Afganistan mı oluyoruz?!

TÜRBAN adım adım ilerliyor, bu gidişin sonu Afganistan gibi mi olmak?

Haberin Devamı

Böyle mail’ler alıyorum. “Gençliğimizde herkes çağdaş giyinirdi” diyen emekli bir profesör bana bir de çizim eklemiş: Türban aşama aşama kapanıyor, sonunda kara çarşaf ve burka oluyor!
Evvela bu sayın profesörün sosyal bilimlerle ilgisiz bir dalda kariyer yaptığını düşünüyorum. Nüfusun küçük bir kesimini barındıran şehirlerde sadece Batılılaşmış kadınların görüldüğü, büyük kadın kitlelerinin ise gözlerden uzak köy ve mahallelerde, “kenar”da yaşadığı zamanları özlüyor, paradoksal olarak.
Büyük kadın kitlesinin değer ve inançlarıyla şehirlere geldiğinde, okuyup kariyer yaptığında ortaya çıkan çoklu tabloyu Afganistanlaşmak sanıyor.
Türkiye, modernleşme tarihi bir tarafa, önemli ölçüde şehirleşmiş, piyasa ekonomisi gelişen, dışa açık bir toplumdur. Kadın büyük ölçüde “dışarı çıkmış”, iş ve toplum hayatına katılmıştır. Böyle bir Türkiye’nin Afganistan gibi bir kabile toplumuna dönüşebileceğini sanmak kadar sosyal bilimlere aykırı bir düşünce olamaz.

Haberin Devamı

KABİLE TOPLUMU

Afganistan’da fert başına gelir kabaca 500 dolar, Türkiye’de 10.000 doların üstünde... Böyle bir ekonomik düzeye ulaşmak için eğitimin, şehirleşmenin, iktisadi rasyonalizmin, dışa açılmanın ve iş hayatında kadının yerinin epey gelişmiş olması gerekir.
Nitekim BM verilerine göre, Afganistan’da kadının iş hayatına katılım oranı yüzde 15’tir, bunun önemli kısmı tarımsal ve düşük eğitimli işlerdir...
Türkiye’de kadının iş hayatına katılım oranı yüzde 29’dur, bunun yüzde 61’i sanayi ve hizmet sektöründedir. Bu oranların çok daha yukarıya çıkması elbette şarttır. Fakat bu düzeye gelmiş bir toplumda kadının da erkeğin de kabile toplumlarının totaliter derecede erkek egemen hayat tarzlarına yönelmesi mümkün değildir.

ÇOKLU MODERNLİKLER

Toplumsal hayatta yükselerek iş ve statü sahibi olmak için mücadele eden türbanlı kadın mı çarşafa, burkaya girecek?! Bunu kimse onlara kabul ettiremez. Tesettürlü kadın yazarlar kadın-erkek eşitliğini savunuyorlar. Hatta çeşitli İslami gelenekleri “erkek egemen yorumlar” diye eleştiriyorlar; kitaplar yazıyorlar.
Giyim kuşamda şıklık, zarafet, özenli ve bakımlı bir yaşantı, “tesettür defileleri”, bunlar çarşafa gidişin değil, tam aksine, sosyolojik deyişle “kendi usulünce moderniteye katılım”ın tezahürleridir.
Çağımızda artık tek tip değil, “çoklu modernlikler” geçerlidir. İlgi duyanlara sosyolog Samuel Eisenstadt’ın “Multiple Modernities” adlı eserini tavsiye ederim.

Haberin Devamı

ULUSALCI KESİM

Siyasetin pratiğine dönelim, CHP Meclis’te türbana karşı direniş yapsaydı ne olacaktı?! Bu mu “akılcılık” olurdu, yoksa CHP’nin sosyal demokrat partiye dönüşerek geniş kitleleri kazanmaya çalışması mı? Demokrasimizin dengeye kavuşması bakımından da bu gerekli olduğu için, Kılıçdaroğlu’nun açılım çabasını doğru buluyorum. Ama parti içindeki çatışmalar yüzünden CHP istikrarlı bir çizgi oluşturamıyor.
Toplumsal sorunları ve dinamikleri “anlama”ya çalışmak için bilimsel teori ve araştırmalara başvurmak yerine, önyargıyla bakmanın ne gibi sonuçlar doğurduğu ortada: Toplumsal çeşitlilikten kendini soyutlamak, demokrasi içinde sürekli azınlıkta kalmak ve bunun yol açtığı tedirgin psikoloji.
Yaşamakta olduğumuz kutuplaşmanın temelinde birbirimize karşı önyargılarımız, hatta korkularımız var. Halbuki Türkiye’nin ulaştığı toplumsal gelişme düzeyinde hiçbir yönde geriye gidilemez.

Yazarın Tüm Yazıları