Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Marka Konferansı’ndaki yoga eğitmeni Julie Montagu

Julie Montagu’nun adını, ilk defa Banu Zeytinoğlu’ndan duydum.

Haberin Devamı

Benim sporun her türlüsüyle ilgili olduğumu ve tabii yoga da yaptığımı bildiğinden, “Bak böyle ilginç birisi var bu sene Marka Konferansı’nda” diye bana kısacık bir bilgi yollamış.
Banu bir şey ilginç dediği zaman insan bir duruyor.
Çünkü Banu’ya saygım var. Ben de bir araştırayım dedim...
Başladım.
Julie Montagu, Flexi Foodie diye bir akademinin kurucusuymuş.
Gündelik hayatın bize yaşattığı onlarca stres içinde, beslenmeden yogaya, sağlıklı ve faydalı yemek tariflerinden bunları uygulamaya kadar, hayatımızı nasıl daha kolay sağlıklı kılabiliriz diye e-eğitimler düzenliyormuş.
Acaba Julie’yi diğerlerinden farklı ve bu kadar başarılı kılan nedir diye düşünüp hakkında azıcık daha okumaya karar verince, vardığım bir yerde kalakaldım.
Kocası Luke ve başına gelenler...
Julie’nin kocası Luke, İngiltere’de Sandwich Kontu.
Yani aristokrasinin kalbinde dört çocuklu bir ailesi var Julie’nin.
Gel gör ki, kocası Luke, bir gün yataktan kalkamayacak kadar kötü hastalanıyor.
Hastalığının nedeni ise reçeteli ilaç bağımlılığı!
Doktor kontrolünde, reçetesi yazılmış ilaçlara bağımlı halde neredeyse komada bir hayat...
Öylesine bir bağımlılık ki bu, herhangi bir madde bağımlılığı gibi tedavi edilmesi gereken, yıllar sürebilen bir hastalık.
Basit bir ağrıyla baş edeyim derken onun yan etkisine başka ilaç, bunun etkisine başka ilaç, her birinin bağımlılığa neden olmasıyla dozların yetmemesi ve nihayetinde açılan davaların kazanılmasına giden bir sancılı durum ve aylarca tedavi görmek için rehabilitasyon merkezlerinde yatan Luke...
Julie, kocasının bu sağlık sorunuyla boğuşurken, bir de onlarla bu yüzden görüşmek istemeyen arkadaşları, konu komşu ve çevre tarafından dışlanmış bir hayatın içinde buluyor kendini. Çocukları okul arkadaşları bile dışlıyor... Babaları bağımlı diye...
Hayatı “normal” devam ettirmek adına, kendine her şeye rağmen iyi bakmak, ruh ve beden sağlığını korumak için yoga derslerine başlıyor ve bugün sahibi olduğu bu akademiyi de eğitmen olduktan sonra, mahallede dağıttığı “Yoga dersi verilir” broşürleriyle kuracak hale geliyor.
Neyden etkilendim biliyor musunuz?
Julie’nin bunların hepsini olduğu gibi anlatmasından.
Ne kendini acındırmak, ne bir şeyleri olduğundan farklı anlatmak ihtiyacı duyuyor.
Aslında bana sorarsanız şu anda bizim ülkemizin de çok ciddi yarası olan “ilaç bağımlılığı” konusunda, hele de soyadını düşünürseniz ciddi bir sorumluluk almış.
Bizde herhangi bir “ünlü” veya ne bileyim kraliyetimiz yok ama başımızdakilerden birinin ailesinde böyle bir bağımlılık sorunu olsa, sizce bunca açık yüreklilikle herkesle paylaşır mı?
Şeker alır gibi ilaç alıyoruz bu ülkede.
Kimi zaman yakın çevremde herkesin ufacık bir ağrıda bile hemen ilaç içmesini şaşkınlıkla karşıladığım için ben yadırganıyorum.
Ağzından “başım ağrıyor” cümlesi çıkan, cebinden de hap çıkarıyor.
“Yahu bir su iç ilk önce, susuz kalmak da baş ağrısı yapar” diyorum, yok.
Suyu ilaç için içiyoruz.
Ve Julie Montagu, hayatının işte o en zor ve çalkantılı döneminde “sağlıklı beden ve ruh” diyerek yoga olayına girip bugüne gelmiş ya, o yüzden aslında hikayesi onu farklı kılıyor.
Daha fazla anlatmak istemiyorum; çünkü insan kendi hikayesini en iyi kendi anlatır.
Bu da onun hakkı.
Hakkında okudukça ve yazdıkça şu da geldi içimden; insanın başına gelen en mahrem, en tatsız şey, onu hayata bağlayan en beklenmedik gücün de ta kendisi oluyor.
Her başarının altında, amma derin sarsıntılar var değil mi aslında?
Hani “hayat sana güzel” derken bir durmak lazım...
Ve... Aklıma Leonard Cohen’in o dizesi geldi;
“Her şeyde bir çatlak vardır... Ve ışık da o çatlaktan gelir.”
Yonca
“süper acemi yogi”

Yazarın Tüm Yazıları