Annem çocuklarımı bana karşı dolduruyor

Sevgili ablacığım, 28 yaşındayım. Eşimi 10 yıl önce kaybettim. İki de çocuğum var. Beş yıl önce birini sevdim ancak aileme özellikle de anneme bu ilişkimi kabul ettiremedim. Onunla evlenmeme kesinlikle karşı çıktılar.

Daha sonra İstanbul’a yerleştim. Kendime bir iş bulup, ev açtıktan sonra çocuklarımı ve ailemi yanıma aldım. Beş yıldır da her türlü ilişkiden uzak duruyorum. Ama ne yapsam, ne etsem annemle bağdaşamıyoruz. Annem hangi işe girsem beğenmedi. Çocuklarıma bakabilmek için şoförlük bile yaptım. Şimdi ise bir şirkette çalışıyorum ama, annem yine karşı çıkıyor.

Bazen ölsem diye düşünüyorum, bu kez çocuklarıma acıyorum. Babalarını kaybettiler, şimdi bir de annesiz mi kalsınlar? Ama inan abla, annem bana hayatı zehir etti. Daha önce çok iyi bir çevrem, arkadaşlarım vardı. Şimdi hiç kimse kalmadı etrafımda. Kısacası annemle aramı nasıl düzelteceğimi, ona kendimi nasıl beğendireceğimi bilemiyorum. Çocuklarıma bile dilediğim gibi yaklaşamıyorum. Yaklaştığım anda eski ilişkimi yüzüme vuruyor.

Annemin çocuklarımı kötü etkilediğini, benim de iyi bir anne olamadığımı düşünüyorum. Ama, yaşamak, sevmek benim de hakkım değil mi?

RUMUZ: ACI KADER

Kızım elbette, hakkın.18’indeyken eşini kaybetmişsin. İki çocukla ortada kalakalmışsın.

Herkesin genç kızlığının tadını çıkardığı dönemde, sen çocuklara bakmak için çırpınır dururken, annen sana hayat hakkı tanımıyor. Eminim seni bu kadar genç yaşta evlendiren de annendi. Şimdi de yeniden hayatını kurmana engel oluyor.

Bu nasıl bir zihniyet? Bu öylesine çağdışı bir tutum ki! Eski dönemlerdeki aile baskısını hatırlatıyor. Bir zamanlar kadın dul kalınca tek yapabileceği kendini çocuklarına adamak olurmuş. Henüz pek çok genç kızın ilk evliliğini bile yapmadığı bu yaşta, bunca sorumluluğu omuzlarına yüklenmişsin. Bir de üstelik hiçbir şeyi beğenmeyen, katı bir annenin çağdışı zihniyeti nedeniyle ölümü düşünecek kadar mutsuzsun.

Yazık değil mi sana kızım? Bana kalırsa bu ortamda, çocukların da hiç mutlu değildir. Hem aileni başına toplamışsın, onlara da bakıyorsun, hem de annene ne iş, ne de eş beğendirebiliyorsun.

Hayır! Mutlaka kendi hayatını kurmalısın, sana ve çocuklarına kol kanat gerecek iyi bir insan bulup evlenmelisin (O genç adam hala bekar mı?) Annen ister onaylasın, ister onaylamasın, bu senin hayatın.

Anneye babaya saygıya, evet. Ama bir yere kadar. Belli ki onu asla memnun edemeyeceksin. Çocuklarını da sana karşı doldurması hiç hoş değil.

Bu ne bencillik? İnan çok üzüldüm ve kızdım.

Ailem nişanlımla gezmeme izin vermiyor

Sevgili Güzin abla, 21 yaşında bir genç kızım. Nişanlıyım ama ailem evlenmeden gezemeyeceğimizi söylüyor.

Nişanlım ise benimle olmayı çok seviyor. Her iki taraftan da baskı var, ben de ne yapacağımı bilemiyorum ve en iyisi size sormak diye düşündüm. Nişanlımla gezmedikçe bana olan sevgisinin azaldığını hissediyorum.

RUMUZ: AŞK

Canım kızım, ailen çok haksız, çünkü nişanlılık iki insanın evliliğe adım atmadan, anlaşıp, anlaşamayacaklarını anlamak için yaşanan bir süreçtir. Siz birlikte gezmedikçe anlaşıp anlaşamadığınızı nasıl anlayacaksınız?

Aileni bu konuda ikna etmelisin. Ama nişanlın da eğer senden bu kadar kolay uzaklaşacaksa, onun sevgisini de sorgulamalısın, bence.

Doktorlarımıza sonsuz teşekkürler

Sevgili okurlarım, sizlere pek de hissettirmemeye çalışsam da, geçtiğimiz hafta çok sıkıntılı, üzüntülü günler yaşadım. Kızım inanılmaz şiddette bir mide ağrısı ve kusma nöbetiyle hastanelik oldu. İlk önce Kadıköy’ün ünlü bir özel hastanesinin acil servisinde, 24 saat acılar içinde kıvrandı.

Bir çare bulamadılar, ağrısını kesemediler. Sonunda Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı, Academic Hospital’e gittik. Allah oradaki doktorlardan razı olsun. Kızımın ağrılarını, sıkıntılarını bir saat içinde dindirdiler, teşhis koyup, daha o gece tedaviye geçtiler.

Ve bir kez daha anladım ki, devlet hastanelerimizdeki doktorlarımız olağanüstü insanlar. Nefes almadan, dur durak bilmeden çalışsalar da, hastalara karşı sevgi ve şefkatle davranmayı ihmal etmiyorlar. Bu nedenle, bize canla başla kucak açan, bilgi ve tecrübeleri kadar, hastanın ruh halini çok iyi anlayarak, şefkatli yaklaşımlarıyla kızımı bir anda rahatlatan bu değerli doktorlarımıza nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.

Başta sevgili Prof. Dr. Cumhur Yeğen olmak üzere, Prof. Dr.Erol Avşar’a, çok zor bir endoskopiyi becerikli elleriyle hissettirmeden uygulayıp, teşhiste önemli rol oynayan Yardımcı Doç. Dr. Asım Cingi’ye, Doç. Dr.Özhan Çelebiler’e ve tüm hastane hemşire ve çalışanlarına yürekten teşekkürler ederim.

Allah sizlere kolaylık versin, başarılarınızı artırsın sevgili doktorlarım. İşinizin ne kadar zor olduğuna, bir kez daha yakından tanık oldum.

Şükürler olsun ki, Kadıköy yakasında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi ve değerli doktorları varmış.

İyi ki de, ona bağlı bir Academic Hospital varmış.
Yazarın Tüm Yazıları