Ben o bakışı her gün 4 kez görüyorum!'

İtiraf ediyorum.

Var böyle bir özelliğim, iyi bir şey değil ama var, n'apim:

Bir kitap okuyorum mesela, yeteri kadar sarmadı mı, beni içine almadı mı; bakıyorum, yanımdaki (bu örnekte, sevgilim olan beyefendi), elindeki kitabı büyük bir şehvetle okuyor, arada gülüyor, kıkırdıyor, ‘‘N'oldu anlatsana’’ diyorum.

‘‘Hşşşşş. Herkes kendi kitabına konsantre olsun!’’

Sinir ki ne sinir! Sevgilim, okuduğu kitapla büyük bir aşk yaşıyor, ben eksik kalıyorum, fena halde kıskanıyorum. İçki almak için bara mı gitti ya da serinlemek için denize mi girdi, hırsız gibi hemen onun kitabını okumaya başlıyorum.

Mikonos ve Santorini'de de aynısı oldu. İkimiz de Tony Parsons'un ‘‘Man and Wife’’ını okuduk. O açık açık, ben gizli gizli. Kitabı bitirdim, nasıl mutluyum. Ruhu bile duymadı. Ben öyle zannediyorum yani.

‘‘Ne güzel yazmış değil mi?’’

Alçak! Demek ki fark etti. İyi de nasıl olur?

‘‘Bir dahaki sefere suç aletlerini ortadan kaldır... Güneş yağı izleri...’’

***

İki şey öğrendim:

Sebamed 8'e bulanmış parmaklar iz bırakıyor.

Tony Parson şahane kitaplar yazıyor.

Bir önceki romanı ‘‘Man and Boy’’ bir milyonun üzerinde sattı, İngiltere'de yılın kitabı seçildi ve 30 dile çevrildi. Bu son kitabı da ortalığı ayağa kaldıracağa benziyor. Parsons, Mirror'da köşe yazıyor, 6 yıldır da BBC'de program yapıyor, yani kelli felli bir edebiyatçı değil, kim takar zaten, adam öyle şeyler yazıyor ki, insan elinden bırakamıyor. Henüz bizde olmayan türde romanlar sözünü ettiğim. 38 satırlık ‘‘Kim okuyacak şimdi bunu!’’ dedirten edebi cümleler kurmuyor, derdi neyse, kısa ve net anlatıyor. Dahası kitaplarına bizzat bizim yaşadığımız şeyleri, ilişkileri sokuşturuyor. Kahramanı bir erkek. Ama modern bir erkek. Onun iç dünyası, korkuları, zaafları ve ilişkileri anlatılıyor. Yani içeriden yazılmış. Ama bu erkek, ‘‘roman kahramanı’’ gibi değil. O kadar gerçek ki. Öyle abartılı bir Beyaz Dizi erkeği filan da değil. Yani kitap, yasak aşklar, acayip tutkular, büyük acılar filan anlatmıyor. 21. yüzyılda bizler, neler yaşıyorsak, nelerle boğuşuyorsak tam da onu. O kadar sıradan, o kadar olağan, o kadar eğlenceli, o kadar komik ve o kadar zor ki.

‘‘Man and Wife’’taki kahraman (Harry Silver) evli. Bir önceki evliliğinden şahane bir oğlu var. Yeni karısının da bir önceki kocasından bir kızı. Bizimki hem iyi bir baba, hem iyi bir üvey baba, hem iyi bir eski koca, hem de iyi bir yeni koca olmaya çalışıyor. Aman Allah'ım bütün bu ilişkiler yumağı içinde nasıl da boğuşuyor! Evlere şenlik. Hiç zorlamamış Parsons yani kendini, burnumuzun dibinde yaşanan şeylerin romanını yazmış. Bir kere daha kendilerine yeni aileler, hayatlar kuran insanları takdir ettim. İşleri zor...

***

Kitabı hırsız gibi okuduğum ortaya çıktıktan sonra...

Üzerine konuşmaya başladık. Ortak kitap okumanın zevki de burada. Fikir yürütebileceğin, paylaşabileceğin tonla yeni şey oluyor. Sevgilinizin kitaplarını çalın yani. Ya da aynı anda aynı kitabı okuyun. Bir yer vardı çok hoşuma gitti: Harry Silver, karısına pek düşkün, çok aşıklar birbirlerine. Ama işte, ‘‘Senin kızın, benim oğlum, peki bizim ortak çocuğumuz olacak mı, senin eski kocan, benim eski karım, senin işin, benim işim...’’ derken zaman zaman bunalıyorlar. Harry'nin karısının bir catering şirketi var, kendi organize ettiği bir davete kocasını da çağırıyor. Orada janti bir herifin karısına fazla ilgi yaptığına tanık oluyor. Aslında iş konuşuyorlar. Ama bizimki herifin bakışlarını beğenmiyor. Kıskanmaya başlıyor. Bir de hiç tanımadığı üç adamın karısının bacakları üzerine yaptıkları yorumlara tanık olmasın mı: ‘‘Bakar mısın kadının bacaklarına... Amma uzun.. Boynuna kadar geliyor neredeyse... Gerçi memeleri biraz küçük... Ama olsun, o kalça ve bacaklar... Şimdi o bacakları alacaksın...’’ Harry, rezalet çıkarmak istemediği için ‘‘Hemen terk ediyoruz’’ burayı diyor. Kendisinin de zaman zaman kadınlar hakkında bu tür konuşmalar yaptığını ve bakışlar attığını bildiği için, sebebini açıklamak istemiyor. O, erkeklerin kendi aralarında kurdukları bir dil olduğuna inanıyor. İyi ama güzel karısını bütün o fena adamlardan nasıl koruyacak? Kadın, ‘‘Çıldırdın galiba. Sen git, benim kalmam gerekiyor’’ diyor. Harry sonunda patlıyor: ‘‘Ama o bakışlar...’’ Kadın, ‘‘Aaa o janti herifi mi kastediyorsun?’’ diyor, ‘‘O sadece yatmak istiyor aşkım, diğerleri de. Büyütülecek bir şey yok. Yeryüzündeki bütün kadınlar, günde en az 4 kez o bakışlarla karşılaşıyor...’’

***

‘‘Sen bu bakışlarla karşılaşıyor musun?’’

‘‘Hayır!’’

‘‘Peki sen kadınlara hiç öyle bakıyor musun?!’’

‘‘Hayır...’’

‘‘Biz yalancı mıyız?’’

‘‘Evet!’’

Tony Parsons'un kitaplarından ilişkilere, aileye, eski eşlere, kadın ve erkek davranış biçimleri üzerine dair tonla hoş ayrıntı öğrenebilirsiniz. Üzerine konuşmaktan da bizim gibi keyif alabilirsiniz...
Yazarın Tüm Yazıları