Türkiye’yi Karadeniz’de ABD ile Rusya arasında zorlu bir sınama bekliyor

Bundan tam 14 yıl önce Rusya ile Gürcistan arasında patlak veren savaş aynı zamanda Türkiye ile ABD arasında Montrö Sözleşmesi üzerinden yaşanan bir krize de sahne oldu.

Haberin Devamı

Washington, 2008 Ağustos ayında ABD Ordusu’nun “USNS Comfort” ve “USNS Mercy” adlarındaki iki hastane gemisini Türk Boğazları’ndan geçirerek insani yardım amacıyla Gürcistan’a göndermek için Ankara’nın kapısını çaldı.

Ankara olumsuz yanıt verdi. Çünkü her iki geminin de tonajı Montrö Sözleşmesi’nde Boğazlar’dan geçiş için öngörülen sınırların üstündeydi. ABD’li yetkililerin insani yardım gerekçesini getirerek ısrarlı olmalarına karşılık Ankara’nın pozisyonunu değiştirmemesi Washington’da ciddi eleştirilere yol açtı o günlerde.

Türk tarafı geri adım atmayınca, ABD Gürcistan’a ulaştırmak istediği insani yardımları tonaj sınırlamasına takılmayan savaş gemileri aracılığıyla sevk etti. “USS McFaul” adlı muhrip, bu savaş sırasında 2008 Ağustos ayının son haftasında Batum Limanı’na demir atan ilk ABD savaş gemisiydi. Bunu sonraki günlerde “USCGC Dallas” ve “USS Mount Whitney” askeri gemileri izledi.

Haberin Devamı

MONTRÖ ABD’YE DAR BİR ELBİSE GİYDİRİYOR

2008 yılındaki bu kriz Türkiye ile ABD arasında Karadeniz’de Montrö üzerinde aslında çok uzun yıllardır yaşanan bir çekişmenin de bir yansımasıdır. Hadise, Türkiye’nin Montrö konusunda ne kadar hassas olduğunu ve sözleşmenin aşınmaması için ne kadar katı durabileceğini de gösteriyor.

Bu tutumun gerisinde,Sözleşme bir şekilde esnetildiğinde, bunun emsal oluşturarak metnin aşınmasına yol açabileceği yolundaki Ankara’nın yerleşmiş  bakışı var.

Türkiye’nin Montrö konusunda esnekliğe kapalı durması, aynı zamanda Türkiye ile ABD arasında Karadeniz’de NATO’yu da içine alacak işbirliğinin sınırlarını da çizmektedir.

Bu sınırlar, muhtelif ihtimaller için öngörülen düzenlemelerin yanı sıra, öncelikle Sözleşme’nin Karadeniz’e çıkacak savaş gemilerinin tonajlarına ve burada kalış sürelerine getirdiği katı kurallarda yer alıyor.

Örneğin Karadeniz’e çıkış yapan bir savaş gemisi en çok 21 gün kalabilmektedir. Montrö, getirdiği bu gibi kısıtlarla kıyıdaş olmayan ülkelere, bu çerçevede ABD’ye, Karadeniz’de geniş bir hareket serbestisi tanımıyor.

KARADENİZ VE ‘BÖLGESEL SAHİPLİK’ İLKESİ

Haberin Devamı

Türkiye, Montrö’nün baypas edilmemesi konusunda özel bir duyarlılık gösterirken, esnek davranırsa Karadeniz’in çok kısa zamanda Rusya ile ABD arasında sert bir rekabet ve çatışma alanına dönüşeceğini ve kendisini de bu gerilimin tam ortasında bulacağını da hesaplamaktadır. Büyük çıkarlarının bulunduğu Rusya ile ilişkilerindeki dengeyi gözetme çabasının da Türkiye’nin Montrö konusundaki hassasiyetin önemli bir boyutunu oluşturduğu söylenebilir.

İşte bu düşünceyledir ki, Ankara Karadeniz’de güvenlik konuları gündeme geldiğinde yakın zamana kadar hep “Bölgesel Sahiplik” ilkesini vurgulamaktaydı. Bu ilke, düşünce olarak Karadeniz’in güvenlik meselelerinin bölge ülkeleri arasında yürütülecek işbirliği ile çözüme kavuşturulmasını esas alıyor.

Haberin Devamı

Bu ilke, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın zaman zaman yaptığı “Karadeniz’deki sorunların ‘Bölgesel Sahiplik İlkesi’ kapsamında kıyıdaş devletler arasında çözülmesi lazım” şeklindeki açıklamalarda da karşımıza çıkıyor.

ABD: ‘KARADENİZ ULUSAL ÇIKARımızdıR’

Bölgesel sahiplik” düşünce olarak ideal bir hedefe dönük arayışı yansıtmakla birlikte, ne yazık ki Karadeniz’de sahadaki gelişmeler bunu destekleyen bir yönde seyretmemiştir. Örneğin 2008’de Rusya ile Gürcistan arasında yaşanan savaş, Rusya’nın 2014’te Kırım’ı işgal ve ilhak etmesi, bunu yaparken Karadeniz sahilindeki Ukrayna donanmasını önemli ölçüde ortadan kaldırması gibi olaylar, Karadeniz coğrafyasını ister istemez ABD/NATO ile Moskova arasında büyük bir çekişmenin alanı haline getirmiştir.

Haberin Devamı

Aslında bütün bu çekişmenin vardığı eşiği anlatan en önemli hadise, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in geçen ekim ayında gerçekleştirdiği, Gürcistan, Ukrayna ve Romanya’yı içine alan Karadeniz gezisi olmuştur.

Austin, bu gezisi sırasında 20 Ekim tarihinde Romanya’da yaptığı bir açıklamada, “Karadeniz’in güvenliği ve istikrarı ABD’nin ulusal çıkarıdır ve NATO’nun doğu kanadının güvenliği açısından kritik önemdedir. Bu bölge, söylemeye gerek yok, Rusya’nın saldırganlığına açık durumdadır” diye konuşmuştur.

ASD Savunma Bakanı, “Bunun kanıtlarını Rusya’nın Doğu Ukrayna’da sürmekte olan eylemlerinde, Gürcistan’ın bazı bölümlerini işgalinde, Karadeniz’in askerileştirilmesinde , burada deniz ve havadaki provakatif eylemlerinde gördük” diye eklemiştir.

Haberin Devamı

TÜRKİYE, KARADENİZ’DE NATO GÜCÜ’NE MESAFELİ

Bu çerçevede NATO’nun doğu kanadının takviye edilmesi, bunun uzantısı olarak Karadeniz’deki NATO varlığının güçlendirmesi, ABD’li stratejistler ve askeri planlamacılar açısından önemli bir hedef olagelmiştir son yıllarda. Aslında ABD’nin bir süredir Yunanistan’da Dedeağaç’ta askeri üssünü güçlendirerek , Bulgaristan ve Romanya ekseni üzerinden Ukrayna’ya uzanacak şekilde yürüttüğü hazırlıklar bu askeri stratejinin bir parçasıdır.

NATO’da üzerinde durulan projelerden biri de ittifakın Karadeniz’de bir özel keşif görev gücü oluşturulmasıdır. Bunu Karadeniz için oluşturulacak, deniz ve muhtemelen hava unsurlarına dayanan bir özel NATO gücü olarak da adlandırabiliriz.

Reuters Ajansı’nın Rusya’nın işgalinin başladığı geçen perşembe günü geçtiği “Rusya Ukrayna’yı işgal ederken NATO Karadeniz’i açıkta (korumasız) bıraktı” başlığını taşıyan ve bölgedeki askeri dengeyi değerlendiren haber analizi de bu konuya odaklanıyordu. NATO üyesi Romanya ve Bulgaristan’ın donanmalarının zayıflığına dikkat çeken bu değerlendirmeye göre NATO’nun Karadeniz’de askeri varlık göstermemesi, Rusya’nın inisiyatif kullanmasına yol açıyor.

Reuters’a göre, bir süredir NATO içinde bir Karadeniz keşif kuvveti oluşturulması yönünde yapılan gayrı resmi görüşmelerde bir sonuca ulaşılamamıştır. Projenin gerçekleşmemesinin nedeni olarak Türkiye’nin isteksizliği gösteriliyor. Türkiye, NATO yükümlülükleri ile Moskova’yla olan güçlü bağlarını dengeleme çabası içindedir bu haber analize göre.

Ankara’nın isteksizliği “Bölgesel Sahiplik” teziyle de uyumludur. Ankara’nın, NATO’nun karargâhı Birleşik Krallık’ta bulunan Müttefik Deniz Komutanlığı’nın (MARCOM) mevcut organizasyonel yapısını yeterli bulduğu, böyle bir görev için muhtemelen Romanya’da bu komutanlığa bağlı ayrı bir alt karargâh kurulmasına sıcak bakmadığı anlaşılıyor.

KARADENİZ GERİLİM BÖLGESİ OLMAYA ADAY

Karadeniz, zaten uzunca bir zamandır NATO ile Rusya arasında bir rekabet ve potansiyel çatışma alanı olarak belirmişken, bu durumun Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile birlikte daha da sert bir görüntü kazanacağını söyleyebiliriz. Karadeniz, şimdiden önümüzdeki dönemin bir yüksek gerilim bölgesi olmaya adaydır.

Türkiye’nin burada ABD/NATO ile Rusya arasında sıkışması muhtemeldir. Dolayısıyla, nasıl bir tutum izleyeceği kritik önemdedir. Montrö, bu noktada Türkiye’nin dayanacağı temel bir güvence olacaktır.

 

Yazarın Tüm Yazıları