

 

Gerçek gündem İşsizlik.

 

Bu ülkeyi yangın yerine çeviriyor.

 

Son rakkamlara bakın yeter.

 

2008 Ocak ayı ile 2009 Ocağı arasındaki dönemde işsizsayısı yüzde 40 artmış durumda. Hiç abartmıyorum. Hafta içinde açıklanan resmi rakkamlar korku verecek derecede yüksek.

 

Haberin Devamı

Bir başka deyişle,bugün resmen 3 milyon 650 bin kişi işsiz. Bir de, iş bulmaktan ümidini kesip evlerinde oturanlar var. Aktif şekilde iş aramadıkları için, resmen işsiz sayılmıyorlar. Bunların sayısı da 2 milyon 394 bin kişiye çıkıp yeni bir rekor kırmış.

 

Bütün işsizlerin rakkamlarını toplarsak sayı 6 milyonu geçiyor. Oranı da yüzde 26’ya yükseliyor.

 

Bir de genç işsizler var ki, asıl tehlike orada. Her dört gençten biri işsiz. Ortalaması yüzde 27.

 

İşsizlik demek,bir ailenin parçalanması demektir. İnsanların bir iş bulabilmek için, ailesini doyurabilmek için her türlü riski göze alması demektir.

 

İşsizlik demek hırsızlığın, cinayetin artması demektir.

 

Biz bütün bunları bir kenara bıraktık, varsa yoksa, Ergenekon konuşur olduk.

 

Genelkurmay Başkanının konuşmasını tartışır olduk. Oysa asıl tehlike Ergenekon’dan değil, bu işsizlik canavarından gelecek.

Haberin Devamı


Başbakanlıkta dansöz oynatan başbakan kim?

 

32.Gün’de bu hafta Ergenekon’da 12. dalgayı konuştuk. Lakin programda Yaşar Okuyan ve Hasan Celal Güzel gibi iki eski bakan ve iki renkli sima olunca konu dışında da öyle ilginç ve keyifli konuşmalar oldu, öyle sırlar ortaya çıktıki. Ben bile şaşıp kaldım. Programı www.32gunhaber.com dan izleyebilir, “Yaşar Okuyan kaç kilo?”, “Başbakanlıkta dansöz oynatan başbakan kim?” gibi çok önemli soruların cevaplarını bulabilirsiniz. Tabi arada 12. dalganın en “gizemli” olayı Patalya Oteli’ndeki o meşhur toplantıda gerçekte ne konuşulduğunu toplantıya katılan Sabahattin Önkibar ve Yaşar Okuyan’ın ağzından dinleyebilirsiniz. 

Haberin Devamı

 

Futbol Federasyonu'nun ellerine sağlık...      

Ben Galatasaray’lıyım.

          

Ancak her şeyden önce bir futbolseverim. Her yıl dünya kadar para verip, sevdiğim renklerin kazanması için stada koşarım.

          

Kavga seyretmeye değil.

          

Son GS-FB maçındaki olayları tüylerim diken diken  izledim. FB seyircisine edilen küfürleri ve adamların dayaktan kurtuluşlarını da yine dehşet içinde gözledim.

          

Daha önce de aynı manzaraları, FB ’nin Kadıköy ’deki stadında yaşamıştım. Belki sille tokat kavga çıkmamıştı, ancak GS’lı futbolcular tartaklanmış, pet şişe yağmuruna tutulmuşlardı.

          

Bu düzeysizlikte baş suçlu futbolculardır.

Haberin Devamı

          

Üstüne toz kondurmadığım Arda, her maçta toptan fazla hakem ve karşı taraf ile oynayan Sabri yazık ettiler. Belki yarın yine nefis goller atınca tribünlerden alkış alacaklardır, ancak bazılarının gözünde karizmalarını çizdirmişlerdir.

          

FB’ lilerin GS ’lılardan kalır yanı yok.

          

Lugano’nun şımarıklığı, Volkan’ın kasığım ağrıyor numarası, Semih’in tribünleri ayağa kaldıran tutumları…

          

Hele yöneticilere ne demek gerekir ?

          

Futbolcuların başıboşluğu apaçık ortada.

          

Komplo teorilerinin arkasına saklanmanın hiç gereği yok.

          

İşte bu açıdan Futbol Federasyonu’nun cezalarını BRAVO diye alkışlıyorum. Unutmayalım ki, eğer insanlar kendi kendilerini yönetemezlerse, birileri eline sopayı alıp düzen kurma hakkını elde eder.

 

Haberin Devamı

Bu manzaranın asıl sorumluları belediyelerdir

      

Hemen her hafta savaş alanını andıran görüntüler, çığlık çığlığa polise saldıran kadınlı çocuklu insanları seyrediyorsunuz.

          

Bu olayların büyük bölümü, kaçak inşaatlar veya gecekondu yıkımlarıyla ilgilidir.

          

TV’lerinizden bu kavgaya bakarken, bir bölümünüz “Şu hale bak,adamlar hem suçlu hem güçlü. Hem devletin arazisine,yani benim-senin malına kaçak bina yapıyorlar, hem de polise itiraz ediyorlar” diyor olabilirsiniz. Diğer bir bölümünüz ise “Şu gaddar polise bak. Zavallı insanları nasıl dövüyor. Ellerindekini harcamışlar,başlarını sokacak bir yer bulmuşlar,şimdi kaba kuvvetle yıkıyorlar. Gaddarlık budur.” diye tepki gösteriyorsunuzdur.

          

Aslında her iki yaklaşım da yanlış.

          

Asıl sorumlular kimdir, diye soracak olursanız, hemen söyleyeyim: Asıl sorumlular olayların geçtiği yerlerdeki belediyelerdir.

          

Bu belediyeler oy için veya belediyelerine gelir sağlayabilmek için,hem gecekondulara,hem de kaçak katlara göz yummakta, hatta yol-su-elektrik gibi hizmetler vermekte ve işin üstünden bir süre geçtikten sonra yıkıma gitmektedirler.

          

Çarpıklık belediyelerden kaynaklanmaktadır.

          

Olayın garip yanı, Başbakan’ın bu konudaki son derece duyarlı davranmasına rağmen, AKP belediyelerinin hala aynı sistemde ısrar etmeleridir.

 

Medeniyetlerin anası: Güneydoğu Anadolu

Güneydoğu Anadolu hakkında bundan daha güzel bir eser görmedim.

          

Bristol Boks tarafından yayınlanan ve kitap-albüm karışımı bir çalışma David Barchard’ın imzasını taşıyor. Birbirinden güzel resimlerin sahibi Manuel Çıtak, kitabın önsözünün yazarı da, usta kalem Norman Stone’a ait.

          

Bu üçlüye ne kadar teşekkür etsek azdır.

          

Göller Bölgesini gözlerimizin önüne sermişler. Dicle ve Fırat nehirlerinin kucakladığı, Şanlıurfa, Harran, Gaziantep, Adıyaman, Malatya,Elazığ ve Diyarbakır bölgesindeki tarihi ve kültürel zenginlikler, Manuel Çıtak’ın o inanılmaz objektifinden yansıtılmış.

          

David Barchard, eski bir meslektaşımızdır. Türkiye’yi en iyi tanıyan ve uzun yıllar İngiliz basınına yazılar yazmış,ardından da Bilkent Üniversitesinde ders vermektedir. 19 ve 20 inci asır Türk tarihinin ustalarındandır.

          

Gördüğüm zaman gözlerimi alamadım. Sizler nasıl elde edersiniz bilemem, ancak (www.bristolbook.co.uk) sitesine girip sorabilirsiniz. Yabancı dostlarınıza bundan daha güzel bir hediye verilemez.

Kuşadası değil Davutlarmış...

 

4 nisan günü bu köşede, Kuşadası’nın yeni Belediye Başkanı  Esat Altıngül’e, seçiminin ardından sıcağı sıcağına bir okuyucu şikayetini iletmiştim. Altıngün çok nazik, hemen araştırmış ve şikayetin Kuşadası belediyesine değil, Davutlar belediyesine aitolduğunu saptamış. Kuşadasıtam not aldı, bakalım Davutlar’dan ses çıkacak mı?

KİTAP KÖŞESİ


Harbiye'nin öyküsü...

 

Emekli askerlerin bir bölümü ellerine kalem alıp ne anılarını yazarlar, ne de deneyimlerini paylaşırlar. Bir bölümü ise, tam aksine son derece çalışkan ve üreticidir. İşte Emekli Albay Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran’ın nefis bir çalışması bunun katını:Yüzyıllardır Harbiye.Taşkıran’ın 8 inci kitabı bu ve Harbiye’nin 180 yıllık tarihini anlatıyor. Kaçırmayın.

 

'Atatürk'ün İzmir'i

 

Dr. Hakan Tartan’ı ben gazeteci, gazete yöneticisi olarak tanıdım. Sonra, şair, yazar ve senaristolarak karşıma çıktı. Sonra milletvekili ve şimdi de CHP’denKonak belediye başkanı seçilerek siyasete yeniden döndü. Son kitabı “Atatürk’ün İzmir’i” İzmir Esnaf ve Sanatkar Odaları Birliği (www.iesob.org) tarafından piyasaya çıkarıldı. Tartan’ın Konak aşkı, Atatürk’ün gözünden anlatılıyor.

 

'İslamcı Örgütler'

Faik Bulut’un Cumhuriyet Kitaplarından çıkan yeni kitabını, sadece gazetecilere değil, üniversitelere, politikacılara ve güvenlik konusuyla ilgilenenlere tavsiye ederim. İslami Örgütlerde kimin kim olduğunu öğrenmek isteyenler için son derece değerli bir başvuru kaynağı.

Yazarın Tüm Yazıları