Yuvarlaktan kafalar çizgiden kollar

Antalya’da tacize uğrayan kardeşlerin çizimlerini görünce Cin Ali’yi hatırladım. Yuvarlaktan kafaları, çizgiden kolları... Hoparlörü, sirki, kırtasiyeci amcayı, canım öğretmenimi... 40 yıl önce, 40 yıl sonra. Tıpkı şarkıdaki gibi: Biz büyüdük ve kirlendi dünya.

Haberin Devamı

Babamın işi gereği ilkokula Karamürsel’de başladım. Öğretmenim Sabahat Karanlık’a bayılıyordum. Soyadıyla tezat, öyle aydın bir kadındı ki.
Kendimi ona beğendirmek için yanıp tutuşuyordum.
Daha okulun ilk ayı mı ne...
Bir gün “Öğretmenim ben okumayı söktüm” dedim ona. “Aferin benim güzel çocuğum, yarın birlikte okuyalım, bir bakalım” dedi.
Eve gittim, sevinçten uçuyorum: “Anne, anne ‘örtmen’ beni yarın okutacak!”
“İyi de sen okumayı bilmiyorsun ki” dedi annem.
Dünyam başıma yıkıldı. Nasıl bilmiyorum ya? A, yanına B gelirse AB işte...
“Öyle olmaz” dedi annem, “Bütün kelimeyi okuman lazım”...
“Örtmen” yarın çağıracak... Ben ne yapacağım? Hayatta en hayran olduğum insana rezil olacağım!
“Anne n’olur bana okumayı öğret...”
Annem de deli. Çıktık, “Cin Ali” serisi aldık.
Ama okuma dediğin
öyle dört-beş saatte
sökülür mü?
Ben beceremiyorum ağlıyorum, annem iyice delirdi bütün kitapları yırttı, attı.
“Anne n’olur öğret!”
Çıktık, bir seri daha “Cin Ali” aldık. Onlar da yırtıldı, sonra bir daha.
Benim yüzüm gözüm ağlamaktan şiş, kırtasiyeci de şaşırıyor, adamcağız anlayamıyor ne olduğunu, niye gidip iki saatte bir yeniden “Cin Ali” serisi aldığımızı.
Uzatmayayım, akşam babam geldiğinde okumayı sökmüştüm. Babamla birlikte “Cin Ali” okuduk.
Koca seride tek okuyamadığım kelime “hoparlör”dü. Cin Ali babasıyla sirke gitmiş, oradaki sunucunun elinde bu varmış...
Hoo, hooo...
Hop, hopa... Hopparr...
Antalya’da tacize uğrayan kardeşlerin çizimlerini görünce Cin Ali’yi hatırladım. Yuvarlaktan kafaları, çizgiden kolları...
Hoparlörü, sirki, kırtasiyeci amcayı, canım öğretmenimi...
İstismarı çizen kardeşlerin küçüğüyle aynı yaştaymışız o zaman.
Hayat bazılarımıza ne adaletsiz, ne acımasız değil mi? Ben aydınlığa koşan küçük pervane, onlar ateşten kaçan minicik yavrular.
40 yıl önce, 40 yıl sonra. Tıpkı şarkıdaki gibi: Biz büyüdük ve kirlendi dünya.

Haberin Devamı

Cimbombom’un oyuncusuna sahip çıkması

LGBTİ mesajı taşıyan tişört giydiği için topa tutulan futbolcu Taylan Antalyalı’ya takımı sahip çıktı.
Halbuki normalde ne olur?
“Aman futbolcumuz yanlış anlaşıldı, niyeti o değildi” falan diyerek olay hasıraltı edilmeye çalışılır...
Bu kez bambaşka bir şey oldu.
Spor kulübü, yönetim kurulu sözcüsü Remzi Sanver’in açıklamasıyla altını çize çize oyuncusuna destek verdi:
“Galatasaray’ın değerleri arasında, kimsenin ayrımcılığa uğramaması vardır; o ayrımcılığa uğrayanların yanında bulunmak vardır. Değerli sporcumuz Taylan Antalyalı’ya yöneltilen eleştirileri kınıyor ve Taylan Antalyalı’nın tereddütsüz şekilde yanında olduğumuzu belirtiyoruz.”
Cimbombom bununla da kalmadı, futbolcuyu hakir gören spor yorumcuları hakkında suç duyurusunda bulundu; sporcusunu savunmak için diğer kulüplere de destek çağrısı yaptı.
Türkiye’nin ne kadar hızlı değiştiğinin farkında mısınız?

Haberin Devamı

PANDEMİ GÜNLÜĞÜ

Bunun toplamı kaç doz?

Sağlık çalışanlarına ve 50 yaş üzerine üçüncü doz aşılama başladı. Bilim ne diyorsa o. Sıramız gelince elbette hepimiz yaptıracağız.
Ama bu üçüncü doz ne ara çıktı; dördüncü, beşinci doz aşı da gelecek mi, bir senede kaç aşı olacağız, şaştım kaldım.

Sen ne güzel bir insansın

◊ Bursa’da kendisinden ayrılmak isteyen eşine bıçakla zorbalık yapan Tolgahan T.’ye engel olup elindeki bıçağı alan DHA muhabiri Derya Evren... “Kadına şiddetin önünde durmak için elimizden ne geliyorsa yapacağız” diyor.
◊ Barış Manço’nun “Lambaya Püf De” şarkısını yeniden yorumlayıp gelirini de şiddet gören kadınlara bırakan Çiğdem Batur... “Önümüzdeki dönemde bu konuyla ilgili başka projelerimiz de olacak” diyor.
◊ Evlendiği için yarım bıraktığı tıp eğitimini 74 yaşında tamamlayıp “doktor çıkan” Nimet Süner... “Herkes bir kere okurken ben üç kere okumak durumundaydım. İşyeri hekimliği yapacağım” diyor.

Haberin Devamı

Şu adamı mezarında rahat bırakın artık

Seyfi Dursunoğlu, bizim sevdiğimiz ismiyle Huysuz Virjin bir yanıyla zor, bir yanıyla da çok güzel bir hayat yaşadı ve aramızdan ayrıldı.
Memuriyetten starlığa uzanan yaşamında yaptığı tüm birikimi de Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne (ÇYDD) bıraktı.
Bu vasiyeti bütün aile kabullendi, fakat iki yeğeni itiraz edip dava açtı.
Huysuz akıllı tabii. Yarın öbür gün bunların olabileceğini tahmin ederek, vasiyet sırasında aklının yerinde olduğuna dair raporlar almış.
Tanığı bile var: Arkadaşı Garabet Baltaoğlu.
Yeğenler hiçbir şey yapamayınca bu kez tanık Baltaoğlu’nun o sırada akli dengesinin yerinde olup olmadığına dair belge istemiş.
Fesupanallah... İsterseniz bütün bu yaşananlara tanık olduğumuz için bizden de rapor isteyin.
Son bir isteği varmış, onu da vasiyet etmiş. Şu adamı bari mezarında rahat bırakın artık.

 

Yazarın Tüm Yazıları