Paylaş
Doç. Dr. Bayraktar'a ulaştım, raporu bana gönderdi. Sayfalarını çevirdim, okudum. Genel kamuoyu anketinde kent sakinlerine kültüre atfettikleri anlam sorulduğunda öne çıkan yanıtlar gelenek ve görenek olmuş. Kent sakinlerinin yüzde 81’i kültürel etkinliklere, arzu ettiğinden daha az katıldığını söylemiş. Belediye temsilcilerine göre kültürel etkinliklerin programlanmasında yüzde 89 oranla, kültür politikalarının belirlenmesinde yüzde 91 oranla en etkili aktör belediye başkanları çıkmış. Yerel seçimlerde tercihinizi yaparken bu rapor da aklınızın bir köşesinde olsun. Belediyecilikte, yeni yüzyılla birlikte açık, net, bütçesinin hesabını kalem kalem verebilen bir yerel anlayış kabul gördü. Artık bu tarzı savunmayan bir siyasi anlayış yok gibi. Yerel yönetim deyince aklımıza bu çağın politikası ‘kültür ve sanat’ geliyor. Bu çağda belediyelerin başarıları ölçülürken döktüğü asfaltla, yaptığı yolla, getirdiği kanalizasyon gibi klasik hizmetle ölçülmüyor. Büyükşehir ve ilçe belediyelerinin çalışmaları artık sosyal yaşamın büyük bir parçası olan kültür ve sanat ile anılır hâle geldi. Yerel yönetimlerin ölçme ve değerlendirmesinde bu politikaların kalitesi, sürdürülebilirliği çok önemli. Kentlerde sanat ve kültür yerel yönetimlerden sorulur. Öncelikle bu konuda her şey kent sakinlerine sorularak mı yapılıyor? Şehirde yaşayanlar kentin yönetimine katılabiliyor mu? Mesela bu konuda bir anket ya da kentte yaşayanlara yönelik bir halk oylaması var mı? Ben merak ediyorum, sanat eseri veya kültür çalışmasının uygulamasını o mahallenin sakinlerine sorduk mu? Belediye meclisinden önce yurttaş incelemesine sunduk mu? Muhtarlıklara sorduk mu? Büyük salonlardan, galerilerden, semtlere, mahallelere taşındı mı? Salvador Dali'yi kente getirmek iyidir ancak sokaktan, mahalleden bir İbrahim Çallı ve Nuri İyem çıkarmak da önemlidir. Gelecek için bir tohum her şeyin üstündedir. Yine ünlü bir yazarla genç kuşakları tanıştırmak güzeldir ancak o kuşaktan, yazar, şair, ressam ve bilim insanı yaratmak daha evladır. “Belediyeler olmasa kültür de olmaz, sanatta" deniyorsa, onun gereği en güzel şekilde yerine getirilmelidir. Belediyelerde bu işleri daha sağlıklı ve akılcı yürütmek üzere bir ‘kültür sanat üst kurulu’ kurulmalı, bu kurullar kentte yaşayanlarla ve toplumla fikir alışverişinde bulunmalıdır. Bu tip çalışmalarda ranttan çok sevgi ortaya çıkar, eğitim ortaya çıkar, hoşgörü ortaya çıkar, insan sevgisi ortaya çıkar; bu da bazı yöneticilerin işine gelmemekte…
Bu konuda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Ankara’da CSO yerleşkesindeki etkinlikleri, yerel yönetimler örnek almalıdır. Kentte yaşayanların beğenisine göre düzenlenen programlarda herkes kendini bulabiliyor. Seçilen her belediye yönetimi, öncelikle bir kültür sanat manifestosu hazırlayıp bunu gün gün uygulamaya koymalı. Bunu bu işlerden hiç anlamayan göreve getirilen eş ve dostla yapmaya çalışanlar vardır. Bunlar klasik göz boyamaya matuf işler yaparlar, içi boş yaldızlı afişleri çok şey anlatır. Belediyelerin kültür, sanat ve eğitim ile ilgili birimleri kent sakinlerine karşı sorumludurlar. Çünkü kentte yaşayanlarca sonuçta her belediyeye bir eğitim, kültür ve sanat karnesi verilmelidir. Seçime kısa bir süre var yurttaş oy verirken klasik hizmetler dışında kültür, sanat ve eğitim gibi faaliyetleri de değerlendirmeli oyunu ona göre vermelidir. Necip Fazıl, Ziya Gökalp, Nazım Hikmet, Falih Rıfkı Atay, Cengiz Aytmatov, Yakup Kadri, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sezai Karakoç, Orhan Kemal günleri… Masal, hikâye, atölyeler, şiir, deneme…Ruhun gıdası müzik, tiyatro… ‘Bu akşam kentte ne var?’ sorusu cevapsız kalmamalı, hafta sonu nerede panel söyleşi, konferans var? sorusunun da cevabı olmalı. Buralarda herkes kendini bulmalı... Projeler uzar gider... İnsanların haklarına saygılı, demokrasiyi canı kadar sevecek kuşaklar yetişecekse, yaşamın ilk adımı olan yerel yönetimler, kültür ve sanatı ciddi bir iş olarak kabul edecek ve yaşamı eğitim, kültür ve sanat olarak güçlendirecek ürünler verecek. Benim bu konuda büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarına önerim; Mevlâna’nın “Dün dünde kaldı cancağızım, bugün artık yeni şeyler söylemek lazım" sözünü ilke edinmeleri ve bilinen ezberleri bozmaları... Çünkü biz kentliyiz. Kent ise kültürle var olur, yaşar...
Paylaş