Robotlardan vergi alınmalı mı?

1dk okuma

Son aylarda Fransız sosyalistlerinden ABD’deki teknoloji şirketi sahiplerinin gündemine robotlardan vergi alınması tartışması girdi.

Haberin Devamı

Geçtiğimiz haftalarda Bill Gates de robotların çalışma hayatında yerini aldıkları ya da işlerinden ettikleri insanlar gibi gelir vergisi, SGK gibi vergiler ödemeleri durumunda bu maddi kaynağın robot “mağdurlarına” yardım olarak geri dönmesi şeklinde bir tez ortaya attı. Hatta Finlandiya veya İsviçre gibi refah seviyesi yüksek ülkelerde bu tür vergilerin bir tür “evrensel gelir” olarak her vatandaşa – çalışsın ya da çalışmasın – ödenebilecek bir tür sosyal yardım fonu kaynağı olarak kullanılması konusunda halk oylamalarına gidiliyor ya da en azından ciddi olarak tartışılıyor. Kısaca önümüzdeki yıllarda robotlaşmanın ekonominin her sektöründe katlanarak kendini göstermeye devam edeceği kesin gibi gözüküyor.

Genel anlamda robot olarak tanımladığımız “şeyler” bu yazının yazıldığı programı da içeren her türlü yazılım programı veya uygulamalardan, bilgisayarlara, insansız süpermarket kasiyerlerinden ATM’lere, mutfak robotlarından şoförsüz arabalara kadar çok geniş bir kapsam alanında insana fayda sağlayan yazılımsal ve fiziki unsurlardır. Yani sadece fabrikalardaki ve bilim kurgu filmlerindeki insan benzeri robotlardan bahsetmiyoruz. Büyük ölçüde yazılımsal fayda sağlayan unsurları da kapsıyor robot tanımımız.

Robotlar üzerinden robot kullanıcı firmadan vergi alınmasının artı ve eksileri tartışılır. Artı tarafında gerçekten robotlar yüzünden mağdur olan ya da hiç iş sahibi olmayan işgücü için bir sosyal destek mekanizmasının fonlanması sağlanmış olur. Örneğin önümüzdeki 10 yıl içinde Avrupa ve ABD’de pek çok kamyon şoförünün işsiz kalma ihtimali çok yüksek. Zira, insansız taşıtların ilk kullanım alanı lojistik sektöründe oluşmaktadır. İşlerini kaybedecek bu kişiler için bu tür bir fon en azından yeni becerileri öğrenmek için bir eğitim masrafı, yeniden kendilerini geliştirene kadar ya da işsizlik sigortasından daha uzun bir süre işsizlik maaşı şeklinde bir emniyet ağı görevi görebilir. Diğer taraftan bakarsak bu tür bir vergi zaten kurumlar vergisi, muhtasar, KDV, SGK ve damga vergileriyle uğraşan sermayeye ek bir vergi yükü getirerek dijitalleşme ve robotlaşmayı yavaşlatarak şirketlerin hem dış rekabet gücünün zayıflaması hem de inovasyonu da beraberinde yavaşlatması şeklinde olacaktır. İnovasyonun yavaşlaması 21. yüzyıl şirketleri için ciddi bir kayıp olur. Robotları vergilendirmeyen ekonomik sistemlerin içindeki şirketler vergilendirilen ekonomik sistemlerdeki şirketlere göre daha avantajlı bir konuma düşeceğinden sermaye ve girişimcilerin bu sistemlere yönelmesi kaçınılmaz olur.

Diğer taraftan da kendilerini geliştirmekte ve yeni beceriler kazanmakta güçlük çekebilecek işgücü uzun süreli ve belki de kalıcı bir işsizlik ile karşı karşıya kalacak olduğundan bu yapılaşmanın toplumda sermaye sahipleri ve zengin sınıf ile işlerini robotlara kaybetmiş sosyal sınıflar arasında büyük uçurumlar açma ihtimali çok yüksektir. Zaten her ne kadar gelişmekte olan ekonomilerde orta sınıf gelişse de gelişmiş ekonomilerde orta sınıf çökmektedir. Hatta ABD ve Avrupa’daki popülist akımların başarılarının arkasındaki rüzgar da orta sınıftaki bu çöküşten ve gelir eşitsizliğinden kaynaklanmaktadır.

Bu durumda sanki düşünülmesi gereken, robotların işgücündeki payı arttıkça mağdur kalacak işgücüne nasıl bir şekilde ekonomik kazanımlar sağlanabilir; robotlar çalıştırana az da olsa bir vergi ile mi yoksa bir başka şekilde mi? İşte bunun için özel anlamda robotların vergilendirilmesinden çok büyük sermaye üzerine daha genel bir “bilişim vergisi” ya da “robot vergisi”nden söz etmek daha doğru olabilir. Bu vergi bir tür “evrensel gelir” tartışmasını da beraberinde getirir: Robot vergisinden sağlanan fon bu gelirin kaynağını oluşturabilir. 21. yüzyılda istihdamın düzeninin alt üst olduğu bir dünyada evrensel gelir özellikle robot istihdamı ve bilişim teknolojisinden mağdur vatandaşların en temel ihtiyaçlarını sağlaması ve hatta ücretsiz eğitimleri ve bilişim ekonomisine kazanımları için hem katalizör hem de emniyet supabı görevi görebilir. Önümüzdeki yıllarda bu tartışmalar daha da derinleşecek gibi gözüküyor..

*Emre Katı, A.T. Kearney Yönetim Danışmanlığı İstanbul’da Küçük Ortak (Principal) olarak görev yapıyor.

Haberle ilgili daha fazlası: