Bekir Coşkun: Grip...

Bekir COŞKUN
Haberin Devamı

BEN eskiden de grip olmayı severdim.

Televizyonun karşısında bir divan, üzerinize çektiğiniz yumuşacık bir battaniye...

Sizin için hazırlanan mis gibi bir ıhlamur kokusu...

Arada bir, ateş kontrolü için alnınıza dokunan şefkat dolu eller... Sizin için hazırlanan çorbalar... Komşulardan gelen küçük süslü tabaklarda hasta için şifalı yiyecekler...

‘‘Geçmiş olsuna’’ koşan arkadaşlarınız...

En güzeli:

Herkes oturuyor, siz yatıyorsunuz.

*

Size gösterilen bir büyük ilgi...

Arada bir anlamsız sesler çıkarmalısınız. Ki gösterilen ilginin devamı açısından bu şart.

‘‘Ah...’’, ‘‘Of...’’, ‘‘Aman...’’ gibi inlemeler yanında, tuhaf, anlamsız, duyanın ‘‘Ne oldu, ne istiyorsun’’ diye koşup geleceği sesler.

Herkes başınıza üşüştüğünde ise gözlerinizi açmadan, elbette sırıtmadan yanıtlamalısınız:

‘‘Ben çok hastayım...’’

Bu çok etkili bir sözcüktür.

O zaman herkesin birden sağa-sola koşuşturduğunu göreceksiniz. Kimisi ayaklarınızı ovuştururken, kimisi ıhlamurunuzu yenileyecek, kimisi nefis bir meyve suyu yetiştirecektir.

Battaniyenin altından durumu gözetleyip, tam tansiyon düştüğünde, ilgisizlik başgösterdiğinde yeniden inlemelisiniz:

‘‘Ben çok hastayım...’’

*

Bu günlerde herkes grip. ‘‘Virjinya gribi geliyor’’ dediklerinde, doğrusunu isterseniz gözlerimin içi güldü.

Ben grip olmayı severim.

Ve tabii ki grip mikrobunun beni bulmasını mutlu bir şekilde ve sabırsızlıkla beklerim.

Bu kez umduğum gibi olmadı. Sevgili karım Andree nasıl becerdiyse benimle birlikte gribe yakalandı. Önce yatmayı tasarladığım divanı o aldı. Peşinden battaniyem gitti.

‘‘Aman çok hastayım’’ diye inlediğimde ise, hemen yan divandan yanıt geliyor:

‘‘Ben de...’’

Bu sefer gribim çok kısa sürdü. Bürodaki arkadaşlarıma sık sık soruyorum:

‘‘Şimdi ne gribi geliyor?..’’

Yazarın Tüm Yazıları