Aziz başkan elinizi taşın altına koyun lütfen

Haberin Devamı


Devlet Abdullah Öcalan’la görüşüyor. BDP aktif rol alıyor, yasal düzenlemeler yapılıyor. Tüm gayret 30 yıldır kanayan bir yarayı çözümlemeye çalışmak. Şüphesiz bu zor bir süreç... Hükümet fedakarca bir politik risk alıyor.
Başbakan şahsi karizmasıyla kendi partisinden aykırı seslerin çıkmasını önlüyor.
MHP, kendi iç tutarlılığı yönünden doğal olarak izlenen yönteme karşı çıkıyor. Ancak onlar da bu meselenin mutlaka çözülmesi gereğinin farkındalar. Bu sebeple muhalefetlerini demokratik bir tavırla sadece “sert söylem” düzeyinde tutuyorlar.
CHP, her konuda olduğu gibi bu konuda da kafa karışıklığı yaratan bir çizgi tutturmuş gidiyor.
Kılıçdaroğlu destek verdiklerini söylüyor, ancak Başbakan’ın hangi anlamda söylediği açık olan bir hususta, Rizeliler üzerinden milliyetçi duyguları tahrik etmeyi politik tenezzülüne dahil ediyor.
Bakınız, CHP, MHP gibi bir parti olsa Birgül Aymar Güler’den Süheyl Batum’a katı ulusalcı söylemlere bir itirazımız olmaz.
Ancak bu parti sosyal demokrat olduğunu iddia ediyor.
Sosyal demokratlar hiç şüphe yok ki çok daha fazla “insan odaklı” olma durumundadır.
Demode tutumların paslı fikirleri ile “ürkütücü” izlenimler uyandırmak yerine, güler yüzlü sol anlayışıyla tüm toplumu kucaklamaları gerekirken, adeta “akıl tutulması” denilebilecek bir katılıkta vecibelerini yerine getirmekten kaçınıyorlar.
Hani sussalar, seslerini çıkarmasalar, sürece pasif destek verseler, en fazla “ayıp ediyorlar” der, eleştirimizi orada bırakırız.
Ama durum böyle değil. Süreci provoke etmeye çalışıyorlar.
O zaman, “partinin ulusalcı kanadı neden kendi partilerini kurmuyor” sorusu akla geliyor.
Gitsinler, bu söylemleri o çatı altında yapsınlar biz de saygı duyalım.
Hem solcu, hem ulusalcı olduğunuzu iddia ettiğinizde bu karışık çizgi sizi tek parti döneminin Baas’çı zihniyetine getirir ki, Türkiye artık o iskeleden çoktan ayrılmıştır.
Bu kafa CHP’yi yüzde 20’lerin altına iter.
Zaten ellerinde CHP gibi bir marka olmasa, AK Parti’ye alternatif yeni bir kurumsal kimliğin oluşturulması çok güçlük arzetmese, inanın bu partiye “sıkışmış seçmen”, çoktan bu parçalı yapıyı tarihin çöplüğüne gönderecek.
Kısa dönemde yapacak bir şey yok.
Ne diyelim, Türkiye halkından ümit kesilmez.

Haberin Devamı

Aziz Başkan elinizi taşın altına koyun lütfen

Haberin Devamı

 Toplumsal barış sürecinde tüm duyarlı kesimler İzmir’e de bir fonksiyon yüklemeye çalışıyor.
İzmir toplumsal barış için çok önemli.
Ülkenin batısını temsil ediyor, simgesel bir ağırlık taşıyor.
Buralardan oluşacak bir katkı, “artık önümüze bakalım” diyen bir “zeytin dalı”, inanın olağanüstü bir “yumuşatıcı” etki yaratacaktır.
İzmir bu katkıyı sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla yapabilir. Esasında yapmalıdır da.
Ama seçilmiş belediye başkanı eliyle, net, kararlı, cesur bir tavır üretilebilirse, tarihe karşı bir sorumluluk yerine getirilmiş olacaktır.
Aziz Kocaoğlu’nun doygun ve bilge kişiliğinden böylesi bir inisiyatifi, ben açıkça bekliyorum.
Başkan, tutumlarında bu işaretleri veriyor, Kürtçe Hamlet’in İzmir sunumunda Osman Baydemir’i ağırlaması, “Diyarbakır’da zeybek oynarız” söylemi, bu olgunluğun açık sinyalleridir.
Beklediğimiz, Sayın Başkan’ın daha aktif bir rol üstlenmesidir.
Bu çaba hem partisine, hem de bu ülkeye müthiş katkı sağlayacaktır.
Kim ne derse desin, bugün İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı, CHP’inin elindeki en önemli kamu postudur.
Bu postun seçilmiş başkanının parti politikalarının oluşturulmasında belirleyici ağırlık taşıması icap eder. Belki de tevazudan ve parti terbiyesinden kaynaklanan anlayış maalesef CHP’de boşluk yaratıyor ve meydanı “kifayetsizlere” bırakıyor.
Aziz bey, bir yerlerden başlayın ve ilk adımı bir sosyal demokrata yakışacak şekilde Kürt meselesinde, “CHP sazını” elinize alarak başlayın lütfen.

Fenerbahçe sen çok yaşa

 

Haberin Devamı

Fenerbahçe tam bir fenomen kulüp. “Keskin sirke küpüne zarar verir” derler, sanki bu deyim onlar için söylenmiş.
Her şeyleri uçlarda yaşamak isteyen bir anlayışları var. Bu halleriyle spor dünyamıza büyük renk katıyorlar.
Fenerbahçe şüphesiz geçmişte diğer kulüplerimizden bu denli ayrışmamıştı.
Ancak Aziz Yıldırım’la başlayan süreç, biraz da onun kişiliğinin etkisiyle, kulübü bir stres küpüne dönüştürdü.
Futbolcusundan taraftarına konu Fenerbahçe olunca pek çoğunun yüz kimyaları bile değişiyor.
Açıkça bir Galatasaraylı olarak bu durum bana eğlenceli geliyor.
Hani diyelim bir “hak tespiti” icap etse ve bunu para atışıyla yapmayı kararlaştırsak, biliyorum ki Fenerbahçeli dostlar “yazı gelirse ben kazanırım, tura gelirse sen kaybedersin” derler ve işin enteresanı, bu mantık onlara pek bir makul gelir, en ufak rahatsızlık duymazlar.
“Acı”lardan beslenmeleri de, nasıl beceriyorlarsa en takdire şayan huyları.
Galiba bu dünyada Fenerbahçeli olmak varmış!

OYUN BOZANLAR

Haberin Devamı

Bugünkü ülke entelisiyasını temsil eden kişiler, genelde ya sol kültürden ya Ülkü Ocaklarından yada İslamcı geleneklerden gelmişlerdir.
Bu kişilerin halihazırdaki kimlikleri “Liberal Demokrat”dır. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve onun bir türevi olan Kürt meselesinin çözümünde Liberal Demokratlar çok ciddi zihinsel katkı koydular.
Hemen hepsi yeni anayasanın “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı” temelinde belirlenmesinde mutabıktı.
Şimdilerde, yaşanan çözüm sürecinde Ak Parti’de bu anlayışı sahiplendi.
Yani işler kuvve’den fiile dönmek üzereyken, bir anda bu değerli zevatın bir kısmı yan çizmeye başladı.
Şayet, yeni anayasada Türk Kimliği yer almaz ise düzenlemenin şeytanın bile aklına gelemeyecek sakıncalar yaratacağını, sayıp dökmeye başladılar.
İyi de, bir; aklınız nerede idi. İki; önerdiğiniz daha iyi bir çözüm var mı?
Esasına bakarsınız bu “vazcayan” sesler sanki kendi “kök referanslarından” kurtulamayanlar.
Neticede her liberal demokrat “kürkçü dükkanına” dönecekse, biz bu işten ne anladık, bilemiyorum.

YAKIŞMADI BDP

Haberin Devamı

Diğer bir oyunbozanda BDP eş başkanı Selahattin Demirtaş.
“Biz” diyor mealen; “etle tırnak değiliz, iki ayrı onurlu ve eşit ulusuz. Türk Milliyetçiliği, sanki ikinci plana alırken esas amaç Kürt Kimliğini önemsizleştirme çabasıdır. Türk kimliği vardır tıpkı Kürt kimliği gibi”.
Eyvah ki eyvah.
Bakınız bu ülkenin kimlik itibariyle mağdurları sadece Kürtlerden ibaret değildir.
Ermeni, Yahudi, Rum, Süryani’yi saymıyorum. Onlar büyük ölçüde tarih oldu.
Laz’ı, Boşnak’ı, Arnavut’u, Pomak’ı, Çerkez’i, Gürcü’sü, Arap’ı, Tatar’ı… Yani Türk kültürel kimliğine, şu an itibariyle itiraz etmeyenleri, Ulusalcılık ideolojisi adına gönüllü asimilasyona tabi tutulanları,
Alevi’yi, Çingene’yi ve dahi benzerlerini, özetle cümle alem mağdurları,
Silikleştirip, hadiseyi salt Türk-Kürt ikilemine indirgediğinde,
Bunun adı, bir başka tür kurnazlıklar, ayıp etmektir, çıktığın veya çıkacağın kuyunun dertlerine yabancılaşmaktır.
Yakışmadı Selahattin Demirtaş.

Yazarın Tüm Yazıları