Alt yazıda kaçak yapılaşma

TELEVİZYON ekranının sağından solundan birşeyler çıkmasına alışmak zorunda kaldık. Maç seyrederken aşağıdan lahmacuncu geçerdi, bir süredir göremiyorum, merak ediyorum hatta!

Haberin Devamı

Pazar gecesinin en önemli konu başlığı BJK Kongresi idi.
Gelişmeler, alt yazı şeklinde aktarılıyor, iyi güzel, ben de memnunum gelişmeleri böyle yakın takip etmekten.
Ancak alt yazının da bir ölçüsü yok mudur? Telegol maşallah 4 kat, 4 satır yapmış.
Önce “Son Dakika” satırı, sonra başlık, sonra açıklama, sonra oy dağılımı.
Kaçak çıkılan katlar, o sırada ekrana yansıtılan maç pozisyonlarının da canına okuyor.
Uğur Boral kaleye doğru Küçük Hüsamettin gibi, sadece belden yukarısıyla gidiyor, çünkü top Son Dakika’nın altında kalmış!
Pozisyonları 120’şer kere verdikleri için bu kadar rahat davranıyor olabilirler fakat sınırı yok mudur şu alt yazının?
Mecbur muyum ben bu görüntü kirliliğini seyretmeye?
Değilim tabii.

Çakar’ı isyan ettiren ısrar

BU hafta kafayı Telegol’e takmış gibi olacağım, niyetim bu değil.
Maraton’suzluk Telegol’deki süremi artırmış olabilir, bilemeyeceğim.
Mesele şu... Telegol’de final düzlüğüne gelinmiş.
Bochum Savcılığı’nın şike dosyasının detaylarını bile dinlemişim, yorulmuşum.
Laf bir şekilde yeniden Erman Hoca’ya geliyor.
Gökmen Özdenak, daha önce ekrana getirilen “Erman Hoca’nın lafları”na bir daha bakılmasını istiyor.
Programı terk etti
Niye istiyor? Açıklaması “Televizyonda söylenmiş bunlar, biz göstersek ne olur?”
Gökmen Özdenak sevdiğim bir büyüğüm, Galatasaray’ın bir dönem simge futbolcusu.
Ama bu konudaki ısrarına ben de Ahmet Çakar gibi anlam veremedim.
Çakar, “Benim laflarımı da seçip yayınlasak ayıptır, başkasının da...” diyerek önce uyardı, sonra da masayı terk etti.
Benim dikkatimi çeken Serhat Ulueren’in tavrı oldu.
“Geçen hafta yayınladık, çok da tepki aldık” diyerek yaklaştı konuya önce.
Fakat sonra bu lafların ekrana gelmesine “İstemem yan cebime” diye özetleyebileceğim bir tavır takındı.
Serhat Ulueren, Star’ın en zor dönemlerinde, elinde maç görüntüsü yokken spor haberciliği yaparak büyük takdir toplamış, deneyimli bir isim.
Her şey tiyatro mu?
Telegol dışarıdan bakıldığında tamamen onun eseri. Elbette başta Ziya Şengül ve Gökmen Özdenak gibi yorumcular bu programı bir ekran kültüne dönüştürdü ama “Telegol”ün patronunu Serhat Ulueren olarak algılıyorum mesela ben. Sanırım çoğunluk da aynı görüştedir.
O zaman bu soruyu da ona sormam gerek: Niçin Serhat Ulueren? Niçin izin veriyorsun istemediğin bir gelişmeye programında?
Sen mi yönetiyorsun o programı, reji mi, yorumcular mı?
Basiretli bir yönetici gibi davranıp o görüntülerin sana rağmen (“İstemiyorum, tepki çekiyor” diyen sensin) ekrana gelmesine nasıl izin verdin?
Ahmet Çakar’ı kırdığına değdi mi? Yoksa “Aman yahu hepsi tiyatro zaten” deyip geçmemizi mi tercih edersin?
Sorular sıkıcı ama pazar akşamı oluşan manzara da az sıkıntı verici değildi. Dost acı söyler, pazar gecesi Telegol gözümde büyük çuvalladı.

Haberin Devamı


Flaş röportajın kralı

Haberin Devamı

“FLASH interview” yani sıcağı sıcağına “flaş röportaj” kendi içinde bir gazetecilik sanatıdır.
Doğru zamanlama ve kamuoyunu tatmin edecek cevapları alacak doğru soruları sormak ama hepsinden önce o anda olay yerinde olmak gerekir.
Bu alanda uzmanlaşmış arkadaşlara haksızlık etmem ama cemaatlerinin “Kral” unvanını izin verirlerse Ömer Güvenç’e ayırmak isterim.
BJK Kongresi’ndeyiz. Yıldırım Demirören ve eşi salona giriyor. Az sonra zafer konuşması için kürsüye yürüyecek.
Kürsü öncesi istikamet babası ve annesinin yanı, ailesinin yanı.
O noktaya vardığında manzara şöyle: Baba. anne, diğer akrabalar ve Ömer Güvenç.
Başkan “Sandık kapanmadan olmaz” diyor fakat Ömer Güvenç hem eşinden, hem annesinden hem de babasından demeçleri kapıyor.
Deneyimli avcı
O küçük röportajlar Demirören Cephesi’ndeki rahatlamayı göstermekle kalmıyor, zorlu günlerde yaşadıklarını aktarmalarına da imkan sağlıyor.
Ömer Güvenç bu röportajları, saatlerce tribünden ayrılmayan anne ve babanın hemen arka sırasındaki koltuğundan yaptı.
O koltuğun ona tahsis edildiğini sanmıyorum.
Deneyimli bir avcı gibi yerini belirlemiş, sabırla beklemiş ve flaş röportajı patlatmış.
Bize de tebrik ve takdir etmek düşmüş...

Yazarın Tüm Yazıları