Fatih ve fetih

Haberin Devamı

İSTANBUL’un fethi yıldönümünde bir yazı yazmayı düşündüm, fakat birkaç gün sonraya, bugüne bıraktım.
Çünkü “Feth-i mübin”,siyasi bir mitingin konusu yapılmıştı. Olgun bir devlet adamı örneği olan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de niye katılmayacağını şu sözlerle açıkladı:
“Aktif siyasette yer almayacağım için mitinge katılamayacağım.”
Büyük tarihi olaylar elli, yüz, bin gibi yıldönümlerinde büyük faaliyetlerle anılır. Türkiye’de de en büyük fetih kutlaması, 500. yıldönümü vesilesiyle 1953’te yapılmıştı. Fakat iktidar 2003’te yapmadığı büyük gösteriyi, 30 Mayıs 2015’te yaptı. Amaç besbelli, bir hafta sonraki seçimlerdi.
Konuşmalarda da fetihten az bahsedildi, bol bol siyasi polemik yapıldı.



BEYLİKTEN DEVLETE

Haberin Devamı

Fetih niye bu kadar önemli? Avrupa tarihindeki sonuçları ayrı bir konu... İstanbul’u Türklere kazandırması başlı başına muazzam bir değerdir. Osmanlı’nın aşiret geleneklerine dayalı “Beylik”ten, teşkilatlı ve kurumlaşmış “devlet”e geçmesi de Fatih ve fetihle gerçekleşti. Önceki bütün Türk ve Asya devletleri en fazla birkaç yüzyıl sürmüş, fakat Osmanlı altı yüz yıl sürerek bizi 20. asra ulaştırmışsa, temeldeki sebep, bu devletleşme, kurumlaşma faktörüdür.
Büyük tarihçi Fernand Braudel, Osmanlı’nın tarihte örnekleri çok olan bir göçebe kasırgası değil, kurumlaşmış, bürokrasisi ve arşivi mevcut hakiki bir devlet olduğunu belirtir. Buna göre de hukuk teşekkül etti, devlet kurumları oluştu. 19. yüzyılda modernleşme başladı. Cumhuriyetimiz de Osmanlı’nın parlamento geleneği, mektepleri, Yargıtay’ı, Danıştay’ı, Sayıştay’ı ve arşivi üzerine kuruldu.
Bugün Ortadoğu’dan ileri neyimiz varsa Fatih’le başlayan devlet yapısının modernleşmiş kurumları sayesindedir.

LOZAN’DA FATİH

Fetihten tam 460 yıl, 7 ay 13 gün sonra, 12 Aralık 1922 Salı günü Lozan’da İsmet Paşa, Lord Curzon’la çarpışıyor. Lord, Türklerin tarih boyunca Hıristiyanları ezdiğini söylüyor, onun için azınlıklara evrensel hukukun üstünde imtiyazlar verilmesini istiyor; yargı ayrıcalığı falan gibi.
İsmet Paşa’nın cevaben yaptığı uzun konuşma altı asırlık tarihteki din, siyaset, özgürlük, ayrılıkçı milliyetçilik konularının mükemmel bir özetidir...
İsmet Paşa konuşmasına şu sözlerle başlamıştı:
“Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmet Müslüman olmayan topluluklara din ve yönetim bakımından pek büyük bir hürriyet tanımıştır...”
Paşa, 19. yüzyıldan itibaren azınlıkların milliyetçiliğe bağlanmasıyla Osmanlı’nın yaşadığı ağır sorunları Batı’nın nasıl sömürdüğünü de anlatır.
Lozan zabıtlarını okuyanlar, bu konuşmadan sonra İtilaf devletlerinin azınlık imtiyazlarına ilişkin taleplerinde bir yumuşama olduğunu görürler.

Haberin Devamı

FATİH VE BİLİM

Sultan Abdülhamid, fetih kutlamalarının görkemli şekilde yapılmasını yasaklamıştı. Gerekçesini özel doktoru Hüseyin Atıf Bey’e anlatmıştır. Hüseyin Atıf Bey’in günlüğünü Prof. Metin Hülagü kitap olarak yayınladı, isteyen oraya bakabilir.
O zaman Osmanlı’da önemli bir Rum nüfusu vardı, Bizans’a ve Yunanistan’a sadakat duyuyorlardı. Abdülhamid, görkemli fetih törenlerinin Rumlardaki bu ayrılıkçı duyguları körüklemesinden sakınmıştı. Bugün böyle bir sorun yok.
Bugün Fatih ve fetih olayını kutlarken Fatih’in bilime, felsefeye, sanata verdiği değeri vurgulamak gerekir. Gazali ile İbn Rüşd arasındaki felsefe tartışmasını üç asır sonra canlandıran tek Müslüman hükümdar Fatih’ti. Rönesans’a açılan, medreseye hikmet (felsefe) derslerini koyduran da Fatih’ti.
Fatih ve fetih gibi hepimiz için büyük değeri olan muhteşem kültür mirasımızı parti propagandası için kullanmak doğru değildir.

Yazarın Tüm Yazıları