Baroda başkanlık yarışı

Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı’na Vedat Ahsen Coşar’ın seçilmesi ile boşalan Ankara Barosu Başkanlığı İçin 2-3 Ekim’de seçim yapılacak.

Seçim yarışında dört grup ve iki bağımsız aday görünüyor. Demokratik Sol Grup adayı avukat Metin Feyzioğlu, Baroda Birlik Grubu’nun adayı avukat Aydoğan Koru ve Çağdaş Avukatlar Grubu’nun başkan adayı ise avukat Ziynet Özçelik.

TÜRKİYE Barolar Birliği Başkanlığı’na (TBB) Vedat Ahsen Coşar’ın seçilmesi ile boşalan Ankara Barosu Başkanlığı İçin 2-3 Ekim’de seçim yapılacak. Seçim yarışında dört grup ve iki bağımsız aday görünüyor. Demokratik Sol Grup adayı avukat Metin Feyzioğlu, Baroda Birlik Grubu’nun adayı avukat Aydoğan Koru ve Çağdaş Avukatlar Grubu’nun başkan adayı ise avukat Ziynet Özçelik.

Bir yeni grup 2 bağımsız aday

Yeni kurulan Devrimci Demokrat Avukatlar Grubu’nun adayının Tevfik Demir olduğu, avukat Cevat Balta ile avukat Bülent Turan Gündüz’ün de bağımsız olarak seçime katılabilecekleri belirtiliyor. Yeni grup ve iki bağımsız da girerse, baro yarışında toplam dört grup ve iki bağımsız aday yarışacak.

Koru’nun imza kampanyası

Başkan adaylarından Koru’nun girişimi ve yürüttüğü imza kampanyası ile genel kurul gündemine “Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı’nın araçlarının kullanımına” ilişkin madde eklendi. Koru, bu gelişme ile ilgili bakın ne dedi:
“İlk kez Ankara Barosu’nda meslektaşların, mensupların katılımı ile gündeme madde eklendi. Basma kalıp gündem maddelerinden çıkılarak, Genel kurul ilk kez meslektaşların söz söyleyebilme, sorunlarını dile getirme alanı oldu. Bu durum ‘Baroda Birlik Grubu’nun nasıl bir çaba göstereceği meslektaşları ile birlikte sorunların çözümü için gücü ve birlikteliği yine mesleğine yönlendireceğinin işaretidir.
Özellikle mesleğin içinden gelen ve mesleği öne alan anlayışın Ankara Barosuna hakim olması gerekiyor. Ne iktidar yandaşlığı ne muhalefet çığırtkanlığı yapmak istiyoruz. Mesleğin sorunlarını temel alarak, herhangi bir siyasi partinin arka bahçesi olmayı reddederek, bu yola çıktık.”
Feyzioğlu: Ay sonuna getiremeyen avukattan dik duruş beklemek zor
“Demokratik Sol Avukatlar” Grubu’nun baro başkan adayı Feyzioğlu’na da ulaşıp neden aday olduğunu sordum. Feyzioğlu da şunları söyledi:
“Ankara Barosunu meslektaş odaklı yapmak, her meslektaşın sorununu ciddiye almak, elbirliği ile çözüm üretmek, meslektaşlarla baro arasındaki iletişim kanallarını daima açık tutmak, bir yöneten psikolojisi içinde değil, meslektaşlarla işbirliği içerisinde hizmet etmek amacıyla yola çıktık. Ankara Barosu bundan sonra mesleğe ve ülke sorunlarına karşı duyarsız kalmayacaktır. Aktif bir şekilde bütün sorunları dile getirecek ve çözüm için hem ısrarcı hem de yapıcı olacaktır. Meslektaşlarımın çok büyük ekonomik sorunları meslek onuruna ilişkin çok ciddi bir erozyon vardır. Derhal baronun buna müdahil olması ve çözüm bulması gerekir. Ay sonunu getiremeyen avukattan dik bir duruş beklemek zordur”
Bu baro seçimiyle ilgili ilk yazım. Tüm adayların görüşlerini de bu sütundan sizlere aktarmayı sürdüreceğim.

Farklı bir mektup

ÖSYM’deki kopya skandalları nedeniyle başı ağrıyan YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan’a bir akademisyen meslektaşından moral mektubu geldi. Motor tutkusu ve renkli kişiliği ile hep farklı bir YÖK Başkanı portresi çizen Özcan, meslektaşlarının randevu taleplerini de hiç geri çevirmiyor. Tatilde bile meslektaşlarına zaman ayırdığı ve görüşme taleplerini karşıladığı anlaşılıyor. O mektup özetle şöyle:
“...Yıllardan beri bir akademisyen olarak sıkıntılı bir kurum olarak gördüğüm YÖK’üh Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’la tatilde karşılaştım. Sayın Özcan başında spor kasketi elinde dizüstü bilgisayarı ile çalışırken kalabalık bir ortamda kendisini görmem ve tanımam gerçekten hoş bir rastlantıdır. Kendisi ile randevu talep etmeden özel kalem ve sekreter gibi unsurlara takılmadan makamdan oldukça uzak bir tatil ortamında karşılaşmak büyük bir sürprizdi. Görme, tanıma ve konuşmaya karar verme arasındaki süreçler tarafımdan son derece hızlı bir şekilde risk taşımasına rağmen gelişti. ‘Kolay gelsin Sayın Hocam’ sözlerimin ardından, Sayın Özcan’la küçük bir masanın etrafında heyecanımı geride bırakarak akademik kimliğimle kendisiyle sohbet ederken buldum. Anlatamadığım anlatmaya imkan bulamadığım birçok konuyu paylaşma imkanı buldum. Yüksek Öğretim Kurulu’nun başında Prof.Dr. Özcan’ın bulunmasının kurumun ötesinde kendi olumlu karakter yapısının getirdiği iyi yönetim anlayışının öne çıkardığı iyi şeyleri mutlak gerçekleştireceğine inanmamı hissettirdi. Mektubum kimsenin methine ilişkin değildir. Yaşadıklarım ve gördüklerim esas alınmıştır. Olumsuzlukları aktardığımız gibi olumlu figürlerin paylaşımları da olmalıdır düşüncesiyle size sundum. Sizinle paylaştım. Şimdilerde moda olan “Mahalle Baskısı” nedeniyle ad ve soyadımın sizde saklı kalmasını rica ederim”
Bana gelen on mesajdan dokuzu eleştirel mesajlar. Bu mektubu farklı buldum doğrusu. O yüzden de yer verdim. Sevgili akademisyen okurumun ricasına da uyup ismini saklı tutuyorum.

‘İthal’ okutmanlar yeni üniversitelere

YÜKSEKÖĞRETİM Kurulu (YÖK) Başkanlığı ve Fullbright Eğitim Komisyonu arasında yapılan anlaşma çerçevesinde, yurtdışından gelen İngilizce öğretim elemanı asistanları yeni açılan üniversitelerde göreve başlayacak.
YÖK ile Fullbright Eğitim Komisyonu işbirliğinde gerçekleştirilen program çerçevesinde öğretim elemanı asistanlarına verilecek eğitim, Başkent Öğretmenevi’nde başladı.
Programın açılışına katılan YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, bu işbirliğinin çok önemli olduğunu belirterek, anlaşma kapsamında 54 İngilizce öğretim elemanının bu yıl yeni açılan üniversitelerde çalışmaya başlayacağını söyledi.
Gelecek sene için 200 öğretim elemanı çağırmayı planladıklarını ifade eden Özcan, bu programın amacının öğrencilere sadece İngilizce öğretmek olmadığını, bunun dışında ülkelerarası yakınlaşmanın sağlanması olduğunu vurguladı.
Özcan, yurtdışından gelen öğretim elemanı asistanlarının Türk öğrencilerle tanışarak Türk kültürünü yakından tanıma fırsatı elde edeceklerini belirtti.

Huzuru huzurevinde arayanlar çoğaldı

BAŞBAKANLIK Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan derlenen verilere göre, 2000 yılında Türkiye’de özel sektöre ait yalnızca 19 huzur evi varken, bugün özel sektöre ait huzur evlerinin sayısının 119’a yükseldiği tespit edildi. Ayrıca Türkiye’de, kamu kurum ve kuruluşlarına ait 6 adet, yerel yönetimlere ait 22 adet, azınlıklara ait ise 7 adet huzur evi olmak üzere toplamda 154 adet huzur evi bulunuyor.
Türkiye’de faaliyet gösteren özel huzurevlerinin kuruldukları illere bakıldığında, huzurevlerinin büyükşehirlerde yoğunluk kazandıkları tespit edildi. Türkiye genelindeki sayıları 119’a ulaşan özel huzurevlerinin, İstanbul’da ki sayısı 48’ulaşıyor. Bunun yanı sıra İzmir’de 30, Ankara’da 18, Antalya’da ve Mersin’de 5 adet özel huzur evi var. Ayrıca Aydın’da 2 adet özel huzurevinin olduğu Türkiye’de diğer huzur evleri ise Adana, Balıkesir, Bursa, Denizli, Eskişehir, Gaziantep, Isparta, Kayseri, Nevşehir ve Uşak’ta bulunuyor.
Sayıları 7’yi bulan azınlıklara ait huzurevlerinin tamamının ise İstanbul’da yer aldığı tespit edildi.
Yazarın Tüm Yazıları