Beyindeki fırtına: Hayattan korkmak

HER gün olduğu gibi, 4427 sayılı Bremen-Hamburg ekspresi dördüncü perona girecek. Saat 18.00’i 17 geçiyor. Tren, her gün olduğu gibi, zamanında.

Haberin Devamı

Tam perona girecek, kulakları tırmalayan bir haykırış. İstasyon girişinde bir adam kendisini trenin altına atıyor. Korkunç bir tercih.

-----

Topu aniden koruduğu kalenin önünde görüyor. Bir şut ve gol.

Oysa, topu dakikalardır büyük bir dikkatle izliyor. Kaleci olarak ülkesinin en iyisi. Milli takım kalecisi. Maçta top bir oraya bir buraya gidip gelirken, şimdi onun koruduğu kaleye giriyor. Hayatının en belirleyici anlarından biri.

Oysa, kalecinin gol yemesi normal. Kurtarması elbette daha iyi ama, bazı pozisyonlar var ki, gole engel olmak mümkün değil. Onun yediği o gol, işte onlardan biri.

Ama, o bu golü namus meselesi, şeref meselesi yapıyor. Hatasız olmaya, güçlü olmaya o kadar azmettiği halde, kendine söz verdiği halde, gol şimdi kalesinde.

Günlerce uyku tutmuyor, “ben o golü nasıl yedim” sayıklamaları eşliğinde.

Alman liginde yer alan Hannover 96 takımının kalecisi Robert Enke yediği o golden dolayı kendisini bir türlü affetmiyor.

KARİYERİN ZİRVESİNDE


Değişik takımlarda, bu arada bir kere de Fenerbahçe’de kalecilik yapan Enke son olarak Hannover 96 takımının kalesini koruyor.

Aynı zamanda Alman Milli takım kalecisi. Gelecek yıl Güney Afrika’da oynanacak olan dünya futbol şampiyonasında Almanya’nın kalesinin ona teslim edilmesi kesinleşiyor. Başarıları ve kurtardığı goller her hafta Alman basınında.

Enke tepeden tırnağa sporcu. Dağa çıkıp kayak yapıyor, denize inip surf yapıyor, aletli jimnastik salonunda kaslarını güçlendiriyor. Güçlü fiziği ile kariyerinin zirvesine tırmanıyor.

İşte, kendini trenin altına atarak intihar etmesi tam o sırada. Kariyerinin zirvesinde.

KENDİNİ SORGULAMAK

Zirvede ama, yediği her golden sonra, “ben nerede hata yaptım” diyerek, içi içini kemiriyor. “Benim hayatımda yolunda gitmeyen bir şey var” diyerek, kendini acımasızca ve haksızca sorguluyor.

Zirvede ama, güven bunalımında.

Her insanda görülebilecek, evrensel bir kaygı ortaya çıkıyor. Kendine olan güveni kaybederek, hayattan korkmak.

Robert Enke bu depresyona çarpıyor. Kaygılar, cesaret yitirme, mutsuzluk, kararsızlık, içine kapanma kariyerinin zirvesinde onu buluyor.

Oysa, meslek hayatı parlak. Evliliği yolunda. Buna rağmen, depresyon. Depresyona uğrayan her yedi kişiden birinin intihar etmesi gibi, Enke de o yedi kişiden biri kervanına katılıyor.

Beyindeki mutluluk hormonu azalıyor. Duyguları harekete geçiren hormon hiper aktif hale geliyor. Korku hormonları tetikleniyor. Gerilimli günler başlıyor ve bunlar beyni sürekli rahatsız ediyor.

Beyinde fırtına var. Hayattan korkma fırtınası. (Der Spiegel, sayı 47, s.154).

Enke bu fırtınaya yakalanıyor. Hayattan korktuğu için, intihara sürükleniyor.

Depresyona uğrayan erkeklerle kadınlar arasında fark var. Kadınlar yardım arıyor, erkekler kimseyle konuşmuyor. Kadınlar daha çok alış verişe çıkıyor, erkekler alkole sığınıyor.

Ülkelerin karışık, belirsiz ortamlarında toplumsal bunalım çok kişiyi vuruyor. Güven kayboluyor, beyinde fırtına başlıyor, hayattan korkmak tetikleniyor, depresyon tehlikesini artıyor.

Aman dikkat. Kime vuracağı belli değil. En tepedekine de vurabilir, en alttakine de.

Yazarın Tüm Yazıları