Bırakın Eurovision’u dağınık kalsın

Dünyanın en kitsch şovları eşliğinde en berbat şarkıların söylendiği bir Eurovision’u daha geride bıraktık. Tanrım, İngiltere ve Ukrayna’nın şovları neydi öyle?

Biri havayolu reklamı gibiydi, diğeri trans Alice kabuslar diyarında fink atarken kıvamında...

Ama doğruya doğru, en eğlenceli şov da bu iki ülkeye aitti.

Diğer ülkelerin şarkıları sıradan, şovları da renksizdi.

Ama Eurovision’un sırrı burada zaten: Bu yarışmayı ciddiye almadığını ne kadar gösterirsen, o kadar oy toplar ve sevilirsin.

Biz hálá bunu anlayamadık ve yarışmaya ülkenin en iyi şarkıcılarını göndermek istiyoruz.

En iyi şovlar eşliğinde en iyi şarkı söylensin filan istiyoruz.

Kısacası: Bu işi çok ama çok ciddiye alıyoruz.

Oysa işte İtalya en temizini yapmış yıllar önce. Bu yarışmanın müzik yarışması filan olmadığını çakozlayıp "Ben yokum arkadaş" demiş ülkece, milletçe... (Yeri gelmişken bir TRT şeysi daha: İtalyanların San Remo şarkı yarışmasını bir kabus gibi neden yıllarca yayınladı TRT, bir çözebilen var mı?)

Bence biz de İtalya gibi, yani bir delikanlı, bir edepli hanımefendi gibi çekilelim bu yarışmadan... Yoksa Ukrayna’ya benzeyeceğiz bu gidişle, neme lazım...

Kaldıramayız öyle şeyleri.

İKİ ADET SORU:

n 1. Peki ama Bülend Özveren’e ne oldu? Yarışmayı neden bu yıl o sunmadı? Sesini duyamayınca Özveren’in, Kenan Doğulu gibi bir saat ağlamasam da, hüzünlendim hani. Özveren’in özverili sunumu olmaksızın bir hiçti Eurovision hadisesi nitekim...

n 2. Apocalyptica’nın konseri sırasında TRT neden reklama girdi? Yarışmanın tek çekilir yanıydı bu iki dakikalık konser. Nasıl der o büyük yazarlar bu gibi durumlarda: Pes, pes, pesss!

Şinanay polemiği

Televizyondan gidiyoruz, devam edelim shekerim...

Şarkı Söylemek Lazım yarışmasında durup dururken Ferda Anıl Yarkın’ın (kısaca: FAY) "Abi bu şarkı (Şinanay) senindi di mi?" demesi, ardından Fuat Güner’in "Ya evet benimdi, ama Onno’ya verdim, o da biraz değiştirip kendi ismini koymuş, ben de ses etmedim dostlarım diye" yanıt vermesi tartışma yarattı ya.

Bir kere olayın önceden kurgulanmış olduğu çok belliydi.

Belli ki FAY’la Güner "Şinanay" şarkısı seçilirken konuşmuşlar, bu muhabbeti yapmışlar.

Anlamadığım şu: Madem Güner yıllar önce kabullendi bu durumu, neden yıllar sonra bir canlı yayında Şinanay’ı yeniden sahiplendi?

Siz hiçbir besteden (ya da bir kitaptan, bir filmden) altı ay telif aldıktan sonra "dostum nasıl olsa" diye vazgeçer miydiniz?

Dolayısıyla bu işte bir saçmalık, bir başka bilinmezlik var.

Nitekim Fuat Güner, Sezen Aksu telefonla bağlanıp "Yargıya git" deyince çark eder gibi oldu.

Söylemeden olmaz: Sezen Aksu sadece Onno Tunç’u savunmak adına telefona bağlandı ama ne yazık ki bir reyting ve karalama oyununa kurban edilmek istendi.

Program yapımcısının hoşuna gitti mi bilmem ama, Sezen Aksu’nun şarkısının adını taşıyan bir yarışmada bizzat onu linç etmeye çalışmak şinanay bir durumdu.

Çünkü konu o değildi, Onno Tunç’tu. Ama eminim onun da ruhu rahatsız olmuştur, kendini savunamadığı için...

Dans Yaz geliyor

Kışın en popüler kulüplerinden biri olan Dans, yazlık yerini hemen yan tarafındaki binaya açacak diye daha önce yazmıştım. Burası kışlık Dans’a göre daha büyük, 1500 kişi kapasiteli.

Peki insanlar yazın kapalı bir kulübe girip eğlenmek isteyecek mi?

Gürültü denetimi Boğaz’ı yine etkilerse, ki öyle olacak gibi, evet.

Bir de grafik resminden de anlaşıldığı üzere, Dans’çılar yeni yerlerine gökyüzü efekti koyarak mekana açık hava esintisi taşımaya çalışmış. İnsanlar kapalı kulüpte bunalmasın diye...

Şahsen 1 Haziran’da açılacak Dans Yaz’ı heyecanla bekliyorum, bakalım nasıl olacak?
Yazarın Tüm Yazıları