Amazon dedikleri o olmalı

Ona karşı hislerimi, korkuyla karışık hayranlık olarak tarif edebilirim. Tekinsiz ve vahşi bir pumayı hatırlatıyor insana.

Barbar Conan ve James Bond filmi ‘Ölüme Bir Bakış’ı seyrettikten, bir televizyon şovunda kafası atınca sunucuyu nasıl patakladığını öğrendikten sonra korkmuş, sesini duyduktan ve neden öyle görünmeyi seçtiğini okuduktan sonra hayran kalmıştım. Artık 62 yaşında ve bir miktar sakinleşmiş görünüyor. 16 Temmuz’da konser vermek için İstanbul’a geliyor. Andy Warhol’un ilham perisi, Stüdyo 54’ün ruhu o. 1980’leri yaratan birkaç kişiden biri. Grace Jones hala farklı, gösterişli, tehlikeli... Dünya gözüyle görmek lazım

İngiltere’de televizyon başına oturmuş, Russell Harty’nin canlı yayınlanan talk show’unu izleyenler, birden bire donup kaldı. Tepeden tırnağa siyah deri giymiş (eldivenler dahil), kısa ve kare kesilmiş saçları olan 1.79’luk siyah kadın, Harty’i basbayağı pataklıyordu. Kafesine fazlaca yaklaşan ziyaretçi yüzünden tepesi atmış bir pumayı andırıyordu daha ziyade. Tepesinin attıran da sunucunun onu görmezden gelmesi, diğer konukla ilgilenmek için sırtını dönmesiydi. 1981’de yaşanan olay, BBC’nin hazırladığı ‘tüm zamanların en ilginç televizyon olayları’ listesine 3. sıradan girdi. /images/100/0x0/55ea7674f018fbb8f8819288
Grace Jones’u bundan daha iyi anlatacak bir örnek olamaz. Çünkü o dikkat çekmeyi seven, itaat etmekten, aynılıktan, tekdüzelikten nefret eden oldu her zaman. Gidilecek tek yol varsa da, kendi yolunu yarattı.

ABANOZDAN YARATILMIŞ GİBİ

Jamaika’da doğdu, son derece muhafazakar ailesinin New York’a taşınması kurtuluşu oldu. Koca yekpare bir blok abanozdan oyulmuş gibi görünen bedeni, model ajanslarının hemen dikkatini çekti. Androjen görüntüsüyle gay’lerin ikonu oldu. Disko çağının dekadan günleriydi. Efsane Stüdyo 54’te başka bir efsaneyle; Andy Warhol’la tanıştı. Şarkı söylemesi için Grace’i teşvik eden de oydu.
Ama bugün bildiğimiz Grace Jones’u, Fransız fotoğrafçı Jean Paul Goude yarattı. Geometrik kesimli androjen kostümler, florasan makyaj, kısa ve üstü kare kesilmiş saç hep onun fikriydi. Tek bir dokunuşla stil ikonuna dönüştü. Şarkılarını yarı konuşur gibi, boğuk bir sesle söylemeye de o zaman başladı. Nightclubbing, Slave to the Rhythm, I’ve Seen That Face Before (Libertango), Pull Up To the Bumper’ı söyledi.

MAY DAY’İ HATIRLADIKÇA HERKES ÜRPERİR

1980’lerin ortalarından itibaren müzikal kariyeri düşüşe geçerken, sinemaya atladı. Bugün 30’larında olanlar, kendisinin Barbar Conan ve Ölüme Bir Bakış’taki (A View to a Kill) performansını ve görüntüsünü hatırladıkça hala ürperir. Elbette hiçbir zaman iyi bir oyuncu olamadı, hatta bir-iki defa en kötü oyuncu ödülüne de layık görüldü. 1990’ların başında da toptan emekliye ayrıldı zaten.
İstanbul Caz Festivali’nin programında ismini görünce yıllar sonra ürperdim yine. Bir yıl evvel Hurricane diye bir albüm çıkardığından da haberim yoktu, ne yalan. 1980’lere ait pek çok şeyle birlikte hafızalara ve tarihe gömüldüğünü sanıyordum. Aynı yıllara ait tozluklar, taytlar, fosforlu renklerle beraber geri döndüğünü öğrendim. Sevindim. Yoksa Grace Jones’u dünya gözüyle başka nasıl görecektim.

OSCARLI KOSTÜMCÜYLE ÇALIŞIYOR BİR KONSERDE YEDİ KEZ DEĞİŞİYOR

Tarzıyla Rihanna ve Lady Gaga gibi pek çok ismin en büyük ilham kaynağı, 80’lerin moda ikonu Grace Jones, konserlerinde hemen hemen her şarkıda kostüm değiştiriyor. Uzun yıllardır, Oscarlı tasarımcı Eiko Ishioka ile çalışıyor. Ishioka, Bram Stoker’s Dracula filmiyle kazanmıştı Oscar’ı. Bu bile Grace için ne kadar uygun bir seçim olduğunu gösteriyor. Çin, 2008 Olimpiyat Oyunları’nın açılış gösterisinde de kostümleri ona emanet etmişti.
Duyduğuma göre ikili İstanbul’a da birlikte gelecekmiş. Sahne arkasında, üstünü hızla değiştirmesini sağlayacak bir oda hazırlanacakmış.
Blogları karıştırınca, önceki konserlerinde ağzı bir karış açık kalmış insanların yorumlarını okuyabiliyorsunuz. Muhtemelen sırf bacakları benim boyumu bulan 62 yaşındaki bu kadını, yüksek topuklu stilettolarla dans ederken görünce yaşadığı şaşkınlığı anlatmış bazıları.
Yazarın Tüm Yazıları