BM Güvenlik Konseyi’nde Türkiye-Çin gerilimi

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Suriye konusundaki oturumlarının sonradan yayımlanan tutanakları, bu ülkede sürmekte olan krize ilişkin uluslararası camia içindeki farklı tutumları okumak açısından her zaman bilgilendirici oluyor.

Haberin Devamı

Geçen hafta 27 Ekim Çarşamba günü yapılan BMGK toplantısının tutanakları, Türkiye ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında görünüşte Suriye üzerinden yaşanan bir gerilimi gözlemek bakımından dikkat çekici bir içerik taşıyor.

Buna karşılık Çin Halk Cumhuriyeti’nin birden Türkiye’ye Suriye’de cephe almasının gerisinde Türkiye’nin Uygur Türkleri konusunda aldığı eleştirel tutumun yattığı anlaşılıyor.

ÇİN’DEN ALIŞAGELMEDİK BİR SUÇLAMA

Çin Halk Cumhuriyeti’nin BM nezdindeki Daimi Delegesi Büyükelçi Geng Shuang, BMGK toplantısında Suriye’de sahadaki insani durumu anlatırken, sözü birden Türkiye’ye getiriyor. Çin Büyükelçisi, “Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusunu yasa dışı bir şekilde işgal etmesinden sonra Allouk su istasyonundan su arzını sık sık kestiğini” iddia ediyor. Büyükelçi, “Bu durumun yüz binlerce insanı etkilediğini, ayrıca BM’nin bölgedeki insani yardım çabaları açısından muazzam güçlükler yarattığını” ileri sürüyor.

Haberin Devamı

Çin Daimi Delegesi, konuşmasında Türkiye’ye uluslararası insancıl hukuk da dahil olmak üzere uluslararası hukuka uygun davranması çağrısında bulunuyor. Bu çerçevede Türkiye’ye dönük olarak sivillerin korunması, altyapı hizmetlerinin sürdürülmesi ve BM’nin insani yardım faaliyetlerine erişiminin güvence altına alınması talebini de sıralıyor.

Kuşkusuz, Çin’in bir BM Güvenlik Konseyi toplantısında Türkiye’yi bu kadar kuvvetli ifadelerle eleştirmesi çok alışılagelmiş bir durum değil. Bunun nedenini değerlendirmeden önce BMGK toplantısında yapılan bir başka konuşmaya bakalım.

RUSYA DA HAK İHLALLERİNDEN SÖZ EDİYOR

Oturumun ilginç bir diğer noktası, Çin temsilcisinden önce söz alan Rusya’nın BM nezdindeki Daimi Delege Yardımcısı Dimitry Polyanskiy’nin Türkiye’yi açıkça isim vermeden ama herkesin kolaylıkla anlayabileceği bir çerçeve içinde eleştirmesi.

Polyanskiy de Suriye’deki durumu ayrıntılı bir şekilde değerlendirdiği konuşmasının sonunda sözü ülkenin kuzey bölgesine getirerek, “Burada Resülayn ve Tel Abyad bölgelerinde yerlerinden olmuş kişilerin hakları ve uluslararası insani hukuku hedef alan çok sayıda ihlalden kaynaklanan durumdan kaygılıyız” diyor.

Haberin Devamı

Rusya temsilcisi Türkiye’nin adını geçirmese de, atıf yaptığı Resulayn ve Tel Abyad, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 2019 Ekim ayında Suriye Milli Ordusu (eski adıyla ÖSO) ile birlikte gerçekleştirdiği “Barış Pınarı Harekâtı” bölgesinde bulunan iki önemli yerleşim. Rus diplomat, bu ifadesiyle, sahayı geniş ölçüde Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu’nun kontrol altında tuttuğu bu bölgelerde uluslararası insani hukuk ihlallerinden söz etmiş oluyor.

SİNİRLİOĞLU: ‘HUKUKU İHLAL EDENLERDEN DERS ALMAYA İHTİYACI VAR’

Gündemle ilgili oldukları için Türkiye, Suriye ve İran’ın BM daimi delegeleri de toplantıya davet ediliyor. Türkiye’nin BM Daimi Delegesi Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu da Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinin konuşmalarını tamamlamalarından sonra söz alıyor ve Türkiye’nin Suriye’deki duruma bakışını açıklıyor.

Haberin Devamı

Sinirlioğlu, hitabında bugün Türkiye’nin koruması altında bulunan (Suriye’dekiler dahil) toplam 9 milyon Suriyelinin ihtiyaçlarını karşılanması konusunda gösterdiği çabaların uluslararası camia tarafından geniş bir şekilde teslim edildiğini vurguluyor. Büyükelçi, bu noktayı belirttikten hemen sonra kendisinden önce söz almış olan Çin Halk Cumhuriyeti temsilcisine yanıt vererek “Kendileri uluslararası insan hakları hukuku ve uluslararası insancıl hukuku bariz bir şekilde ihlal edenlerden ders almaya ihtiyacımız yok” diye konuşuyor.

Daimi delege, ardından bugün Barış Pınarı bölgesi içinde kalan Allouk Su İstasyonu konusunda bilgilendirme yapıyor. Bu sorunun gerisindeki nedenlerin iyi bilindiğini belirten Büyükelçi, bu durumun BM Genel Sekreteri’nin raporlarına da yansıdığını anlatıyor.

Haberin Devamı

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, 21 Ekim tarihli son raporunda bu konuya da yer veriyor. Guterres, ağustos sonunda başlayan su kesintisinin en önemli nedeni olarak istasyona Darbaşiya elektrik santralinden gelen elektriğin kesilmesini gösteriyor. Buna ek olarak bakımı yapacak teknisyenlerin erişiminde sorun yaşandığını da belirtiyor. Guterres, 10 Eylül’de santralden yeniden elektrik gelmeye başlayınca su istasyonunun da faaliyetine döndüğünü anlatıyor. Darbaşiya elektrik santrali “Özerk Yönetim”in kontrolü altındaki bölgede bulunuyor.

TÜRK BÜYÜKELÇİDEN BM’DE ABD’YE GİDEN MESAJ

İlginç olan bir nokta, BMGK’de Türkiye ile Çin arasındaki ortaya çıkan bu gerilime karşılık, Sinirlioğlu’nun konuşmasının ABD’ye dönük olarak isim vermeden eleştirel bir çizgi taşıması. PKK/YPG’nin Suriye’de sahada büyük bir istikrar bozucu faktör olduğunu anlatan Sinirlioğlu, bu terörist örgüt ve “uzantısı sözde Suriye Demokratik Güçleri”nin (SDG) sivilleri hedef alma ve Türkiye’ye saldırılarının aralıksız bir şekilde sürdüğünü anlatıyor.

Haberin Devamı

Türk büyükelçinin BMGK toplantısında gündeme getirdiği SDG, ABD’nin DEAŞ’le mücadele gerekçesiyle kurduğu ve YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu örgüt. Sinirlioğlu, PKK/YPG’nin Suriye’deki varlığını Türkiye’ye hedef almak için kullandığını anlatıyor. Ardından Türkiye’nin bu terör örgütünü etkisiz hale getirmek konusundaki kararlılığını vurgulayarak, bu mücadelenin “ihtiyaç duyulan” her yerde süreceğini belirtiyor.

TÜRKİYE’DEN ÇİN’E ULUSLARARASI YÜKÜMLÜLÜKLERİNE UY’ ÇAĞRISI

Şimdi yeniden Çin meselesine gelelim. Çin neden bu çıkışı yaptı? Bu sorunun yanıtını bir hafta kadar önce 21 Ekim tarihinde BM Genel Kurulu’nda ağırlıklı olarak Batı Grubu’nun Çin Halk Cumhuriyeti’ne Uygun Türkleri konusunda yaptığı son derece eleştirel açıklamaya Türkiye’nin de katılmış olmasında aramak gerekiyor. İlginç bir nokta, bu gelişmenin o sırada Ankara’da yaşanan “büyükelçiler açıklaması” kriziyle aynı zamana rastlaması.

Türkiye, geçen yıl genel kurulda bu ortak açıklamaya katılmak yerine, kendisi yine eleştirel bir içerik taşıyan ama aynı sertlikte olmayan ayrı bir beyanda bulunmayı tercih etmişti.

Ancak Türkiye, bu yıl daha kuvvetli bir tutum ortaya koyarak ABD ve AB ülkelerinin büyük çoğunluğuyla birlikte hareket etmeyi tercih etti Çin Halk Cumhuriyeti’ne karşı. BM Genel Kurulu’nda 43 ülke adına yapılan ve Fransa’nın Daimi Temsilcisi tarafından okunan ortak açıklamada, güvenilir raporların Uygur bölgesinde “Bir milyondan fazla insanın keyfi olarak alıkonduğu ‘yeniden eğitim kampları’nın bulunduğunu gösterdiği” belirtiliyor.

Açıklamada, “İşkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele, zorla kısırlaştırma, cinsel ve cinsiyete dayalı şiddet, çocukları ailelerinden zorla ayırma” gibi uygulamalardan da söz ediliyor.

Buradaki kilit ifadelerden biri, ortak açıklamaya imza atan ülkelerin Çin’e, “Hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunmasına ilişkin uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerine uyması” çağrısında bulunmaları.

GÜVENLİK KONSEYİ’NDE BÜTÜN KARTLAR AÇILINCA

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki Suriye oturumu BM Genel Kurulu’nda Çin Halk Cumhuriyeti’ne yönelen bu kuvvetli ortak açıklamadan tam altı gün sonra yapıldı. Bu toplantıda Çin temsilcisinin Türkiye’ye dönük eleştirilerinde “uluslararası insan hakları hukukuna uyma” ifadesini kullanması, 43 ülkenin ortak açıklamasına Ankara’nın imza atmasına bir misilleme gibi görünüyor.

Pekin, Türkiye’nin Uygur Türkleri ile ilgili eleştirilerine Suriye üzerinden karşılık verme yoluna giderken, Rusya’nın aynı toplantıda yaptığı çıkış nasıl yorumlanabilir? Rusya’nın Suriye ile ilgili hak ihlalleri iddialarını gündeme getirmesi, Türk yetkililerin Suriye’de PKK/YPG unsurlarına karşı yeni bir askeri harekâtın düzenleneceği yolundaki açıklamalarının yoğunlaştığı bir döneme rastlıyor. Dolayısıyla, Rusya’nın çıkışı bir rahatsızlık mesajı gibi yorumlanabilir.

Türkiye’nin Rusya’yı, Tel Rifat, Münbiç ve ayrıca Suriye sınırının belli bölgelerini YPG unsurlarından arındıracağına dair taahhütlerini yerine getirmediği için eleştirdiği bir dönemde, Rusya buna “Barış Pınarı” bölgesinde Suriye Milli Ordusu’na yönelik hak ihlali iddialarını ortaya atarak karşılık vermiş oluyor.

Bakın BM tutanaklarına göz atmak bizi nerelere getirdi.

Yazarın Tüm Yazıları