İran geri döndü. Peki ya şimdi?

İRAN’ın “oyuna dönüşü” sağlam oldu.

Haberin Devamı

Sadece İran değil, bölgesel ve uluslararası düzen de değişiyor.

 

Ama bu değişim en çok İslam dünyasını ve bu dünyaya bugün şekil veren Şii-Sünni çatışmasını etkiliyor.

 

*

 


Müslümanların yüzde 85’ini oluşturan Sünniler, son yıllara kadar yüzyıllarca Arap dünyasına ve Ortadoğu’ya hakimlerdi.

 

Hatta Irak, Bahreyn gibi nüfusun çoğunluğu Şii olan ülkelerde bile.

 

Ama ABD’nin 2003’te Irak işgali sonrasında bu denklem bir anda değişti.

 

Irak Şii bir yönetime geçti.

 

Haberin Devamı

Bu da tüm bölgedeki Şii-Sünni çatışmasını tetikledi.

 

Ardından Arap ayaklanmaları, dengeyi iyice Şiilerden yana sarstı.

 

Suriye ve Irak’taki son iç savaşlar da Şii eksenini daha da güçlendirdi.

 

Böylelikle -Emekli Büyükelçi Özdem Sanberk’in deyimiyle- İran bölgede ABD ve Rusya’dan sonra 3. büyük güç haline geldi.

 

İşte İran’ın bir süredir ABD ile yakınlaşması, Temmuz’da Batı ile yaptığı nükleer anlaşma ve geçen hafta yaptırımlardan kurtulması da, tüm bunların üstüne geldi.

 

SUUDİ ARABİSTAN’IN HAMLELERİ

 

ZATEN tam da bu, geceleri Körfez ülkelerinin uykularını kaçıran.

 

Suudi Arabistan İran’ın bu önlenemez yükselişine karşı önce petrol savaşını başlattı.

 

Petrol fiyatlarını düşürünce İran’ı da düşürebileceğini sandı.

 

Ama olmadı.

 

Haberin Devamı

Dahası, kendi bindiği dalı kesmiş oldu.

 

Suudi ekonomisi bundan büyük zarar gördü.

 

Şimdi İran üzerindeki yaptırımların kalkmasıyla, Tahran’ın piyasaya daha fazla petrol sürmesi, bunun da fiyatları daha da aşağıya çekmesi bekleniyor.

 

Bir diğer deyişle, Riyad’ın daha da zayıflaması.

 

*

 

Suudi Arabistan askeri alanda da İran’ı zayıflatmaya çalıştı.

 

Yemen’de, Irak’ta ve Suriye’de Tahran’la vekalet savaşına girdi.

 

Ama bu cephelerde de İran üstün geldi.

 

Dahası ABD IŞİD’e karşı mücadelede İran’la ortaklığını gittikçe pekiştirdi.

 

İşte bunun üzerine de Suudi Arabistan gardını aldı.

 

“Sünni eksenini” güçlendirmek üzere “İslam İttifakı” adını verdiği bir koalisyon kurdu.

 

Haberin Devamı

Ve 34 üyeli bu koalisyonu aralık ortasında cümle aleme duyurdu.

 

TÜRKİYE’DEN REVİZYON

 

İRAN’ın bölgede ve dünya sahnesinde yükselişine karşı Türkiye de önlemini alıyor.

 

Tahran’ın gücünü dengelemek üzere bölgedeki ortaklıklarını tanzim ediyor.

 

İsrail’le normalleşme sürecinin yeniden başlaması, büyük ölçüde bu yüzden.

 

Yine Mısır’la da yakında benzer bir süreç başlayabilir gibi görünüyor.

 

Geçtiğimiz hafta Kuveyt basını, Riyad’ın Türkiye ve Mısır’ın “barışması” için devreye girdiğini yazdı.

 

Habere göre Suudi Arabistan’ın amacı, “İslam İttifakı”nın bu iki üyesini yakınlaştırarak, koalisyonu daha etkili ve işlevsel kılmak.

 

Zaten Nisan’da İstanbul’da yapılacak İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesine katılması için Ankara’nın Mısır lideri El Sisi’ye davet gönderdiği de geçtiğimiz günlerde resmi olarak açıklandı.

 

*

 

Haberin Devamı

Türkiye’nin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile ilişkileri de 2013 Mısır darbesi sonrasında gerilmişti.

 

İki ülke Mısır’da karşıt tarafları destekledikleri için.

 

Bu yüzden BAE’nin 2013’ten beri Ankara’da büyükelçisi bulunmuyordu.

 

Şimdi çıkan haberlere göre, yeni bir büyükelçi atanması an meselesi.

 

İSLAM İTTİFAKI’NIN BİLİNMEYENLERİ

 

RİYAD’ın kurduğu “İslam İttifakı”na gelecek olursak.

 

Ankara’da yetkililerden edindiğim bilgilere göre, bu koalisyon için kesinlikle bir ordu öngörülmüyor.

 

Riyad’da büyük bir bina bu ittifaka ayrılmış durumda.

 

Her üye ülkeden diplomat, askeri temsilci ve istihbarat elemanları burada bulunacak.

 

Yani bir nevi “bilgi ve istihbarat havuzu” işlevi görecek.

 

Haberin Devamı

Asıl hedef ise İslam ve terör arasında ilişki olmadığı algısını güçlendirmek.

 

Ve IŞİD’le ideolojik olarak savaşmak.

 

Yalnız ittifakta hiç bir Şii ülkenin yer almaması, haliyle “mezhep çatışmasını daha da körükler” endişesini beraberinde getirdi.

 

Buna karşı ise Ankara şöyle diyor: “IŞİD Sünni ülkelerde sempati topladığı için, asıl Sünni ülkelerin bu koalisyonda yer alması önemli.”

 

*

 

Yukarıda çizdiğim büyük resme bakınca ise şu vurguyu yapmak şart oluyor:

 

Türkiye her ne kadar katıldığını açıklamış olsa da, bu ittifakta aktif olmaktan kaçınmalı.

 

Tüm mezheplere karşı eşit mesafede durduğunu vurgulayarak, tarafsızlığını korumalı.

Yazarın Tüm Yazıları