Altmışıncı

‘ŞATAFATLI’ dersem yersiz kaçabilir, onun için başka sıfatlar kullanacağım.

Malûm, yuvarlak rakkam yıldönümleri her zaman ve her yerde daha ciddi ve daha duyarlı bir şekilde idrak edilirler.

Aritmetik simgeselliklerden ötürü, sonu sıfırla veya beşle biten; daha doğrusu çeyreğe denk gelen sene-i devriyeler, önem itibariyle diğerlerinin önüne geçer.

İşte, içinde bulunduğumuz 2005 yılı da böyle bir özellik taşıyor.

* * *

ÇÜNKÜ, 2. Dünya Savaşı nihayete ereli tam atmış yıl oldu.

Bin şükür, biz yukarıdaki korkunç hengameye katılmamak sağduyusunu gösterdiğimiz için pek farkında değiliz ama, aslında İmparatorluğumuzun taraf olmuş olduğu 1. Harp’ten de çok daha korkunç geçen ve çok daha geniş sosyal coğrafyaları tutuşturan bu savaş insanlığın kollektif hafızasındaki dehşetini hálá koruyor.

Dolayısıyla, Asya - Okyanusya cephesine uzanmadan şu sıra yaşadığımız atmışıncı yıldönümlerini sırf Avrupa sahasıyla sınırlı tutarsak, ilk simgesel anma daha geçen Haziran ayında ve müttefiklerin Normandiya çıkartmasıyla başlamıştı.

Ardından, Ağustos’ta Paris’in; Eylûl’de Lille, Brüksel ve Anvers’in; Ekim’de de Strasbourg’un Alman işgalindenden kurtuluşları geldi.

Aralık sonu ve Ocak başında ise Cermen kuvvetlerin ‘son şans taarruzu’na tekabül eden ve özellikle Amerikalı General Patton’un zırhlı manevra yeteneği sayesinde püskürtülebilen Arden Dağları muharebesindeki başarı kutlandı.

Tabii, gerçek zafer noktası Berlin’de buluşan Amerikan ve Rus ordularının Nazi yılanın başını tamamen ezdiği o müjdeli Nisan kutlamasıyla konacak.

* * *

BÜTÜN bu kutlamalar gerçekleşirken ve eğer biraz yakın tarihe ilgimiz varsa, Eisenhower, Montgomery ve Jukov’un general yıldızlarını apoletlerimize taktığımızı ve karargáhta kurmay haritaya eğildiğimizi de hayal edebiliriz.

Batıdan ilerliyorsak, işte önce Meuse ırmağına seyyar köprü kurup ağır bataryaları naklettik, sonra da Ren’i aşıp Köln ovasında Hitler tanklarını bozguna uğratıyoruz.

Taarruzu doğudan yönetiyorsak da, tá Buz Denizi’ni kelle koltukta aşan şileplerle sevkedilmiş Amerikan yardımı kamyonlara ranpalı ‘Stalin orgları’yla düşmanı Vistüla kıyısında dövdüğümüz gibi, ver elini Pomeranya, Saksonya, Prusya derken ‘Reischtag’ meclisinden gamalı haçlı bayrağı indirip göndere orak - çekiçlisini çekiyoruz.

Tabii gider eteri gelir beteri o başka mesele ama, yine işte yılanın kalbine son darbeyi indiriyoruz.

Ve, harabeler içinde ara ki ara, o yılan; o çıyan, o Adolf Hitler intihardan sonra leşini bile emir erine yaktırttığından, alçağının kadavrasını teşhis edemiyoruz.

Olsun, eninde sonunda zafer insanlığındır ve ‘hafıza-ı beşer nisyan ile malûlüdur’ sözüne denk düşen o insanlığa ‘kulağımıza küpe olsun’ hatırlatmasını yapan bu peşpeşe atmışıncı yıldönümleri de sonsuz ahláki bir görevi yerine getirmektedir.

* * *

SONRA, yukarıdaki atmışıncı yıldönümleri içinde bir tanesi var ki, yukarıdaki ‘insanlık’ açısından muhtemelen en hayatisini ve en önemlisini oluşturuyor.

Çünkü, sonsuz büyük bir ‘insanlık suçu’na suçuna tekabül ediyor!

Anmalar tüm hafta boyunca sürecek olsa bile, yine bütün bir insanlık olarak onun esas atmışıncı yıldönümünü yarın idrak edeceğimizden, ben de devamını perşembeye bırakıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları