AB için çevre sorunu nüfus sorununun da önünde

ÇEVRE Yasası 10 yıl sonra nihayet kabul edildi.

Ama iş bitmedi.

Çevre meselesinin daha yıllarca başımızı ağrıtacağının işareti İsveç’in Ankara Büyükelçisi Christer Asp’ten geliyor.

Dün sabah Alarko Holding’in Ortaköy’deki merkezindeyiz.

DEİK Türk-İsveç İş Konseyi’nin Başkanı İshak Alaton’un ev sahipliğinde Ankara’ya altı ay önce atanmış olan Asp, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine ilişkin görüşlerini aktarıyor.

Christer Asp, uzun yıllar hem Brüksel’de, hem 10 yıl önce AB’ye üye olan İsveç’in "AB Uyum Dairesi"nde görev yapmış.

İsveç ile Türkiye arasında, üyelik açısından bazı benzerliklere dikkat çekiyor.

Meğer Avrupa uzun süre "kuzeydeki, tuhaf Protestan ülke" gözüyle baktığı İsveç’in üyeliğine yıllarca sıcak bakmamış.

Avrupalı ülkeler arasında İsveç için "özel statü" önerenler çıkmış.

Aynen bize yapıldığı gibi.

İsveç halkı da üyelik hakkında olumlu düşüncelere sahip değilmiş.

Christer Asp, 10 yıl önce İsveç halkına AB üyeliğiyle ilgili bazı şeylerin etraflıca izah edilemediğini ve bu yüzden hálá sorunların yaşandığını söylüyor.

Düşünün üyelik üzerinden 10 yıl geçmiş ve İsveç toplumunda AB ile ilgili sıkıntı yaratan şeyler hálá mevcut.

İsveç’in AB ile uyum sağlamakta zorlandığı konulardan biri ’çevre’ olmuş.

Şöyle ki:

İsveç çevre yasalarıyla ilgili Avrupa Birliği’nin çok önünde yol almış.

Asp, "AB’nin çevre yasalarına uymak için geri adım atmak zorunda kaldık. AB’nin bize yetişmesini bekledik" deyince şaşırmadım değil.

İsveç Büyükelçisi, Avrupa Birliği gözünden Türkiye’nin üyeliğinin sorunlarını sayarken de ’çevre’yi birinci sıraya koyuyor.

Nüfus, tarım, reformlar, Müslüman aidiyet sonra geliyor elçinin sıralamasında.

Christer Asp, "Kanımca çevreyle ilgili görüşmeler dört, beş yıllık bir zaman alacak" diyor.

Onun için "Çevre Yasası" çıktı ama daha yolun çok başındayız diyorum.

İstanbul Modern, dünyanın en iyi seyahat dergisinde

OYA Ezcacıbaşı küçük bir notla birlikte dünyanın en iyi seyahat dergilerinden Conde Nast Traveller’ı göndermiş.

Derginin mayıs sayısı yaklaşık 10 sayfasını İstanbul’a ayırmış.

"Pek revaçta olan yeni yüzüyle tarihi şehre yolculuk" diye şehri anlatan dergiye göre, İstanbul Modern yeni bir "haletiruhiye" içerisinde olan İstanbul’un ’fetiş’ yerlerinden biri.

Hatta, Guggenheim Müzesi’nin Bilbao’nun imajına yaptığı katkıyı pekálá İstanbul’a yapabilir.

HILLSIDE YÖNETİM KİTABINDA

İstanbul Modern
gibi bir başka başarı hikayesi olan Hillside da İngiltere’de yeni yayınlanan bir kitapta yer almış. Yönetim danışmanı Shaun Smith’in yeni piyasaya çıkan "Gör, hisset, düşün, yap" başlıklı kitabında başarılı şirketleri anlatılmış.

Virgin, Sony, Harley-Davidson, Apple, Land Rover’ın yanısıra Hillside’a altı sayfa ayırmış.

Türkiye için sevindirici haberler bunlar.

İstanbul’un atıklarını kontrol  altına alıyoruz

GEÇENLERDE İSTAÇ (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Atık Maddeleri Değerlendirme Sanayi ve Ticaret A.Ş) Genel Müdürü Osman Akgül aradı.

İstanbul’un atıklarıyla ilgili bazı rakamlar verdi.

Tıbbi atıkları İSTAÇ topluyormuş.

Şehriminizin tıbbi atıkları günde 27 ton imiş.

Genel Müdür, İstanbul genelinde 20 yatak üstü hastanelerin atıklarını topladıklarını ve hastanelerden yatak başı ücret aldıklarını söyledi.

"Hastanelerin atıklarını vermeme gibi bir şey söz konusu olamaz. Çünkü biz zaten yatak başı onlardan ücret alıyoruz" dedi.

Yani hastane atık vermezse de, ücretini ödüyormuş.

Akgül bu arada bir sanayi envanteri müjdesi de verdi.

Bir Alman şirketiyle ortak yapılan çalışmada 22 sanayi dalı tespit edilmiş. Ayrıca İstanbul’daki sanayi tesisleri de gezilmiş.

Neticede ortaya 200 sayfalık bir sanayi hammadde envanteri çıkmış.

Dolayısıyla tesislere giren ham maddeleri ve atıkları izlemek, kontrol altına almak bundan sonra kolaylaşacakmış.

Dileriz öyle olur, İstanbul zehirli atıklarından kurtulur.
Yazarın Tüm Yazıları