Zayıflama çayları karaciÄŸeri hasta ediyor

Sağlık açısından son derece önemli olan bir konuyu kısa bir sürede kendimize benzettik!

Haberin Devamı

DoÄŸa mucizesi olan bazı bitkileri o kadar yanlış veya lüzumsuz kullanmaya baÅŸladık ki "bitkisel tedavi" artık tedavi olmaktan çıktı, "bir saÄŸlık sorunu" haline geldi. Önüne gelen herkes, aklına gelen her türlü "otu, çöpü, sapı, kökü" ilaç gibi öneriyor.        Â

ÇoÄŸunun iyi niyetle yapıldığından hiç kuÅŸku duymadığım bu bilimsel onaydan uzak tavsiyeler bazen tehlikeli olabiliyor. Nerede, nasıl yapıldığı kaç kiÅŸi üzerinde uygulandığı bilimsel olup olmadığı belli olmayan ön görüler insanlara onaylanmış güvenli saÄŸlık bilgileri gibi anlatılınca fayda yerine zarar veriyor. Biz de her yıl eskiden başımıza gelen olaylardan ders almadan yeni bir veya birkaç kötü örneÄŸi yaÅŸamak zorunda kalıyoruz. Bu bazen zayıflama tozlarıyla hayatını kaybeden KahramanmaraÅŸlı dondurmacı Ahmet Bey, bazen zayıflatıcı yosun kapsülleriyle genç yaÅŸta öbür dünyaya göç eden basın camiasından bir arkadaÅŸ bazen de genç bir yavrumuz olabiliyor.   Â

ÇAYLA ÇÖPLE KÄ°LO VERÄ°LMEZ!                    Â

Mesela son yıllarda zayıflamak ve forma girmek amacıyla içilen bitkisel çaylar, prostatı iyileÅŸtirmek amacıyla kullanılan sebze suları böbrek iltihaplanması veya adet düzensizliklerini önlemek amacıyla kullanılan bitki karışımlarına baÄŸlı karaciÄŸer hastalıklarına çok sık rastlanmaya baÅŸlandı. KaraciÄŸer uzmanı doktor arkadaÅŸlarımız (gastroenterologlar) infial içindeler. Söylediklerine göre bitkisel desteklerin veya ürünlerin yanlış kullanılmasına baÄŸlı karaciÄŸer hastalıklarında müthiÅŸ bir artış var. Bu ürünlerin içinde bulunan bazı toksik kimyasalların karaciÄŸer hücrelerine ciddi zararlar verdiÄŸini söylüyorlar. Özellikle zayıflama çayları olarak satılan ürünlerden çok ÅŸikáyetçiler.   Â

DOĞAL OLAN HER ŞEY ZARARSIZ DEĞİLDİR

Doğal olan her şeyin yararlı olduğunu düşünmek yanlış bir yaklaşımdır. Doğada da birçok bitki zararlı veya zehirli kimyasallar içerebiliyor. Ayrıca düşük dozlarıyla faydalı olabilen bu bitkisel kimyasallar fazla miktarlarda ya da uzun sürelerle kullanıldıklarında zararlı olabiliyorlar. Bu nedenle bitkisel destekleri kullanırken de dikkatli olmakta onlara da ilaç muamelesi yapmakta fayda var.

Tıbbi bitkileri bile doğru kullanmak beceri istiyor. Eğer dikkat edilmezse bu doğal mucizeler bile bazen zararlı toksik maddelere dönüşebiliyor. İster ekinezya, sarıkantoron, zerdeçal, ister ginseng, deve dikeni, meyan kökü, ısırgan kullanın, bilgisizlik her zaman sorun yaratabiliyor. Bitkisel bir tedavi önerisi ya da koruyucu mucizesi ile karşılaştığınızda biraz "mütereddit" ve "ihtiyatlı" yaklaşmakta fayda var.

Kadınların elleri daha mı kirli

Amerika’da Colorado Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir çalışmada, deneklerin ellerinde yerleşmiş 150 farklı mikroorganizma olduğu saptanmıştır. Araştırmaya katılan 51 kişide toplam 4700 farklı bakteri çeşidi belirlenmekle birlikte yalnızca 5 tanesi 102 elin hepsinde de bulunmuştur. Elde edilen bakteri çeşidinin fazlalığı kadar kadın deneklerin ellerinde daha fazla sayıda mikroorganizma bulunması araştırmacıları şaşırtmıştır.

Erkeklerin ellerinin daha asitli olması bu durumu açıklayabilir mi?

Bu teoriyi destekleyen, daha asit ortamlarda yaşayan mikroorganizma sayısının daha az olduğu dolayısıyla floranın daha yoksul olduğuna dair çalışmalar vardır.

Kadın ve erkek ellerinin terleme oranlarının farklı oluşu da bir başka neden olabilir. Epiderm tabakasının kalınlık farkı, hormonal farklılıklar da asiditeye etki edebilir. Kadınların daha fazla nemlendirici, yumuşatıcı krem kullanmaları da ortamın PH dengesini değiştirebilir.

Bir başka ilgi çekici saptama da, aynı kişiye ait sağ ve sol avuçlarda aynı bakteri türüne rastlama oranının yalnızca yüzde 17 olmasıdır. Deneklerin aynı ortamda yaşıyor olmalarına rağmen ortak bakteri türünün yalnızca yüzde 13 oluşu da şaşırtıcıdır.

Çalışmalar sırasında, düzenli el yıkamaya rağmen farklı bakterilerin bundan etkilenmedikleri gözlenmiştir. Yıkamadan sonra bazı türlerin sayısı azalmışken diğerleri artmıştır.

Ellerdeki bakterilerin önemli bir bölümü "patojen" (hastalık etkeni) değildir. Hatta bazıları hastalık yapabilecek etmenlere karşı koruyucu rol oynar. Araştırmacılar, elleri "anti-bakteriyen" (bakterileri yok edici ya da çoğalmayı önleyici özellikte) bir sabunla yıkamanın önemini kuvvetle vurgulamaktadırlar.

Depresyon ilaçları cinsel gücü de etkileyebiliyor

Depresyon ilaçlarının sık karşılaşılan yan etkilerinden biri de cinsel isteksizlik ve sertleşme sorunlarıdır. Son zamanlarda yapılan araştırmalar bazı depresyon ilaçlarının sperm sayısını azaltabileceğini gösteriyor. Bu nedenle eğer depresyon ilacı kullanıyorsanız ve benzer bir sorun yaşıyorsanız çekinmeden doktorunuzla konuşun. Sorununuza ilacınızın dozajını değiştirerek veya farklı gruptan bir antideprasan vererek çözüm bulunabilir.

Sigara içen gebelerin bebeklerinde yarık damak-dudak riski oluyor

Sigara içmenin gebelikte ne kadar zararlı olduğu çok kereler dile getirildi. İçilen sigaranın miktarı ile doğru orantılı olarak erken doğum, düşük yapma ve zayıf bebek doğurma riskinde artışların olduğunu biliyoruz. Çok yeni yapılan bir araştırmada sigaranın içerdiği nikotinin bir türevi kanda ölçülerek daha kesin kanılara varıldı. Sigara içen 500 gebe kadının kanında kotinin isimli madde araştırıldı ve bu sayede hastanın kendi söylediği sigara miktarına güvenmeyip, sadece bu madde ölçülerek içilen sigara miktarı ile ilgili kesin bir kanıya varılmış oldu.

Doğumsal bir anormallik olan yarık damak-dudak riskinin sigara içenlerde 2 kat arttığı belirlenmiştir. Özellikle gebeliğin ilk aylarında içilen sigaranın yarık damak ihtimalini artırdığı bilinmektedir. Bu bebekler bazen birkaç seri operasyon geçirmek zorunda kalmakta, aynı zamanda yetersiz beslenme, sık kulak enfeksiyonları, işitme kaybı, konuşma güçlükleri ve diş problemleri yaşamaktadırlar. Verilecek mesaj çok açıktır: gebe kalmayı düşündüğümüz andan itibaren sigara içmemeliyiz.

Bir hedef koyun

Hareketsiz bir hayatın içine düzenli egzersiz alışkanlığını yerleştirmek kolay bir değişim değildir ama başarılabilecek bir hedef olduğunu da bilmelisiniz. Bu başarının anahtarı ise önceden konulacak hedeflerdir. Bu hedef bazen kilo vermek bazen egzersiz süresini uzatmak bazen de solunum ve kalp kapasitesini artırmaktır. Bunu başarmak için en iyi yol ilerlemenizi bir çizelge haline getirip takip etmektir.

Elde ettiğiniz başarıları bulduğunuz her fırsatta ödüllendirmektir. Başarınızın sürmesini istiyorsanız açık hava egzersizlerine odaklanın. Egzersizin eğlendirici olmasına dikkat edin. Yıpratıcı egzersizlerden uzak durun. Egzersiz yoğunluğunuzu yavaş yavaş artırın. Egzersiz yoğunluğunun kapasitenize uygun olduğunu ölçmenin en uygun yolu konuşma testidir. Egzersiz yaparken konuşamıyorsanız muhtemelen fazla hızlı gidiyorsunuzdur. Ama şarkı da söyleyebiliyorsanız muhtemelen hızınız gereğinden düşüktür.

DİYET GÜNLÜĞÜ

Kilo vermeyi hızlandıran yiyecekler yoktur diyorsunuz ama hálá gazetelerde, televizyonlarda metabolizmayı hızlandırarak kilo verdirdiği söylenen reçeteler yer alıyor. Sizin fikriniz nedir?

Açlığı bastıran reçeteler

Soğuyan hava ile birlikte kilo verme girişimleri hızlandı. Bununla birlikte hızlı kilo verdiren ama uygulamalarında sağlık riski oluşturabilecek mucize listeler uzman olmayan kişiler tarafından sık sık tekrarlanıyor. Bu listelerdeki yiyecekler günlük hayatınızda sıklıkla kullandığınız, sofralarınızın vazgeçilmezi ve diyet listelerinizde zaten yer alan besinlerdir. Burada dikkat edilecek nokta bu yiyeceklerin sindirim sisteminizi yormadan, diğer yiyecek gruplarının alımlarını sınırlamadan ve en önemlisi sizi bıktırmadan tüketilmeleridir.

Vereceğimiz listedeki yiyecekleri illa ki belli saatlerde, belli yiyeceklerle, bir şeylerin içine karıştırarak, suyunu, tozunu çıkartarak tüketmenize gerek yoktur. Sağlıklı bir beslenme alışkanlığı edindirmeye yönelik bilinçli bir diyette tüm bu liste yer alabilir. Bu yiyeceklerin en önemli özelliği yemek yemenize rağmen ortaya çıkan açlık krizlerinizi ve tatlı isteğinizi kontrol altına almaya yardımcı olmalarıdır.

Yumurta, mercimek, nohut, kurufasulye, yeşil salata, yeşil çay, elma, armut, çorba, yağsız kırmızı veya beyaz et, greyfurt, tarçın, sirke, ceviz, fındık ve badem, yulaflı kahvaltılık gevrek.

Yazarın Tüm Yazıları