Yüz kızarması insana özgüdür!

“HARAMA hiç uçkur çözmemekle övünen” adama, toplumun başına bela olan oğlunu kastederek “Keşke helale de çözmeseydin” demiş Süleyman Nazif!

Haberin Devamı

Bir zamanlar Atatürk’e, 27 Mayıs’a övgüler düzerken ani bir dönüşle; “Çanakkale’de komutanın Mustafa Kemal değil, Liman Von Sanders olduğu”, “Lozan Antlaşması’yla 5 milyon kilometrekareden 780 bin kilometrekareye küçülmemizin neresinin başarı olduğu”, “(Atatürk’ü kastederek) Zeybek oynamakla çağdaş olunamayacağı” gibi gerçekleri(!) bulup çıkaran, askeri de ‘militerler’ şifresiyle aklı sıra alaya alan bir yazarın oğulları da, bu anekdotu hatırlatırcasına genetik hasletleri ve asaletleriyle Türkiye Cumhuriyeti’ne, kurucusuna ve koruyucusuna ‘taşların bağlı olmasının verdiği güven ve cesaretle’ yazılı ve görsel yayın yoluyla saldırıyorlar. 

Yüklendikleri misyon ve aldıkları bedelin hakkını vermek için günün modası olan darbe girişimlerini bulup(!) çıkararak ve günlerce gündemde tutarak, yüzlerine vuran iç güzellikleriyle bu ülkede demokrasinin yerleşmesine kendilerince büyük katkı sağlıyorlar! Ne var ki; bir kısım güvenlik, yargı ve istihbarat elemanları ile CIA’nın desteğine, TSK’dan ihraç edilmişlerle henüz içerde sırasını bekleyen ihanet odaklarının hizmetine rağmen her tertipte mutlaka çuvallıyorlar. Çünkü; akıl ve vicdanları mühürlü olduğu gibi askeri bilgi ve kültürleri de sıfıra yakın!

Haberin Devamı

Harp oyunu, plan tatbikatı, seminer, faraziye gibi kavramlardan habersiz, Silivri iddianamesiyle yarışacak kalınlıkta planlar düzecek kadar beceriksiz, askerin böyle iğrenç plan ve tertipleri yapacağına, sonra da yıllarca saklayacağına herkesin inanmasını bekleyecek kadar da idraksizler!

‘İçerdekiler’den sağladıkları eski bir belge veya dokümanı teknik olanaklarla zenginleştirirken(!) askeri terminoloji ve usullere uymayan cahilane montajları işin ehli olanlarca hemen fark ediliyor ama onların hedef kitlesi bayilerdeki gazetelerin sadece manşetlerini okuyan ya da işsizlikten TV seyrederek vakit dolduranlar olduğu için, kanıtsız, belgesiz düzmece iftiralarına gerçekmiş muamelesi yapıp kervana katılan tarafsız(!) basın ve medyanın da katkılarıyla infaz timleri halinde zihin bulandırma işlevini olabildiğince sürdürüyorlar.

Haberin Devamı

‘KUZULAŞTIRILMIŞ ORDU’

‘Üst makamlardan verilen listeye göre’ oluşturulan peşin suçlu(!) listesinin oluşturulmasında ise muhtemel taktik şöyle: Varsa, bir çürük eleman ve onun altına/üstüne eklenmiş ‘kuzulaştırılmış ordu’ planına uymayan kişilikli, yurtsever, yürekli askerler. Sonra gelsin gözaltılar, tutuklamalar, mahkemeler... 14 yaşından itibaren aile özlemi çekmiş, ömrü nöbetler, tatbikatlar, denizde, karada, havada doğal zorluklarla, maddi-manevi yokluklarla geçmiş, cefakâr ve fedakâr insanlar, ‘bir kadın memesine memleketi satacak’ kadar yüce(!) duygulara sahip ‘kiralık müfteri’lerin sıçrattığı çamuru temizlemek için çırpınıp duruyor. Çünkü onlar, insani gelişimini şeklen tamamlamış olanların anlayamayacağı namus, şeref, yüz kızarması gibi erdemlere sahipler. Tek övünçleri olan, vatan bayrağına sarılarak son yolculuğa uğurlanmak ayrıcalığının böyle iğrenç tertiplerle gölgelenmesi ağırlarına gidiyor. Bilinçli vatandaşa gelince, haberlerde, tartışma programlarında aynı senaryolar, aynı maskeli, kadrolu, ödenekli kişiler ve yalanlardan bıkmış, ilgisini, inancını kaybetmiş bir halde ‘Artık yeter’ diye isyan ediyor ve adeta İzmirli gazeteci, şair Bıçakçızade İsmail Hakkı (Nakid) Bey’in aşağıdaki mısralarını tekrarlayıp duruyor:

Haberin Devamı

“Ne hürriyet, ne istibdâda mâildir dil-i zârım

Hükümetten de, insandan da, dünyadan da bîzarım”.

Reşit ÇAĞIN

 

Kıssadan hisse

 

KASTAMONU’luların maçlarda şöyle tezahürat yaptıklarına ilişkin yaygın bir espridir...

“Ka ka ka si si si Gastamonu Gastamonu dep dep dep!..”

Gol yiyince de, şöyle derlermiş:

“Saymeyooz, Saymeyooz!..”

 

Uğur Mumcu boşa mı çaba harcadı

 

UĞUR MUMCU’yu bir 24 Ocak günü hain pusuda kaybettik... Artık, kitaplarında ve makalelerinde yaşıyor... Onu en güzel anlatacaklardan biri de dava arkadaşı, ‘ağabeyi’ M. Emin Değer’dir.

İşte ondan bir alıntı:

Uğur Mumcu bir yazısında şöyle seslenir: ‘Ben Cumhuriyetçi’yim, Çünkü ben Kemalist’im, Çünkü ben Kuvayı Milliye’ciyim, ben Bağımsızlıkçı’yım...’ Bunlar için ölümü göze aldığını haykırır. Uğur öyle bir ses ve öyle bir kalemdir ki, toplumda her kesim, sevmeyenler bile, dürüst, gerçekçi ve gerçeklerin dili olduğu için, ona en azından saygı duymuştur... O hain tuzağın toplumda yarattığı tepki, eksilmeyen, dahası giderek artan sevgi, yıllar geçmesine karşın her ölüm yıldönümünde, başka hiçbir aydına gösterilmeyen ilgi, bu duygunun kaynağı olan dürüstlüğün popülizme kaçmayan gerçek bir halk sevgisi ve gerçekçiliğin bayraklaşan göstergesidir. Toplum, onu kendi sesi olarak aramakta ve anmaktadır. 12 Eylül’ün sindirilmiş toplumu, Uğur Mumcu’nun susmayan dili ve onu toplumla kaynaştıran kaleminde ve dilinde kendi istemlerinin söylemini bulmuştu. Ayrıca, Mumcu’ya gösterilen ilgi, Cumhuriyet’in temelindeki değer yargılarını savunan bir kaleme duyulan saygıdır, sevgidir. ‘Kuvvayı Milliye’ bilincinin, devrimci öfkenin, antiemperyalist düşüncenin ve bağımsızlık özleminin bayrağına olan saygı ve sevgidir.”

Haberin Devamı

Mumcu’yu, 17. ölüm yıldönümünde bugün saygı ve sevgi ile anıyoruz.

‘Cumhuriyet’ soruyor:

“Uğur Mumcu boşa mı çaba harcadı? Cinayetleri işleyenler kimlerdi, taşeron muydular? Nasıl devşirildiler?”

 

Art niyetsiz bir anayasa olmaz mı

 

BU ülkede Anayasa değişmesin diyen yok. Sağcısı, solcusu, milliyetçisi, muhafazakârı, sosyal demokratı, liberali hepsi hemfikir.

Kariyerleri boyunca, savaşma ve imha etme eğitimi ile yetişmiş, teçhizatlarında kelepçe bulunmayan insanların 30 sene önce yazdığı Anayasa ile 2010 yılında ülke yönetmenin zorluğu malum.

Bütün sorun mevcut Anayasa’yı hangi zihniyetin değiştirecek olmasından kaynaklanıyor.

İktidar endişeleri görmüyor, görmek istemiyor, anlamamazlıktan geliyor.

Haberin Devamı

Daha 10 sene önce ‘Demokrasi amaç değil araçtır’ ve daha 10 gün önce ‘Laf ağızdan bir kere çıkar’ diyenler şimdi kendilerine yapacakları ‘demokratik anayasa’ için kendilerine kayıtsız şartsız güvenilmesini istiyorlar. Kusura bakmasınlar ama ağızları ile kuş tutsalar bu gerçekler değişmez. Atacakları her makul, her olumlu adım da bile toplumun ‘Acaba bunun altında hangi art niyet var?’ sorusu ile karşılaşacaklar.

17 Ağustos depremi sonrası mahkûm olan müteahhitlerin yapacağı binada oturmak zorunda kalmaktan yaşanacak endişe gibi bir şey bu duygu.

Cem TOKER

 

GÜNÜN SÖZÜ

 

“Erkek yaşını saklamaya, kadın ise saklamamaya başladığı zaman yaşlanmıştır.” (Peru atasözü)

Yazarın Tüm Yazıları