10 soru 10 cevap

Hepimizin aklına takılan, yanıt aradığı bazı ortak sağlık soruları olabiliyor.

Haberin Devamı

Bugünkü yazımızda bu sorulardan 10’unu yanıtlamayı düşündük. İşte o sorular ve yanıtları...

1-ALZHEIMER HASTALIĞININ ERKEN TANISI İÇİN TEST VAR MI?

Alzheimer hastalığının tanısında erken teşhis çok önemli. Bu nedenle uzmanlar erken teşhise yarayacak yeni testler araştırıyor.
Kanda amiloid beta 42 proteininin seviyesinin ölçülmesi Alzheimer riskini belirlemede işe yarayabiliyor. Bu proteinin yüksek seviyelerde olması Alzheimer’a yakalanma olasılığını çoğaltıyor. Alman araştırmacıların Alzheimer hastalarının kanlarında buldukları “mikro RNA”ların değerlendirilmesi üzerine yaptıkları yakın tarihli yayın, bu ilerleyici hastalığın kesin teşhisine ışık tutacak gibi görünüyor.
Elbette dikkatli bir nörolojik değerlendirme ve MR, PET-CT ve EEG gibi inceleme yöntemlerinin de gerekliliğini unutmamakta fayda var.

Haberin Devamı

2-TİROİD İLACI NE ZAMAN YUTULMALI?

Herhangi bir nedenle tiroid hormonu eksikliği söz konusu olduğunda yapay tiroid hormonlarıyla “yerine koyma tedavisi” gerekebiliyor. Tiroid hormonu kullanılırken en verimli sonucu alabilmek için bu hormonun aç karna alınması öneriliyor.
Benim önerim, tiroid hormonunu sabah kalkar kalkmaz ve aç karna almanızdır. İlacı her gün aynı saatte almak da çok önemlidir.
Demir ve kalsiyum destekleri ile kolesterol düşürücü ilaçlar (statinler) tiroid hormonunun emilmesini azalttığı için bu ilaçlarla birlikte kullanmamalısınız.

3-TRİGLİSERİD YÜKSEKLİĞİNDE İLACA NE ZAMAN BAŞLAMALI?

Eğer 12 saatlik açlıktan sonra alınan kan örneğinizde trigliserid seviyeniz 400 mg/dl üzerinde bulunursa testi iki hafta sonra tekrarlatın. Sonuç yine yüksek bulunursa bu durumu ciddiye alın.
Sakın hemen ilaca başlamayın. Önce kilo verin, sağlıklı bir kiloya ulaşın ve düzenli egzersiz alışkanlığı edinin. Alkolü kesin. Şekerli, unlu, nişastalı besinlerden uzaklaşın.
Bütün bu önlemlere rağmen 12 saat açlıktan sonra yapılan kan analizinizde trigliserid düzeyiniz hâlâ yüksekse durumunuzu doktorunuzla görüşmenizde yarar var.

4-COQ 10 NASIL KULLANILMALI?

Eğer bedeninize antioksidan destek kazandırmak istiyorsanız işe CoQ ile başlamak en etkili yollardan biridir. CoQ10’un marifetlerini daha önce de yazdım. Merak edenler internetteki Hürriyet arşivlerinden bulabilirler.
Ben bu desteği özellikle enerji üretimine yardımcı olduğu kalp dâhil tüm kasları desteklediği belleği güçlendirip kolesterol ile mücadeleyi kolaylaştırdığı için yıllardır kullanıyorum. Günde 30 mg’lık bir dozla başlamanız yetiyor. İki aylık kürler halinde kullanabilir. 1-2 aylık sürelerle ara verebilirsiniz. En doğrusu sabah kahvaltısında almaktır.

Haberin Devamı

5-UYKUDA SOLUNUM DURMASI NEDEN ÖNEMLİ?

Uyku apnesi olarak bilinen sorun, eskiye oranla daha sık görülmeye başladı. Bunun birinci nedeni obezite salgınıdır. Özellikle kısa boyunlu, büyük dilli, büyümüş bademcikleri ve kronik üst solunum yolu problemi olanlarda, gömlek yaka ölçüsü 45 cm.den büyük bulunanlarda birkaç kilo almak bile uykuda solunum durmalarına yol açabiliyor.
Alkol veya uyku ilacı kullanımı bu riski daha da artırıyor. Bazı ailelerde genetik bir eğilimin bulunabileceği biliniyor. Hipertansiyonu, şekeri, kalp damar hastalığı, tiroid tembelliği, reflü sorunu olanlarda da bu probleme yakalanma ihtimali daha fazla.

6-EL TİTREMESİ PARKİNSON’U MU GÖSTERİYOR?

Haberin Devamı

Elinde titreme hisseden herkes “Parkinson hastası mıyım?” diye korkuyor. Haksız da sayılmazlar. Çünkü el titremesi Parkinson hastalığının önemli belirtilerinden. Ancak her el titremesi Parkinson’a işaret etmez. El titremelerinin çoğu iyi huylu ve genellikle de genetiktir. Özellikle istirahat halinde değil de herhangi bir el hareketi (bir şeyi tutma, kavrama) esnasında meydana gelen el titremeleri çoğu zaman Parkinson hastalığı ile ilgili değildir.

7-DEPRESYON YAPAN HASTALIK VAR MI?

Depresyon bazı hastalıklara yakalanma olasılığını artırıyor, bazı hastalıklar da depresyona davet edebiliyor. Örneğin bazı beyin tümörlerinin, pankreas kanseri, akciğer kanseri ve lenfomaların depresyonla birlikte olma ihtimali daha fazla. Tiroid bezi yetmezliğinin de depresyona eğilimi artırdığı belirtiliyor. Kanda potasyum ve sodyum düşüklüğü, B vitamini ve demir noksanlığı da depresyon eğilimini tetikliyor. Karaciğer ve böbrek yetmezliğinin, kronik romatizmal hastalıkların, merkezi sinir sistemi hastalıklarının da depresyona neden olabilecekleri belirtiliyor.

Haberin Devamı

8-BALIK YAŞLANMAYI YAVAŞLATIR MI?

Balık, mükemmel bir protein kaynağı. Dokuların kendini yenilemesini ve tamirini kolaylaştıran kaliteli proteinler balıkta bol miktarda bulunuyor.
Balıkta bol miktarda bulunan omega-3 yağları damar sağlığını koruyor, kan yağlarını dengeliyor, kanı sulandırıyor, kalp ritim bozukluklarına engel oluyor, felç riskini, kalp krizi olasılığını azaltıyor. Bu yağların eklemlerin kayganlığını artırdığı, sinir sistemini desteklediği, belleği güçlendirdiği de iyi biliniyor. Yani yaşlılık sürenizde sizi üzebilecek sorunların çoğunu omega-3 yağları ya önlüyor ya da azaltıyor. Kısacası balık yiyenler daha geç ve daha sağlıklı yaşlanıyor.

Haberin Devamı

9-NEDEN AYNI HIZLA KİLO KAYBETMİYORUZ?

Vücudumuz yağ kaybetmekten hoşlanmıyor da ondan. Genetik kodlarımız fazla yağı depo enerji kaynağı olarak algılıyor ve herhangi bir açlık-kıtlık halinde hayatta kalmanın garantisi olarak kabul ediyor. Bu nedenle siz yağ vermeye devam ettikçe vücut yağ kaybını önleyen sistemleri devreye sokuyor.
Aslında diyet planlarının ilk haftalarında verilen kiloların çoğu su ve kas dokusu kaybıdır. Yağ kaybı başladığında kilo verme de yavaşlıyor. Siz kilo verdikçe durumunu tehlikede gören metabolizma hızını düşürüyor.
Çünkü vücudunuz “kıtlık ile rejim yapmak” arasındaki farkı anlayamıyor. “Kıtlık” genlerinizin milyonlarca yıllık problemi, “diyet yapmak” ise son 50 yılın modası. Bu nedenle diyet yapmak, yağlanmak üzerine kodlanmış vücudunuz için kazanılması güç bir savaş haline gelebiliyor.

10-HANGİ NODÜLLER KANSERLEŞİYOR?

Tiroid bezinde belirlenen her nodül kanser değildir. Ama bazı nodüllerin kanserleşme olasılığı daha fazladır. Erkeklerde, küçük çocuklarda, genç kızlarda rastlanan nodüller, tek nodüller, hipoaktif nodüller, sert, büyük ve zor hareket ettirilebilen nodüllerde kanserleşme sıklığı artıyor.
Ayrıca 60 yaşından sonra ortaya çıkan nodüllerde de kanser riski yükseliyor. Özellikle yaşlı erkeklerde çıkan yeni nodüllerin kanserleşme olasılığının daha fazla olduğu belirtiliyor. Bu kuşkulu durumlarda yapılacak en doğru girişim, ince iğne aspirasyon biyopsisi ile nodülden alınacak materyalin patolojik değerlendirilmesidir.

Yazarın Tüm Yazıları