Alakart savaş

MALUM, hafif deformasyona uğrayarak Fransızcadan dilimize de girmiş olan ‘‘tabldot’’, ‘‘fiks menü’’ ve ‘‘alakart’’ kelimeleri öz itibariyle mide lugatinde yer alırlar.

İlk ikisi, herkese aynı taamlarla servis edilen tek bir öğün yemeği tanımlar.

Adet bilhassa kantinlerde, ziyafetlerde ve kısmen de bazı lokantalarda uygulanır.

Bu sonuncusunu örnek alırsak, diyelim ki şehriye çorbası, kıymalı kapuska ve su muhallebisinden oluşan bir ‘‘tabldot’’ veya ‘‘fiks menü’’de fiyatlar insanın cebini yakmaz.

Afiyet şeker olsun, kürdanla dişinizi karıştırak masadan ucuza kalkarsınız.

Ama iş ‘‘alakart’’a gelince durum değişir.

* * *

BU takdirde, koltuğa kaykılarak listeye göz atar ve eğer paşa gönlünüz öyle çekiyorsa, girizgahı Beluga cins havyarla yapar, sonra da kuşkonmaz garnitürlü fileminyon ve zencefil rayihalı supanglezle devam edersiniz. Terkos suyu değil, en iyi bağbozumdan şarap içersiniz.

‘‘Tabldot’’ kaşıklayan diğer müşreterilere ise müstehsi bir edayla bakarsınız.

Ancak, tabii böyle bir lüks her babayiğide nasib olmaz. Kalantor cüzdan gerekir.

Küba alamet-i farikalı puronuzu üflerken şef garsonun binbir itinayla getirdiği o dehşet rakkamlı faturaya zerre tınmaz ve kredi kartı faturasını hemencecik imzalayıp, ‘‘alakart’’ ısmarladığınız yemeklerin hazzıyla, belki de geyire geyire lokantadan çıkarsınız.

Boğazınızda kalsın demiyorum ama, doğrusu afiyet olsun demek de içimden gelmiyor.

* * *

HANİ ‘‘Sam Amca’’ var ya, işte o artık sırf ‘‘alakart’’ zıkkımlanıyor.

Yani, ABD kendi müttefiklerini teker teker ve her duruma göre ayrı ayrı seçiyor.

Buna ilk Afganistan harekatı sırasında başlamıştı. Şimdi de Irak'la devam ediyor.

Tamam, tabii ki eskiden de sofranın hep baş köşesine kurulurdu.

Ama, NATO üyeleriyle, Körfez devletleriyle, AB ülkeleriyle imzalamış olduğu anlaşmalar, paktlar, ittifaklar olduğundan, en azından masa terbiyesine ve ‘‘adab-ı muaşeret’’ kurallarına uymak için, herkese çıkan ‘‘tabldot’’ sahandan tatmaya belirli bir itina gösterirdi.

Örneğin, orta menzilli füzelerin Avrupa'ya yerleşiminde Atlantik Paktı başkentlerinin; ilk Körfez Krizi sırasında da tüm müttefiklerin kendisini desteklemesine çok önem verdi.

Allah'ı var, Baba Bush cümle alemin kaşıkladığı ‘‘fiks menü’’ye mırın kırın etmedi.

* * *

FAKAT tosun oğlusu öyle değil ve işte savunma bakanının ağzından ‘‘boş verin o kocamış Avrupa'ya’’ diye posta koyuyor; kocamış mocamış ama yine de böleyim taktiğiyle ‘‘Sekiz Kalleşler’’e yağcı deklarasyon yayınlatıyor; nihayet, önceki gün olduğu gibi, ‘‘Vilnius Grubu’’ denilen on eski Doğu Bloku devletinin eline başka bir destek bildirisi tutuşturuyor.

‘‘Tabldot’’a tenezzülden geçtim, ‘‘alakart’’ ısmarladığı tabaklar masaya geldiğinde de, Bush hapur şupur böreğin yalnız peynirli tarafına, tavuğun yalnız bud kısmına, karpuzun da yalnız göbek cihetine girişiyor. Sonra da garsona, ‘‘derhal çöpe götür’’ komutunu veriyor.

Eh, yapar mı yapar, timsah derisi cüzdanı şişkin ve petrol bankası kredisi limitsiz ya, sade hopurtacağı yemekleri değil, arbedede yanına istediği müttefikleri de ‘‘alakart’’ seçer.

* * *

NEREYE kadar? Bilemiyorum.

Şu an o cüzdanın ve o kredinin eridiğine dair bir emare de göremiyorum.

Sonra, bırakın ‘‘tabldot’’ ve ‘‘fiks menü’’yle karın doyurabilmeyi, kuru somuna talim eden açlar lokantanın camekanından içeri fal taşı gözlerle bakarken, onlara nispet ‘‘alakart’’ ziyafet sofrası donatan müşterinin kursağından bu yemekler daha ne kadar süre geçer?

Listeden seçilmiş müttefiklerle gerçekleşecek savaşlar hangi ‘‘zafer’’e (!) götürür?

Bunların cevaplarını da bilemiyorum, fakat bu defa‘‘boğazında kalsın’’ diyorum.
Yazarın Tüm Yazıları