Putin Ukrayna’yı işgal ederken nükleer güce başvurabilir mi?

Eskiden Moskova’daki Kızıl Meydan’da Ekim Devrimi’nin yıldönümü kutlamaları sırasında platformda yan yana dizilen Sovyetler Birliği Komünist Partisi Politbüro üyeleri, çevreye yaydıkları ciddi görüntü ile Batı medyasında her zaman itici bulunurdu.

Haberin Devamı

En başta da 1964-1982 yılları arasında tam 18 yıl süreyle Komünist Parti’nin Genel Sekreteri olarak ülkenin bir numaralı yöneticisi olan Leonid Brejnev...

Geçen pazar günü Rusya Lideri Vladimir Putin’in, Ukrayna’yı işgalin dördüncü gününde ülkesinin nükleer silahları ve hipersonik füzeleri de kapsayan caydırıcı güçlerini “özel savaş görevi durumu”na geçirme kararı alması karşısında, insan Sovyetler Birliği döneminin eski liderlerini hatırlamaktan kendisini alıkoyamıyor.

Soğuk Savaş döneminde, Doğu-Batı ilişkilerinin gerilimlere sahne olduğu anlarda bile Sovyetler Birliği yöneticilerinin nükleer sistemlerin görev statüsünde değişikliğe gitmeleri pek karşılaşılan bir durum değildi.

Tam 42 yılı bulan diplomasi kariyerinden 2007 yılında Türkiye’nin NATO Daimi Temsilcisi unvanıyla emekli olan Büyükelçi Ümit Pamir’e dün geçmişte buna benzer bir durumun yaşandığını hatırlayıp hatırlamadığını sorduğumda şu yanıtı aldım:

Haberin Devamı

Hayır, böyle bir açıklamaya hiç tanık olmadım. Böyle bir şey hiç aklımın ucundan geçmedi. Hedef ülke bir NATO üyesi olmasa bile, bir nükleer tehdidinin ilk kez yapıldığını görüyorum.

DÜNYA KAMUOYU İÇİN ALIŞILMAMIŞ BİR DURUM

Putin’in geçen pazar günü Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Valeri Gerasimov’u Kremlin’e çağırıp kameraların önünde bu talimatı vermesi herkes için büyük bir şok oldu.

Batı dünyası Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline ekonomik yaptırımlarla karşılık verirken, Putin’in birden nükleer kartı masaya sürmesi orantılı bir yanıt oluşturmuyor.

Nükleer silahların bu şekilde telaffuz edilmiş olması dünya kamuoyu için pek alışılageldik bir durum değil.

Pek çok gözlemci, bunu Putin’in Ukrayna’da beklediği sonucu kısa zamanda alamayınca Ukrayna’yı ve onu destekleyen Batı dünyasını korkutmak ve elini yükseltmek üzere başvurduğu bir adım şeklinde yorumladı.

Tartışmalar, “Amerikalılar Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin bir nükleer çatışmayı doğuracağından endişe etmeli mi?” sorusunun önceki gün Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden’a yöneltilmesine kadar uzandı. Biden, bu konuda endişe edilmemesi gerektiğini belirtirken, Beyaz Saray tarafından “Biz alarm seviyemizi ve değerlendirmemizi değiştirmedik. Ancak Rusya tehdidine karşı gözümüzün açık olması da lazım” açıklaması yapıldı.

Haberin Devamı

Genel kanaat, Başkan Biden’ın nükleer tartışmada gerilimi aşağı çeken bir yaklaşımı tercih ettiğidir.

MOSKOVA’NIN NÜKLEER ÇİZGİSİNDE DRAMATİK DEĞİŞİKLİK

İlginçtir ki Moskova, geçmişte Sovyetler Birliği döneminde Batı’ya nükleer silahı ilk kullanan tarafın kendisi olmayacağı (No First Use) yolunda güvence veriyordu. Bugün gelinen noktada Putin’in bir kriz ortamında nükleer silahları telaffuz ediyor olması bu açıdan aslında dramatik bir tutum değişikliğine işaret ediyor.

Büyükelçi Pamir’e göre, Soğuk Savaş’ta hem ABD hem de Sovyetler Birliği, nükleer silah kullanabilecekleri yolunda bir açıklama yapmaya ihtiyaç da duymuyorlardı. Bunun nedeni, nükleer savaşa girildiğinde iki tarafın da karşılıklı olarak yıkıma uğrayacağı bir “dehşet dengesi”nin (mutually assured destruction) geçerli olmasıydı. İki taraf da bu dengenin bilinci içinde hareket ediyordu.

Haberin Devamı

Ayrıca, geçmişte Avrupa cephesinde Sovyetler Birliği’nin konvansiyonel (nükleer olmayan klasik silahlar) alanda Batı’ya karşı üstünlük avantajına da sahip olduğuna dikkat çekiyor Büyükelçi Pamir: “Tarihi bir perspektiften bakarsak Varşova Paktı dağılmadan önce orta Avrupa’da Sovyetler Birliği’nin konvansiyonel silahlarda ciddi bir üstünlüğü vardı. Buna karşılık çatışma halinde tırmanmaya gidilirse, nükleer silahların daha erken kullanılabileceği varsayılırdı. Ancak Varşova Paktı dağılınca stratejik denge değişti. Batı, birden Rusya karşısında Avrupa’da konvansiyonel silahlarda daha üstün bir konuma geldi.

Bu durum, Ümit Pamir’e göre, Rusya’yı konvansiyonel alandaki zafiyetini kapatmak üzere nükleer silahlara doğru bir yönelişe itti: “Rusya kendisini Batı karşısında daha güçsüz görünce, nükleer gücünü kuvvetlendirmeye yöneldi. Bu çerçevede son yıllarda Rusya’nın nükleer silahlarda büyük bir atılım yaptığını gözlüyoruz. Zaten ABD’nin orta menzilli füzelere ilişkin anlaşmadan (INF) çekilmesinin arkasında Rusya’nın yeni orta menzilli nükleer silah sistemleri geliştirdiği şeklindeki savı yatıyor.”

Haberin Devamı

BEN YAPMAYACAĞI KANAATİNDEYİM, ANCAK...

Putin, Ukrayna krizinde neden hemen nükleer kartı telaffuz etme yoluna gitti?

Pamir’e göre, Rusya lideri bu hamlesiyle Ukrayna’da sahadaki durumun ciddileşip kendisine karşı büyük bir direnç gösterilmesi halinde, kaybetmemek için gerekirse nükleer silaha başvurmayı da göze alabileceği mesajını vermiş oluyor. “Ukrayna’nın kendisi açısından ne kadar yaşamsal bir mesele olduğunu, kaybetmemek için ne kadar kararlı olduğunu vurguluyor, bunu yaparken korkutmayı ve tehdit etmeyi hedefliyor” diye konuşuyor Büyükelçi.

Peki Putin gerçekten nükleer silaha başvurabilir mi? Pamir, bu soruya “Bunun için çok düşünecektir. Ben her şeye rağmen yapmayacağı kanaatindeyim” yanıtını veriyor.

Haberin Devamı

Büyükelçi Pamir, bununla birlikte bir en kötü durum senaryosunu da tümden dışlamıyor: “Ancak Putin’in kendisini çaresiz bir durumda gördüğü takdirde, büyük ölçekli olmayan, küçük ölçekli, karşılık getirmeyecek şekilde nükleer yetenekli bazı nokta vuruşları yapabileceğini düşünebiliriz. Ukrayna NATO üyesi olmadığı için ABD’den karşılık gelmeyeceğini, Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkmayacağını hesaplıyor olabilir.”

TARİHE NÜKLEER SİLAH KULLANAN ÜLKE OLARAK GEÇMEK

Pamir’in değerlendirmesine göre, Rusya’nın Ukrayna’ya savaş açma noktasına kadar gelmesinin gerisinde Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra Batı tarafından dışlandığı ve Avrupa güvenlik mimarisine dahil edilmediği yolundaki düşüncesi önemli bir faktör.

“Ancak bütün bunlar Rusya’nın tüm uluslararası norm ve kuralları bir köşeye atarak bağımsız, özgür, hükümran bir ülkeyi işgal etmesine mazeret oluşturamaz. Oluşturmadığı gibi bu saldırının Rusya’nın tarihe yayılmacı, saldırgan, rovanşist ve başvurduğu takdirde hangi ölçekte olursa olsun nükleer silah kullanmış bir ülke olarak geçmesine yol açacağı da kuşkusuzdur” diye ekliyor Büyükelçi Pamir.

Yazarın Tüm Yazıları