Siyasette “Evet” deme sanatı

“HAYIR” diyebilmek zordur, çoğu insan için.

Haberin Devamı

Karşınızdakini kırmak istemezsiniz bazen.

İyi yüreklisinizdir, “Üzülmesin, hevesi kursağında kalmasın” dersiniz.

Bazen “Hayır”ınızın dışlanmaya, sevilmemeye, hatta çatışmaya gidebileceğini düşünürsünüz. Göze alamazsınız.

Ve o beş harfli kelime, bir türlü ulaşmaz dudağınıza...

* * *

Bu  halin yaygınlığından olsa gerek, “Hayır demek medeniyettir, fazilettir” gibilerinden vecizeler türetilir.

“Hayır Deme Sanatı” kitapları endam eder, best seller köşelerinde...

Kişisel gelişim uzmanları, “Hayır” kelimesini kullanmadan “Hayır” demeyi tavsiye eder, mesela:

“Çok isterdim ama dişim ağrıyor...”

Kişisel gelişimin bazen “kıvırtmadan” geçmesi de, ilginçtir doğrusu.

“Kişisel” gelişim kitaplarının, 7 kıta, 195 âleme, her bünyeye deva uluslarası baskıları da enteresandır...

Haberin Devamı

Meselenin bir yanı da böylece, “Hayır dersem belki demek, belki dersem evet anla...” tekerlemesine gider.

* * *

Çevreyi, başkalarını düşünerek “Hayır” diyememek, örseleyicidir elbet. Kemirir, kuytularınızı...

Kiminde bir kelimedir zaten, pişmanlığın tüm meselesi.

Çünkü Paulo Coelho’nun bir güzel özetlediği gibi, başkalarına evet derken, kendinize hayır dersiniz çoğu kez.

Benliğinizi, isteklerinizi, hatta o ortamda var olma nedeninizi yok sayarsınız “o an”...

Kabul edersiniz. Hiç istemeden, “Peki madem” dersiniz...

* * *

Çünkü kendimize dair “başkalarının düşünceleri”, sevilme, onaylanma ihtiyacı ilaçtır psikolojimize.

İltifatı kendimizden beklemek, kendimize iltifat etmek ya ayıp gelir bize. Ya da abartırız; narsizme taş çıkartıp, megalomaniye asfalt döşeriz, güzelce...

Ve o hastalıklı noktada sadece kendimize “Hayır” diyemeyiz.

“Yürü” deriz, “Kim tutar seni...”

* * *

Hayatın içinde “Hayır” diyebilmekle, siyasetin menzilinde “Hayır” demek arasında uçurumlar var bizim ülkede.

Siyasette hayır demek farz, evet demek caiz değildir zira.

“Hayır”ın şanlı haykırışı yanında, evet demek, “uzlaşmak” ayıptır bizim memlekette.

“Uzlaşmacı” olmak ise, hakaretle eşdeğerdir.

* * *

“Evet”i, “kabul”ü, şefkati, “Güç bende” dedirttiği zaman severiz.

Yüz yıldır her 23 Nisan’da kimseye kaptırmamak için ömrünü verdiği koltuğa bir veledi oturtur, zât-ı âlileri.

Haberin Devamı

O ne dese, okşar başını sevimli sevimli...

Gerçi oraya oturtulan çocuğa da, oturduğu koltuğun insicamını bozmamak, “Hayır” dememek üzere balans yapılmıştır önceden...

Bir an, bir gün için katlanırız.

* * *

Ah, o muktedirken, herşeye gücümüz yeterken yaptığımız şirinlikler.

Eski Ulaştırma Bakanı, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım seçimin ardından ne demişti:

“Yüze vurur ifadesi, yeniden tek başına iktidarız bitanesi...”

* * *

Ama böylesi kabuller 23 Nisan’dan ibarettir.

Öylesi şirinlikler, nev-i şahsına münhasır esprilerdir.

Gerisi her dem, “Hayır”la gelir bizim memlekette...

İster iktidarda olun, ister muhalefette... Ey Türk politikacısı birinci vazifen herşeye “Hayır” demektir.

Haberin Devamı

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.

* * *

Kürsüde sayıp, dökmek...

Şöyle masaya yumruğu patlatıp, dolu dolu “Hayır” demek.

Tüm geçmişi her zaman, her koşulda tek tek saymak. Başa kakmak...

Hoştur belki, ama boştur nihayetinde... “Siyasette Evet Diyebilme Sanatı” kitabının zamanıdır.

Evet, zamanıdır. Okuyan çıkarsa...

 

 

 

 

 

 

 

Yazarın Tüm Yazıları