Yasemin Candemir

Kara Kışı Ruhumuz Sever Ama Cildimiz Asla!

17 Şubat 2021
Ahh kış! Sürekli yağan kar, evde sıcak geceler, buğulanmış camlar ve kakao bardağıyla geçen kaygısız günler. Eğer bir Disney filminde yaşıyorsanız bu şartlar geçerli. Ama geri kalanımız için kış tipik olarak soğuk, kuru, insanın enerjisini emen ve cildini yoran bir hava demek.

Cildimiz suyu içimizde tutan bir bariyerdir. Bu nedenle kuru ve soğuk havalarda su buharlaşmadan çıkar, gider. Kışlık cilt bakımı, bariyeri güçlendirmeyi ve proaktif olmayı gerektirir. İçinde bulunduğumuz pandemi döneminde antibakteriyel sabunlardan uzak duramıyoruz ama en azından kremsi temizleyicileri tercih etmeliyiz.

Yağlarla gelen nem

Dışarıda donarken evde uzun ve sıcak bir duş almak cazip geliyor olabilir ancak bu, cildinizin ihtiyaçlarının tam tersi bir harekettir. Sıcak su, cildinizden doğal yağları soyar ve ekstra kurumasına neden olur. Bunun yerine, ılık suyla kısa sürede, Isana Duş Yağı ile duş almalı, küvet keyfini rafa kaldırmalısınız. Ve geceleri cilt bakım rutininize (tüm vücut için) bir yağ eklemelisiniz.

Cildinizi geceden mühürleyin

Yağ sadece uyurken onarıcı büyüsünü kullanacak, aynı zamanda cildinize koyduğunuz her şeyi mühürleyip, sabaha kadar güvenle kilitleyecektir.

Aynı işlemi yüzünüz için de yapmalı, organik nar çekirdeği yağı, badem yağı ve E vitamini içeren yüz bakım yağlarını avucunuza alıp, iki elinizin arasında ısıtmalı ve aktif bileşenleri uyarmak için yüzünüze bastırmalı ve 30 saniye bu şekilde tutmalısınız. Bu uygulama katmanlı ürünleri cildinizde daha derine itmenizi sağlar.

Nemli derilerle soğuğa çıkmayın

Ellerinizi, yüzünüzü yıkadıktan sonra iyice kurumadan dışarı çıkmamalısınız. Nemli cilt ile soğuk havaya çıkmak daha fazla parçalanmasına neden olur. Tıpkı kuruyan dudaklarınızı yaladıktan sonra daha kötü olması gibi. Mümkünse duş aldıktan hemen sonra nemlendirici uygulayıp yeterince kuru ve dinlenmiş bir ciltle dışarı çıkmalısınız. Haftada bir yapacağınız peeling uygulaması için ise kış aylarına özel olarak krem formunda hassas temizleyicileri seçmeli, yüzünüze güneş kremi uygulamadan dışarı çıkmamalısınız.

Yazının Devamını Oku

Saçlarınız Bu Ara Haddinden Fazla mı Dökülüyor?

19 Ocak 2021
Stresle bağlantılı bir saç dökülmesi türü olan “Telogen Effluvium” pandemi sırasında daha yaygın hale geldi.

Strese bağlı saç dökülmesi ve incelmesi, özellikle COVID-19 döneminde birçok insanın karşılaştığı bir durum ancak yeterince tartışılmıyor. Eğer sizin de saçlarınız özellikle banyodan sonra açılmıyor ve haddinden fazla dökülüyorsa siz de aynı sorun baş göstermiş olabilir.  ABD’de bu sorun yüzünden Vegamour ve Nutrafol gibi ürünler çılgınca trend oluyorsa nedeni çoğunluğun bu problemi yaşıyor olması. Kafa derisinin ön ve tepe kısımlarında ortaya çıkan saç sorunu için ilk ve en önemli adım bir dermatoloğa görünmeniz.

Telogen effluvium, geçici ve strese bağlı olduğu için saç dökülmesinden farklı olan başka bir saç dökülmesi şeklidir.

Deniz kolajeni, zerdeçal ve yosun...

En başından itibaren bir profesyonel ile çalışmak, etkisiz ürünlere veya saç dökülmenizin arkasındaki nedenleri hedeflemeyen ürünlere para ve zaman kaybetmenizi önlemeye yardımcı olabilir. Bu problem karşısında hızlı çözüm almak istiyorsanız aramanız gereken bileşenler arasında mutlaka deniz kolajeni, zerdeçal, yosun, at kuyruğu yer almalı. Bu yapı taşları adı da verilen bileşenler, saç büyümesi için yapı taşları sağlamaya yardımcı olur. Dışarıdan takviye alacaksanız bunların içinde de mutlaka A, C, D vitaminlerinin yanı sıra çinko ve selenyum da olmalı. Montgomery Dermatology’den Rina Allawh, bu içerikleri randomize, çift kör ve plasebo kontrollü olarak denediklerini ve sonuçların muhteşem olduğunu söylüyor.

Elbette minoksidil içeren ürünler de strese bağlı saç dökülmelerinde çok işe yarıyor. Ama o kadar işe yarıyor ki vücudun diğer bölgelerinde de kıllanma artışı olabiliyor. Bu yüzden Dr. Allawh, bu tip içeriklerin mutlaka doktor kontrolünde kullanılması gerektiğinin altını çiziyor.

Alınması gereken önlemler;

-Saçınızı sıkı sıkı toplamayın. Hatta sıkıntı basmazsa gece bile açık bırakıp yatın.

-Köpüren şampuan iyi değildir. Bu sadece fazla sülfat içerdiğini gösterir. Siz en iyisi Ph değeri 5.5 olan ürünleri tercih edin.

Yazının Devamını Oku

Belirsiz Geleceğin Tek Çıkışı Sanatla Uğraşmak...

23 Aralık 2020
UNESCO, insanları tehlikeli bir geleceğe hazırlamak için herkese sanatçı gibi düşünmeyi öneriyor.

1930'larda İtalyan fütüristler, mutfağın çelikle tatlandırılacağı bir gelecek bekliyorlardı. Bunu hayata geçirmek için bir 30 yıl daha beklemeleri gerekti. İtalyan fütüristlerin gelecek okur yazarlığından bugüne, UNESCO’nun yeni düzenlediği zirvenin konusu geleceğin 'hayal etme kapasitesi' ve dünyayı alçakgönüllülükle yeniden şekillendirmekti. Fütürizm savaş olmaktan, gelenek düşman olmaktan çıkmak zorunda ve iyi sanat gelecek okuryazarlığının gizli silahı olma yolunda.

Örneğin önümüzdeki yıl mayıs ayında San Francisco Modern Sanat Müzesi'nde büyük bir retrospektifin konusu olacak olan Fluxus öncüsü Nam June Paik'in fütüristik sanatını düşünün. 1960'ların başında Paik, insanların ekrandaki görüntülerle etkileşime gireceğinin televizyonların kitle iletişim araçları haline geleceğinin öngörüsünü kurmuştu.

Sosyal medyanın atası

Etkileşimler, çağdaş standartlara göre ilkeldi, çoğunlukla katot ışınlarının mıknatıslarla manipülasyonunu içeriyordu ancak Paik, sonunda herkesin medya içeriğinin yaratılmasına ve tüketilmesine doğrudan katılma olasılığını ortaya koymuştu. Sosyal medya etkileşimi bile Paik’in öngörüsüydü.

Yakın bir zamanda kavramsal tasarımcı Shahar Livne, atık plastik ve melez bir malzeme olan plastiglomeradan nesneler yapmaya başladı. Livne’in el yapımı plastiglomera kapları, petrol bazlı ürünlerin artık üretilmediği ve plastiklerin hayatımızdan çıktığı bir gelecek öngörmek için tasarlandı. İsraf ve arzunun fiziksel olarak yan yana gelmesi, gelecek ve geçmişle iç içe geçmiş ilişkiler ağımız hakkında sorular uyandırıyor.

Sanatla tanışmanın ve kendini tanımanın tam zamanı!

Gelecek herkesin sanat düşünmesiyle değişecek diyor UNESCO. İnsanların kolektif bir değişim yaratabilmek için sanatla daha çok uğraşmaları gerekiyor bu durumda. Seramik, çini, resim, müzik, ahşap oymacılığı gibi kendinize bir hobi bulmanız hem insanın değişimi, hem toplu bilinç oluşturulabilmesi için neredeyse bir zorunluluk.

Sanat, olası geleceklerle boğuşmak için daha pozitif bir gelecek ihtimali yaratıyor. Tüm affedilemez kusurlarına rağmen Fütüristler, sanatın günlük yaşamdaki yeri konusunda haklıydılar. Sanat okuyup, yazmak, sanatın bir ucundan tutmak belli ki tahminlerin çok ötesinde sonuçlar doğuracak.

Yazının Devamını Oku

Kalbiyolojik Ailelere Destek Olmanın Yolları

10 Aralık 2020
Türkiye’de kimsesiz çocukları bir aile gibi sahiplenen derneklerden biri Kırmızı Çocuklar Derneği. Kırmızı demelerinin sebebi her birinin istemeden de olsa kırmızı çizgili çocuklar olmaları. Dernek o çizgileri sonsuza kadar silmek için savaşıyor.

Oggusto’nun kurucusu Özlem Güsar Kırmızı Çocuklar Derneği için yılbaşı hediyeleri kampanyası dizayn edince haberim oldu dernekten. Kurucusu tasarımcı Simay Bülbül. Babasının vefatından sonra Darülaceze’de bulmuş kendini. Gönüllü Anne olmak istiyorum deyince tek soruları “Her zaman vakit ayırabilecek misin?” olmuş. İki sene boyunca her salı Darülaceze’nin kapısındaymış gerçekten de. Her hafta kurumdaki çocuklarla oynayabilmek için aktivite düşünmüş, oyunlar tasarlamış ve tüm gününü orada geçirmiş. Sonra koruyucu annelik serüveni başlamış Bülbül’ün. Canı gibi sevdiği oğlu Yaşar’a anne olduktan sonra hamile olduğunu öğrenmiş. Şimdi her iki çocuğunu da büyütüyor ve biyolojik annelikle kalbiyolojik annelik arasında hiç fark olmadığını anlatıyor herkese.

Bülbül’ün Kırmızı Çocuklar Derneği’ni kurması da koruyucu annelik sonrasına rastlıyor. Derneğin esas misyonu kimsesiz çocuklara aile olmak, aile bulmak. Songül Öden oyunlarından kazandıkları ile destek olmuş, sanatçılar sergileriyle derneği yaşatmaya çalışmışlar. Çocukların hayatlarını sürdürebilmeleri için eğitim bursu veriyor, Kırmızı Karavan’larında çocuklar için tasarım ürünler üretip satışa sunuyorlar. Amaçları çocukların daha iyi koşullar altında, toplumsal sorumluluğu gelişmiş bireyler tarafından sorumluluk altına alınmasını sağlamak.

Evli ya da bekar herkes koruyucu aile olabilir!

Türkiye genelinde aile koruması altındaki çocuk sayısı 6 bin civarında. Dünyada koruyucu annelik oranı yüzde 77 iken biz de çok düşük. Örneğin İstanbul’da sadece 431 aile koruyucu statüsünde. Eğer kendinizde koruyucu aile olacak gücü bulamıyorsanız bile Kırmızı Karavan’la ya da vereceğiniz düzenli burslarla derneğe destek olabilirsiniz.

Evli ya da bekar, düzenli gelire sahip herkes koruyucu aile olabilir, yuvalarını, sofralarını ve kalplerini bir çocuğa açabilir hatta giderleri için devletten destek de alabilirsiniz.

Yazının Devamını Oku

Dünyanın Yeni Sorunu; Bu Kadar Çok Gençle Ne Yapacakları?

13 Aralık 2019
Kayıtlı tarihin hiçbir yerinde, dünyamız demografik olarak bu denli bozulmamış, yaşlı insanlar zengin ülkelerde, gençler ise zengin olmayan ülkelerde yoğunlaşmamıştı. “Gençliğinize dikkat edin, yoksa yaşlılığınızda sizi rahatsız edecekler” denen kadim söz ilk defa gerçeğe dönüyor.

İnsanlığın en genç kesimi (10 ila 24 yaş arası) gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor.

Örneğin her ay, bir milyon Hintli 18 yaşına giriyor ve iş arıyor. Genel olarak, bugünün küresel gençliği, yakında ebeveyn sayısını geçecek. Yeni dönemin gençleri ebeveynlerinden daha hırslılar, bu da yaşlılarının onlara sunduğu şeylerden bıkmaya eğilimli olmalarını sağlıyor.

Gençler iş istiyor

Ekonomist Charles J. Kenny, “Bakın dünyanın fakir ülkelerinde bir gençlik şişmesi var ve bu harika diyemezsiniz” diyor.  Aksine onlara “Cevap vermeye hazır bir ekonomiye sahip olmalısınız”. Her yıl, genç nüfusa sahip ülkelerin tahmini olarak 12 ila 17 milyon arasında iş fırsatı yaratması gerekiyor.

Dünya çapında, genç işçiler güvencesiz. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün yakın tarihte yayınladığı rakamlara göre, dünyada her beş gençten ikisi yoksul ya da ücretli iş bulamıyor. Çok azının düşük ücretli ve yasal koruma sağlayan işleri var; kadınlar ise dünyanın her yanında kötü durumda.

Amerika Birleşik Devletleri'nde, 16 ve 29 yaşları arasındakilerin yaklaşık yüzde 17'si ne okula gidiyor, ne de çalışıyor.

Hırs yüksek, destek az!

Bebeklerimizin ölme olasılığı artık daha düşük ve dedelerimiz daha uzun yaşıyor. Kadınlar daha az çocuğa sahip ve doğumda daha az bebekleri ölüyor.

Yazının Devamını Oku

Yüzün İle Boynun Arasında Cilt Farkı Varsa Bir Şeyler Yanlış Demektir!

1 Kasım 2019
Bir yanda cildinin rutin temizliğini bile unutanlar, diğer yanda her şeyin aşırısını yapanlar. Siz iyisi mi kendini güzellik uzmanı ilan eden herkese inanmayın.

Hangi  güzellik uzmanına sorsanız “Haftada en az iki defa peeling yapmalı” diyor ya, siz bu safsatalara da kulağınızı kapatın. Haftada iki defa peeling yapmak cilde iyi gelmez. Aksine cildi zedeler, tahriş eder ve canlılığını kaybettirir.

Cilt kuralları yazarı Debra Jaliman ve ATX Dermatoloji’nin sahibi Dr. Ted Lain’e göre aşırıya kaçılan cilt alışkanlıklarını bu yazıda topladım... 

Aşırı peeling

Eğer kişi boynundan daha koyu görünen bir yüze sahipse, bu cildinin bol bol salisilik ve glikolik asitle karşılaştığının bir göstergesi. Retinoller ve sonik temizleme sistemleri de aşırıya kaçıldığında cildin dengesini bozmakta usta. Haftada bir peeling yapmak kesinlikle yeterli...

Yüzüne çok dokunma

Keşke herkes yüzüne dokunmayı bıraksa. Akne, lekeler, izler gibi yüzde göze çarpan hangi sorun varsa çoğu parmaklardan yüze akan bakteriler yüzünden.

*Bu arada telefonlar ve kulaklıklar da tonlarca bakteri barındırıyor, bu nedenle her gün bu aksesuarları temizleyin.

O sivilceyi sıkma

Yazının Devamını Oku

Yüzünü Yıkaman İçin Rehberin Olmaya Hazırım!

3 Ekim 2019
Annenizin “Hadi kalk kızım yüzünü yıka” dediği zamanları hatırlıyor musunuz? Ne kadar haklı olduğunu anlamak için yaşımın 30 küsurlara gelmesi gerekti.

Cilt güzelliğinin temeli, yüzü temiz tutmak olduğu halde, makyajıyla yatağa giren genç kadın sayısı hiç de az değil. (30 yaşını geçmiş hiçbir kadının bu hatayı yapacağını sanmıyorum.) 

Gün boyunca yüzümüz bakteri, farklı kirleticiler, virüs, ölü cilt hücreleri ile kaplıdır. İyi bir yıkama yapmazsak 24 saatte bile cildimiz kalın bir kir tabakasıyla kaplanır ve bu da nemlendirici ve makyaj ürünlerinin cilde nüfuz etmesini zorlaştırır.

Neden sivilceniz var?

Yıkanmamış, susuz kalmış bir cilt, pürüzlü, kırışmış ve yaşlı görünür. Cildin altındaki minik bezler, cildi dış dünyanın tehlikelerinden korumak için sebum denilen bir yağ üretir. Yüzeyde aşırı kir birikmesi, foliküllerin tıkanmasına, sebumun ter ve ölü cilt hücrelerin arasına sıkışmasına neden olur. Ciltteki sebum eksikliği ise iltihaplanmaya yani sivilceye yol açar.

Yüzünüzü doğru dürüst yıkamıyorsanız, akne oluşumuna yol açan gözenekleriniz tıkalı demektir. Cilt bu susuzluk yani hidrasyon durumundan kaynaklanan şiddetli kuruluk ve tahriş problemleri yaşayabilir. Siz temizliğe vakit ayırmadıkça, kirli ve yüksek derecede yaşlı görünen bir yüzle yaşamaya maruz kalırsınız.

Günde iki defa, bir dakika boyunca...

Cilt bakım rutini yaparken, genellikle yalnızsınızdır, banyonuzda ya da sessiz bir yerdesiniz, sadece siz ve aynanız varsınızdır. Hadi bakın aynaya. Biraz dikkatli bakarsanız cildinizin ihtiyacı olanları net olarak görebileceksiniz. Rahatlatıcı bir müziğe ihtiyacınız varsa açın, en azından 10 dakikayı cildinizle baş başa geçirin. İçinizden 60’a kadar sayarak yüzünüzü bir temizleyiciyle masaj yaparak ovalamak ve durulamak sadece cildinize değil, kendini yorgun hisseden zihninize de iyi gelecek. Günde bir dakika sürecek bu temizleme işlemini günde iki defa yapmanız yeterli.

Temizleyicinizi pH açısından dengeli ürünlerden seçin, yüksek pH’ın sanıldığının aksine bakteriler için mükemmel bir üreme alanı olduğunu unutmayın. “Her gün iki defa temizleme yapmak için çok yorgunum” diyenler unutmayın 16 yaşından sonra bu ritüeli atladığınız her gün size 40 yaşından sonra derin yaşlılık çizgileri olarak dönecek. Duşun altında yüzünüz temizlenmez ve hızla kırışırsınız. Peki hala o bir dakika için yorgun musunuz?

Yazının Devamını Oku

Hücrelerimizin de Duyguları Var!

9 Eylül 2019
Eylül ayı detoks ayıdır. Yediklerimize, içtiklerimize dikkat etmek, spor yapmak, vitaminlerle desteklemek gerekir. Ama kış öncesi duygusal detoks yapabilmek de vücut detoksu kadar önemlidir.

Dünyada emotional (duygusal) detoks olarak da geçen arınma biçimi, olumsuz duygulardan arınmanız gereken bir süreci yaşatır size. İçinizde tutabileceğiniz olumsuz duygular (öfke, üzüntü, hayal kırıklığı, korku, endişe, kıskançlık, düşük benlik hali) gibi stres nedeni hisler, kronik hastalıkların başlangıç noktası sayılır.

İlk olarak Dr. Candace Pert’ün “duygu molekülleri” başlığı altında kaleme aldığı “duyguların, hücrelerin biyolojisini değiştirebileceğini” anlattığı makalesinden bahsetmek gerek. Yazıldığı 1997 yılında pek önemsenmeyen ama bugün tıp fakültelerinde referans eser kabul edilen yazı, hücrelerimizin hem olumlu hem de olumsuz duygulardan müthiş derecede etkilendiğini anlatıyordu.

Kanıtlanan araştırma, neşe, sevgi, nezaket, şefkat, empati, mutluluk ve mutluluk gibi iyi duygular yeni ve sağlıklı hücre büyümesine, olumsuz duygular ise hücre bozulmaları ve ölümlerine yol açıyor.

Örneğin, boşanma, sevilen birinin ölümü, fiziksel ya da duygusal taciz, çok hasta bir ebeveyne bakmak, işte stres yaşamak ya da işini kaybetmek gibi stresli duygular size ilk önce, mide rahatsızlıkları, ağrılar, cilt döküntüleri, saç dökülmesi, kalp çarpıntısı ve anksiyete atağı gibi çok fiziksel belirtilerle geliyor, hücrelerinizde yaşananlarla ilgili fikir verebiliyor.

Bol bol ağlayın ki duygular içinize değil, dışarı aksın

2013 yılında vefat eden ama tıp literatürüne giren Dr. Candace Pert duygusal detoksun ne derece zorunlu olduğunu adım adım şöyle anlatıyordu; “Hepimiz hayatımız boyunca çeşitli zor zamanlar yaşıyoruz. Ve asla yalnız değiliz. Olumlu duygular kadar olumsuz duygular da hayatın bir parçası. İlk olarak ağlamaya başlayın. Hayatınıza ağlamayı dahil edebilirseniz duyguların içe değil, dışa aktığını göreceksiniz. Ağlamak fiziksel bir yayılımdır ve sizi duygu boşalımı yaparak sağlınızdan olmaktan korur.

İkincisi “Derin kazma” dediğimiz işlemi kendinizde uygulayın. Günde en az 10 dakika sessiz ve karanlık bir ortamda içinizdeki olumlu duygulara odaklanın ve olumsuz olanların geçeceğine dair kendinizi inandırın. Yanı sıra arkadaş ve ailenizle bir destek grubu kurun ve düşüncelerinizi sadece bu insanlara aktarın. Kimler olacağını dikkatli seçin ve sürekli konuşmaktan, anlatmaktan korkmayın.

Yazının Devamını Oku