Başmüzakereci

ÇOK zorlu ve çetin bir döneme giriyoruz. Türkiye ile AB arasında müzakereler yakında başlayacak. Pazarlık falan yok. Her zaman olduğu gibi onlar isteyecek, biz vereceğiz.Müzakereler yıllar boyu sürecek. İşin ucu açık. Üyelik garantisi zaten yok. Peki bütün bu süreç içerisinde, bu zorlu görevde, müzakere ekibinin başı olarak ülkemizi kim temsil edecek? O göreve yırtıcı, tuttuğunu koparan, sağlam duran, ayağı yere sağlam basan, ağzı iyi laf yapan ve Türk toplumu tarafından iyi tanınan biri getirilmeli. AB ile baş etme olanağımız zaten yok da, başmüzakereci hiç değilse bizi ezdirmeyecek, gerektiğinde karşı tarafın yüreğine korku salacak, hatta onlara posta koyacak biri olmalı. * * *Başmüzakereci olacak isimler arasında bir zamanlar kurtarıcımız Kemal Derviş’in ismi geçiyordu. Bu isim tutmadı. Şimdi Dışişleri Bakanı Abdullah Gül üzerinde duruluyor. Böylesine tutarlı, ömrü boyunca hep aynı ilkeleri savunmuş birinin bu göreve getirilmesi bence çok uygun olurdu!.. Ve Türkiye’de ‘ikinci kurtarıcı’ olabilirdi!Fakat gelin görün ki, dünkü gazetelerde okuduğuma göre Abdullah Gül bu görevi istememiş. 30 AKP milletvekilini Dışişleri Konutu’nda ağırlarken onlara şöyle demiş: ‘Son bir yılda çok yoruldum ve yıprandım. Başmüzakereci olmak istemiyorum.’ İstemediğine üzüldüm! * * *Geçen gün Dışişleri Bakanlığı üst düzey diplomatları arasında -biraz da gülümsemeyle- ilginç bir söyleşi oluyordu. ‘Başmüzakereci olarak kaynana Semranım atansın.’ Valla iyi fikir! Türk kamuoyu Semranım’ı benimsedi. Bazıları kızdı, eleştirdi, bazıları ona hayran kaldı. Ama ister istemez herkesin belleğine yerleşti. Türkiye Semranım depremiyle çalkalandı. Çalkantı sürüyor. Şimdi ben, bu AB’nin karşısına Semranım’ı sürsek diyorum! Ancak kafamda kuşkular var. Örneğin, belki yabancı dil bilmiyordur. Ne çıkar, Tayyip Erdoğan da bilmiyor ve her yere yanında özel tercümanlarıyla gidiyor. Sonracığıma vücut dilini iyi kullanıyor. Karşısındaki devlet adamının elini tutuyor, koluna giriyor, ensesinden çekiyor, sırtını sıvazlıyor. İleride belki yanaklarından makas almayı da deneyecek!.. Ve bunlar bizim medya tarafından alkışlanıyor. Demek ki bunları yapmak gerekiyor!Bu özellikler Semranım’da da fazlasıyla var. Üstelik ağzı laf yapıyor. İlkeli, tutarlı, gerektiğinde cazgır. Rol yapmayı, nerede saldırıp nerede geri adım atması gerektiğini de iyi biliyor. Veririz yanına diplomatları ve teknik konuların uzmanlarını, ötesini Semranım’a bırakırız. Bence hak ve çıkarlarımızı teslim bayrağı çekmiş siyasetçilerden çok daha iyi korur.* * *Oturtalım başmüzakereci Semranım’ı AB’nin karşısına, en geç iki yıl içerisinde tam üyeliği kapmazsak namerdim! Önce tarama süreci olacakmış, müzakereler çetin geçecekmiş, AB bizden istedikçe isteyecekmiş, biz verdikçe verecekmişiz, işin sonu yine de Allah’a emanetmiş, bizi hiçbir zaman almayacaklarmış, bunların hepsi hikáye. Müzakere masasında karşılarında kaynana Semranım’ı gören, onunla muhatap olan Avrupa heyetleri birkaç ay sonra bunalıma girip bağırmaya, masadan kaçmaya, Türkiye’ye notalar vermeye başlayacaktır:‘Yeter artık, ne istediyse aldı. Kıbrıs sizin. Vizeyi kaldırdık. Türklere serbest dolaşım tamam. Tam üyelik 2006 yılında olacak. AB’nin bütün paraları size. Güneydoğu müneydoğu yok. Lütfen çekin artık bu kadını karşımızdan!’Halk kahramanı başmüzakereci Semranım bu AB işini kotardıktan sonra basın toplantısı düzenleyecektir:‘Bu işler bizim siyasetçilerin yaptığı gibi öyle kibarlıkla, alttan almakla, korkmakla, yalvarıp yakarmakla, diplomatik dille falan yürümezdi. Avrupalıları karşımdaki gelin adayları gibi görüp ona göre davrandım. Elde ettiğim başarının bir tek sırrı vardır. Ben masada onların anlayacağı dille konuştum, hadlerini bildirdim.’Tatlı hayaller!
Yazarın Tüm Yazıları