Kapanmayan yaralara yolculuk

Haruki Murakami’nin aynı adlı öyküsünden sinemaya uyarlanan ‘Drive My Car’, sevdiği kadını kaybettikten sonra ruhsal yaralarıyla başa çıkmaya çalışan kederli bir adamı ve onun dertlerine ortak olan şoförünün yaşadıklarını anlatıyor. Ryûsuke Hamaguchi imzalı yapım, Oscar’larda da adından söz ettireceğe benziyor.

Haberin Devamı

Dışarıdan bakıldığında mutlu bir çift; kadın (Oto) senarist, erkekse (Kafuku) ünlü bir tiyatro oyuncusu ve yönetmeni; Beckett ve Çehov’un eserlerini sahneliyor. Seks hayatları da mükemmel görünüyor, hatta zaman zaman Oto’nun hayal dünyasından aktardığı öyküler ilişkilerine edebi bir tat katıyor. Lakin bu tablo Kafuku’nun eve habersizce geldiği bir gün karısını genç bir aktörle ilişki sırasında bulmasıyla çatlıyor. Sessizce evden ayrılıyor, ardından da hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranıyor. Bir süre sonra da Oto, ani bir beyin kanamasıyla hayata veda ediyor.

Ryûsuke Hamaguchi, Haruki Murakami’nin bizde de Doğan Kitap’tan yayımlanan ‘Kadınsız Erkekler’ adlı kitabındaki ilk öyküden (‘Drive My Car’ / ‘Doraibu mai kâ’) uyarladığı çalışmada, metni bir çıkış noktası kabul ederek 179 dakikalık bir filme imza atıyor. Girişte paylaştığım olay akışı, kitaptaki 35 sayfalık öyküde ana karakterin geçmişinden bir kesitken film bu bölümü kendi girişinde kullanıyor ve jenerik 40’ıncı dakikadan sonra geçmeye başlıyor. Sonrasındaysa çeşitli duraklara uğruyor ve yanında Murakami’nin dertlerini de taşıyarak ilerliyor.

Haberin Devamı

Eşinin vefatından iki yıl sonra Kafuku, Hiroşima’daki bir festivalden ‘Vanya Dayı’yı sergilemesi için teklif alıyor; kabul ediyor ve yola çıkıyor. Asya kökenli uluslararası bir oyuncu kadrosuyla çalışırken kurallar gereği kendisine bir şoför tahsis ediliyor. Başta kabul etmiyor, çünkü kırmızı renkli emektar Saab 900’ü onun için hem sığınılacak önemli bir dost hem de eşi Oto’yla birçok anısını barındıran bir zaman tüneli adeta... Fakat şartnamedeki kurala uyuyor ve 23 yaşındaki genç Misaki’nin şoförü olmasını kabul ediyor. Öte yandan oyuncu kadrosunda, eşinin kendisini aldattığı Takatsuki’nin olması meseleye özel bir rekabet katıyor ve ortalık gergin bir hal alıyor...

İsmini The Beatles’ın ‘Drive My Car’ından alan bu öyküyü Takamasa Oe’yle birlikte senaryolaştıran Hamaguchi, son derece katmanlı, parça parça açılan bir yapıta dönüştürmüş. Film, orijinal metinden farklı olarak ‘Vanya Dayı’nın sahnelenme sürecine, ekipteki tiyatro oyuncularının karakterlerine, Kafuku’nun o sırada gelişmeleri ‘sessiz bir tanık’ kimliğiyle izleyen şoför Misaki’yle derinleşen ilişkilerine de uzanıyor. Ve tabii ki Takatsuki’yle yönetmen arasındaki kişisel hesaplaşma da kıyıya vuruyor.

Haberin Devamı

‘Drive My Car’ sevdiği kadını kaybeden kederli bir adamın yaralarıyla hesaplaşması, travmalarıyla başa çıkmaya çalışması üzerine inşa edilmiş bir yapıya sahip. Dertlerini paylaşacak, ‘Niye zamanında gerekli hamleleri yapmadım’ı tartışacak birilerini arıyor. Eşini tanıması nedeniyle Takatsuki aradığı uygun kişi diye düşünürken aslında gerçek yareninin şoförü Misaki olduğunu fark ediyor. Çünkü 23 yaşındaki bu genç kadının (ki 4 yaşında kaybettikleri kızı hayatta olsaydı bu yaşta olacaktı) da geçmişinden gelen derin yaraları var ve o da kendi travmalarıyla başa çıkmaya çalışıyor.

Kapanmayan yaralara yolculuk

‘VANYA DAYI’YA DOYUYORUZ… 

Öte yandan filmin aktardığı öykü özetle bize zaman zaman kendi serüvenlerimizde, aşk ilişkilerimizde, ayrılıklarımızda, yaşanmışlıklarımızda karşımıza çıkan “Bende ne bulmuştu, ben onda ne bulmuştum; şununla neden beraber oldu, ben de olmayan ve şunda bulduğu neydi” türünden soruları hatırlatıyor. Ben filmde en çok Kafuku’nun Oto’yu anlatırken kurduğu “Hayatla başa çıkmak için birbirimize ihtiyacımız vardı” cümlesini beğendim.

Haberin Devamı

Oyunculuklara gelince: Hidetoshi Nishijima, Kafuku’yu mükemmel bir şekilde ete kemiğe büründürüyor, Tôko Miura da Misaki rolünde çok başarılı bir performans ortaya koyuyor. Takatsuki’de ise Masaki Okada’nın (belki öyküyü okuduğumda zihnimde canlandırdığım karakterden dolayı) çok genç durduğunu düşünüyorum.

Kafuku’nun ‘Vanya Dayı’nın diyaloglarını Saab 900’ün teybindeki kasetten, Oto’nun sesinden dinleyerek prova yapması, izleyicinin sürekli olarak Çehov’un metnine dahil olması, özellikle finalde bu tiyatro klasiğine ince dokunuş ‘Drive My Car’ın gönülçelen yanları... Geçen yıl Cannes’da En İyi Senaryo ödülünün yanı sıra FIBRESCI En İyi Film ödülünü de alan ve ABD’de birçok eleştirmen tarafından Yılın Filmi seçilen ‘Drive My Car’ın, Oscar’larda da adından fazlasıyla söz ettireceğini söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Kesinlikle kaçırmayın...

Haberin Devamı

Kapanmayan yaralara yolculuk

UZAYIN ‘KADINSIZ ERKEKLER’İ!

Geçen hafta ‘Koloni’ vasıtasıyla çıktığımız bilimkurgu yolculuğuna bu hafta ‘Kaos Yürüyüşü’yle (‘Chaos Walking’) devam ediyoruz! Patrick Ness’in ‘Chaos Walking’ adlı serisinin ilk kitabından uyarlanan yapım, kadınların öldüğü, erkeklerin de düşüncelerinin ‘gürültü’ adı verilen adeta konuşma balonlarıyla yansıdığı bir evrende geçiyor. Günün birinde buraya Viola adlı genç bir kadının yolu düşüyor ve dengeler değişiyor. Filmin kamera arkasında Doug Liman; başrollerinde de son ‘Örümcek Adam’ Tom Holland, yeni kuşak ‘Star Wars’ ailesinden Daisy Ridley ve en son ‘Körkütük’te döktüren Mads Mikkelsen var. Sırf erkeklerden oluşan bir toplumun ne kadar sıkıcı olduğunu gösteren öykü fena değil ama bu denli zengin oluşuma karşın ortaya çıkan film bizi “Daha iyi olabilirdi” yargısına götürüyor. Sonuçta ‘Drive My Car’ın ilham kaynağı olan Murakami kitabı ‘Kadınsız Erkekler’in distopik versiyonu niteliğindeki ‘Kaos Yürüyüşü’, kadrosu ve öyküsündeki yer yer ilginç görünen fikirleri itibariyle ilgi gösterilecek bir yapım.

Haberin Devamı

Kapanmayan yaralara yolculuk

VE DİĞER SEÇENEKLER

Yaşadığı acılar sonucu küstüğü hayata, arabalara olan tutkusuyla dönen Murat’ın hikâyesini anlatan ‘Anka’yı Süleyman Mert Özdemir yönetmiş. Kadroda Ozan Akbaba, Uğur Uzunel, Deniz Işın, Atilla Şendil, Engin Hepileri ve Serdar Orçin gibi isimler yer alıyor. Haftanın diğer yerli yapımları şöyle: ‘Popstar: Yıldızlar da Kayar’ (Yön: Günay Günaydın), ‘İlk Temas’ (Yön: Atilla Barışer), ‘Hadi Be’ (Yön: Oğuz Yalçın), ‘Gelin’ (Yön: Berkay Berkman). Miniklere yönelik animasyonlarsa şunlar: ‘Ayı Kardeşler: Macera Parkı’ (‘Bonnie Bears: The Wild Life’ / Yön: Leon Ding), ‘Kaptan Pengu ve Arkadaşları 2’ (Yön: Nurullah Yenihan-Pelin Tuğçe Şen).

Yazarın Tüm Yazıları