Bağışıklık zayıflayınca

Karaciğer, vücudun en önemli detoks organı... Karaciğer yetersizliği derinleştikçe vücudun mikroplara karşı direnci de azalıyor. Neticede enfeksiyonların iyileşmesi gecikiyor. Basit bir enfeksiyon bile bedene yayılarak bütün vücudu işgal edebiliyor.

Haberin Devamı

Her organımız, her dokumuz, her hücremiz önemli ama bazı organlarımız var ki bir değil birçok yaşamsal fonksiyonu tek başına üstlenmiş durumda ve böyle olduğu için de diğerlerinden biraz daha öne çıkıyor. Karaciğerimiz de bu organlardan biri.
Karaciğerimizin saymakla bitmeyecek kadar çok ve önemli görevi var.
Her şeyden önce sindirim sisteminden emilen her besin ve kimyasal maddenin işlemden geçirildiği, vücuda zararsız hale getirdiği yer bu organımız, yani o vücudumuzun en önemli detoks organı.
Dahası birçok proteinin üretimi, gereğinde kan hücresi yapımı, safra imalatı gibi görevleri de o üstlenmiş durumda. Ama çoğu zaman gözden kaçan önemli bir görevi daha var:
Bağışıklık sistemimizin düzgün çalışabilmesi de sağlam ve sağlıklı bir karaciğere sahip olup olmadığımızla yakından ilişkili.

KARACİĞER YORGUN DÜŞÜP ZAYIFLARSA NE OLUR?

Karaciğerimiz şu veya bu nedenle zayıflayıp yorgun düşerse, bir süre sonra bağışıklık sistemi de zayıflayıp yorgun düşmeye başlıyor. Bu, özellikle ilerlemiş karaciğer yetersizliğinde son derece önemli...
Karaciğer yetersizliği derinleştikçe vücudun mikroplara direnci de azalıyor. İster bakteri, ister virüs olsun, bu tür zararlı mikroplarla mücadelesi eskisi kadar yeterli olamıyor. Neticede enfeksiyonların iyileşmesi gecikiyor.
Daha da önemlisi basit bir enfeksiyon bile bedene yayılarak bütün vücudu işgal edebiliyor.
Mikropların kan ve dokulara yayılması, çoğalması birden bire ve birçok organda aynı anda yetersizliğe (bu duruma çoklu organ yetmezliği adı veriliyor) ve dolaşım sisteminin görevlerini yapamamasına, hayati organlara ihtiyaç duydukları kanı gönderememesine, bazen de şoka neden oluyor.
Bu son durumda ortaya çıkan tıbbi tablo “septik şok” olarak adlandırılıyor.

NEJAT İŞLER’E GEÇMİŞ OLSUN


Değerli sanatçımız
Nejat İşler’in yaşadığı üzücü sağlık sorununun özeti de sanki bu süreç gibi görünüyor.
Tedaviyi üstlenen hekimlerin ve ilgili hastanenin açıklamalarına bakılırsa, tablo bu ve oldukça da ciddi bir problem var.
Anlaşıldığı kadarıyla basit bir gribal enfeksiyon zaten güçsüz ve çökmüş bağışıklık sistemini iyice zora soktuğundan akciğerlere de yayılmış ve enfeksiyon, kontrolü zor bir noktaya ulaşmış.
Hepimizin sevdiği, Türkiye’nin beğendiği bu özel sanatçıya acil şifalar diliyorum. Dualarımız onunla...

Haberin Devamı

İyot desteği işe yarar mı?

Haberin Devamı

İyot, tiroid bezinin hormon üretmede kullandığı temel yapı taşıdır. Sağlıklı bir tiroid bezinin yeteri kadar tiroid hormonu üretmek için günde minimum 150 mikrogram iyoda ihtiyacı var. Bu rakam gebe ve emziren kadınlarda 250 mikrograma kadar çıkar.
Vücuda yeteri kadar iyot kazandıramadığınız durumlarda tiroid bezinin hormon üretimi aksamaya başlar. Zaten bu nedenle de iyot eksikliği olan bölgelerde yaşayanların tiroid bezleri yeterince tiroid hormonu üretebilmek için gereğinden fazla çalışmak zorunda kalır ve büyür, irileşir, guatr sürecine girer.
Bütün bunlar doğrudur ama iyodu hap olarak ya da besin desteği şeklinde kullanmak da uygun değildir. Tuza veya ekmeğe iyot eklenmesi yeterlidir.

Haberin Devamı

Gıda intoleransı kilo ilişkisi

Gıda intoleransının her türlü kilo sorununun çözümünde ve her zaman işe yarayamayacağını belirttiğim yazımdan sonra okurlardan ve bu testi uygulayan firmalardan bilgilendirici bazı notlar ve çok sayıda soru geldi.
Öncelikle şu noktanın altını çizelim: Gıda intoleransı giderek daha sık kullanılan bir test olma yolunda... Bu testlerden zaman zaman ben de yararlanıyorum.
Başlangıçta onaylanmış bir test gibi görmediğim için ciddiye almadığım bu testler sayesinde kolitlerden ince bağırsak hastalıklarına, migrenden romatizmal problemlere pek çok sorunun muhtemel nedenlerinin belirlenebileceğini ve sorun yaratan besinlerden uzaklaşma durumunda problemlerle baş etmenin de kolaylaşabildiğini gösteren bilimsel çalışmalar var.
Testi uygulayan firmaların gönderdiği notlara bakılırsa herhangi bir gıdaya vücudun verdiği olumsuz yanıtlarla kilo sorunu arasında bir ilişki olması da mümkün ama ben konuyla ilgili yayınların henüz yeterli olduğu kanaatinde değilim.
Belki şöyle bir yol izlenebilir: Kilo sorununun metabolik, hormonal, genetik ve psikolojik kökenleri araştırıldığı halde herhangi bir izah edici nedenin saptanamadığı durumlarda, herhangi bir gıda intoleransı faktörünün olup olmadığını araştırma yoluna gidilebilir.
Kısacası gıda intoleransı testlerinden, bazı sağlık sorunlarının teşhisi ve çözümü için faydalanmak mümkündür.
Kilo sorununda faydalanmaya gelince; ona hastayı izleyen doktor karar vermelidir.

Yazarın Tüm Yazıları